Çağla Şıkel hayatının “tamamlanma” dönemini yaşıyor sanki. Mutlu bir evlilik, yıllardır hayalini kurduğu oğlu Kuzey, düzenli bir hayat ve 30"lu yaşların ilk yıllarının verdiği olgunluk hissi... Kurduğu cümlelerden saç rengine kadar kendisiyle ilgili her konuda “Evet, şimdi oldu” diyen Şıkel, yaşadığı değişimi Elele dergisine anlattı.

2010"un bir değerlendirmesini yapsan, en iyi ve en kötü olayları nelerdi senin hayatında?

- Oğlum bir yaşına girdi, bu en güzel şeydi benim için. Onu büyütmek, hayata hazırlamak, izlemek müthiş bir duygu. Yürürken bile bize ihtiyacı var; insan onun büyüdüğünü gördükçe, bu yolu yürüdükçe kendiyle gurur duyuyor. Kendi hayatım dışında beni mutlu eden olay, Dünya Basketbol şampiyonası"nda millilerimizin ikinci olması... 2010"a dair en üzüldüğüm olay ise Haiti depremiydi. Öyle bir ülkede yaşananları izledikçe gerçekten çok üzüldüm.

Hayatının nasıl bir dönemindesin şu an?

- Bu yıl çalışmayı istemediğim, oğlumla vakit geçirdiğim, ona vakit ayırdığım çok güzel bir dönemdeyim. Onunla aramızdaki en sağlam bağın bu yaşlarda kurulacağını biliyordum, bu yüzden ondan kendimi mahrum bırakmak istemedim. Çalışmayı ne kadar sevsem de, hiçbir şey oğlumun önüne geçemiyor. Doğumdan sonra kısa bir süre işlere dönmüştüm ama bunu da biraz nefes almak ve evde kapalı kalma fikrinden uzaklaşmak için tercih etmiştim. şimdilerde de yeni sezon için görüştüğüm çok güzel projeler var, biraz daha düşünüp karar vermek istiyorum.

Kuzey"le bir gün nasıl geçiyor? Nasıl bir tempo var evinizde?

- Günlerim Kuzey"le dolu dolu geçiyor. O benden daha erkenci, 06.30 gibi kalkıyor. Ben biraz kaytarıp bir iki saat daha uyuyorum. Genelde evde oluyoruz, anneannesini ziyarete gidiyoruz. Onunla gün çok hızlı ve çok güzel geçiyor.

ANNE OLMADAN ASLA BU DÜNYADAN AYRILMAZDIM

Çocuk sahibi olduktan sonra neler değişti? Nasıl bir Çağla portresi çizersin şimdi?


- Bence içinde anneliği hep yaşatan bir Çağla vardı. şimdi bunu birebir çok yaşayan bir Çağla var. Anne olmayı hep çok istedim. Çok niyetliydim bir gün anne olmaya, anne olmadan bu dünyadan göç etmeyeceğim diyecek kadar iddialıydım. Zaten çok duygusaldım, şimdi bu durum tavan yapmış vaziyette. Çocuklarla ilgili bir şey söz konusu olduğunda hiç dayanamıyorum. Mesela yetenek yarışmasında ufak bir çocuk çıksın, bir de kazanamasın, onda bile hüngür hüngür ağlıyorum. Sosyal sorumluluk projelerinde hep var oldum, bu zamana kadar milyonlarca adım attım onlar için ama insanın bir evladı olunca başka bakıyor. Özellikle annesi babası olmayan çocuklar için daha çok çırpınıyorum.

Nasıl hayallerin var oğlunla ilgili?

- Şu an onunla geçirdiğim ilk yıl ve ileride onun biriyle olabileceğini düşünemiyorum bile. Tabii ki sonra bu çok normal olacak ama öyle bir duygu ki paylaşamıyorsunuz hiç. Ben kayınvalideme de söylüyorum bazen “Siz nasıl oğlunuzu verdiniz bana?” diye. şaka bir yana şu an onunla ilgili çok iyi bir eğitim alsın, çok iyi bir sporcu olsun gibi güzel bir hayat hayal ediyorum. Bundan sonra geri kalan hayatım ona bunu sağlamaya çalışmakla geçecek.

KADININ EN GÜZEL YAŞLARI 30'LARMIŞ

Evlilik ve sonrasında çocukla, aşk başka bir boyut kazandı şüphesiz. Neler değişti eşinle ilişkinde?


- Bizimki zaten enteresan bir aşktı. Ama aile olma duygusu insanı çok acayip yapıyor. Bağlıyor mu dersin, bir daha mı aşık ediyor dersin, hayranlık mı uyandırıyor dersin... ıkiniz var ediyorsunuz onu, bunun ağırlığı insanın hayatında birbirine duyduğu sevgiden, saygıdan çok daha büyük. Biz zaten çok büyük bir aşkla birbirimizi sevdik ve evlendik. Sonrasında ben de, Emre de çok korktuk aslında Kuzey"e çok kapılacağım, her şeyden uzaklaşacağım ve kendimi çok soyutlayacağım diye. Biraz o yola doğru gidiyordum da, kaptırmıştım kendimi. Ama sonra oturup düşününce, gerçekten aradaki bağ başka türlü kuvvetleniyor.

Evde rol dağılımı nasıl?

- Maalesef çok rol dağılımı yapamıyoruz. Evde başrol benim, Emre"nin rolü dizide... O çok yoğun çalışıyor diziden dolayı. Arada bir de konseri olursa Emre"yi görmek ne mümkün... Ev işi ve yemek konusunda destek aldığımız için Emre eve döndüğünde onunla iki kelam edecek enerjim kalmuş oluyor. Hem çocuk, hem iş, hem yemek, bütün bunları aynı anda yapan tüm kadınları tebrik ediyorum. Allah bana şu anda böyle bir lüks verdiği için de şükrediyorum.

30 yaşında bir kadın olarak bu yaşları nasıl tanımlıyorsun, kendini nasıl buluyorsun bu dönem?

- Şahane, bayılıyorum... Aslında bir kadının en güzel yaşlarının 30"lar olduğunu anladım. Bana göre her şeyimle çok oturmuş bir haldeyim. Bazen ağzımdan çıkan cümlelere inanamıyorum. Bazen birine bir tavsiye verirken ne kadar büyümüşüm ben diyorum. Ne kadar çok şey yaşamışım, bunun sonucunda kendimi ne kadar iyi ifade edebiliyorum ve birine yardımcı olabiliyorum. Saçma sapan konuşmuyorum, saçma yorumlar yapmıyorum, her şey ne kadar oturdu diye düşünüyorum. Ailem, arkadaşlarım yanımda; sevdiğim sevmediğim insanlar bir yerlere ayrıldı. Saç rengim bile oturdu! Çok şükür hayatımdaki her şey çok yerli yerinde.

SIKINTILARIMDAN UYKUYLA KURTULURUM

Seni hep enerjisi çok yüksek biri olarak görüyoruz. Neler bu enerjiyi aşağı çeker, hayatındaki enerji vampirlerin nelerdir?

- Benim enerjimi alabilmek gerçekten zordur. Bir tek gerçekten hastaysam kötü olurum. Aslında tahmininizden ve gördüğünüzden çok çok daha yüksektir enerjim. Hayatı bu dozajda yaşamayı seviyorum. Çünkü o zaman tadı çıkıyor her şeyin.

Her şeyden sıkıldığında, gücünün azaldığını hissettiğinde neler yaparsın? Kaçış noktan neresidir?

- Benim tek kaçışım uykudur. Etrafıma zarar vermek, o kötü enerjiyle başkalarının moralini bozmak istemem. Tartışmayı sevmeyen biriyim. Dolayısıyla uzaklaşmak isterim. Tek başına çıkıp bir hava alayım gibi huylarım yoktur. Hiç uykum yoksa bile zorla uykumu getiririm. Uyandığımda her şey daha güzel olacak diye düşündüğüm için de daha çabuk toparlanırım.

Eda ŞENTÜRK