Caz Festivali'ndeki 'The Istanbul Project: Marcus Miller & Friends' konserindeki performansıyla herkesi kendisine hayran bırakan genç gitarist Bilal Karaman, yeterince destek alamamaktan şikâyetçi. Karaman "Koca koca adamlar, bana kendini ispatlamaya çalışıyor" diyor

19. İstanbul Caz Festivali’nin en çok konuşulan konserlerinden biri, The Istanbul Project: Marcus Miller & Friends olmuştu. Sekiz bin kişinin izlediği konserin ardından en çok söz edilen isim de şüphesiz genç gitarist Bilal Karaman’dı. Konser boyunca rahatlığı ve tekniğiyle göz dolduran Karaman, makam esintili doğaçlamarıyla projenin hakkını verdi ve büyük alkış aldı.

Marcus Miller’ın da en çok onore ettiği, sahnede yer verdiği sanatçı olarak hatırda kaldı. Kendisiyle ilkin 2008 Alanya Caz Festivali’nde tanışmıştık. Güler yüzlü, kendi halinde, mütevazi bir müzisyen. Ancak anlatacak çok şeyi olanlardan... Konserin kariyerinde bir dönüm noktası olduğunu kabul ediyor fakat Miller seviyesinde müzisyenlerin tezgahından çok daha önce geçmiş.

Efsanevi saksafoncu Ricky Ford hocalarından biri. Doğan Canku, Önder Foçan ve Erkan Oğur da onunla tecrübesini paylaşanlardan. Sosyal medyada Türkiye ’nin en iyi gitaristlerinden birisi olduğu bile ifade ediliyor.

Bilal Karaman kendi sanatında vardığı seviyeden memnun ama Türk cazının olması gerektiği yere bir türlü ulaşamamasından yakınıyor. Bilal Karaman’la konser ve Türkiye’de caz üzerine konuştuk...

The Istanbul Project konseri için nasıl bir hazırlık süreci geçirdin?

Mayıs’ta Marcus tanışmak için buraya geldi, konserden önce de 3 prova yaptık. Kendi çalacağım parçalarla ilgili çalıştım. Herkesten birer parça istedi. İkinci albümümde çıkacak olan ‘Ağustos Böceği ve Karınca’ isimli parçayı hazırladım, trio’ya göre uyarladık ve Marcus’un da aranjmana katkısı oldu.

Marcus Miller cana yakın bir müzisyen, iyi anlaşmış olmalısınız.

Ben sıcak birisiyimdir o da espritüel, hemen iyi anlaştık. Bir de ekip çok samimiydi, özellikle davulcusu ve klavyecisi. Marcus çok iyi bir lider ama çok da tatlı, despot birisi değil. Provalarda 11/8’lik, 9/8’lik parçalar göstermiştim, hemen otele gidip çalıştı.

Ona çok ters geldi ritimler ama hoşuna gitti, bazen yapamayıp zorlandığında “Bak Amerika ’da herkes blues caz çalar da bunları yapamaz” diyerek takılıyordu, çok iyi vakit geçirdik.

Konserde sanki kırk yıldır onunla çalıyormuş gibi rahattın, bu özgüveni nasıl sağladın?

Zamanla oluşuyor. O gün gelseydi ve prova yapıp akşamına çıksaydık aynısı olmayabilirdi. Birlikte dışarı çıktık, yemek yedik, bu rahatlığın etkisi oldu. Diğerleri biraz daha gergindi. Hüsnü (Şenlendirici) bayağı heyecanlı olduğunu söylüyordu, Burhan Öçal da öyle. Ben de heyecanlandım tabii. Bir de çok iyiler, Türkiye ’de beraber çalmak için bulamayacağım kadar iyi müzisyenler, bunun da özlemini çektiğim için tadını çıkardım durumun.

Türkiye ’de kendi ayarında müzisyen bulmakta zorlanıyorsun yani...

Caz çalacak yer az olduğu gibi müzisyeni, dinleyicisi de az. Türkiye ’de basçı ve davulcu bulmakta özellikle zorlanıyorum. Burada herkes solist; şarkı söylüyor ya da saksafon çalıyor. Hep söylerim, Türkiye ’de çok iyi basçılar, fagotçular, tromboncular çıktığı zaman daha medeni bir ülkeye dönüşmeye başlıyoruz demektir.

Çok yetenekli olduğu halde başkalarının ardında sevmediği müziği icra etmek zorunda kalanlar da oluyor...

Bir çok insan müzikten soğumuş. Keyif almadan sahneye çıkıyorlar sonra da insanlar niye beğenmiyor diyorlar. Bir popçunun arkasında esir olursan zaten soğursun, yakalaman gereken olgunluğu yakalayamazsın. Türkiye ’nin kendi kültürüne göre yoğrulmak, ona göre yaşamak lazım. Dünyada en özgün seslerin çıkacağı yerlerden biri İstanbul ama çıkamıyor. Çünkü insanlar konsantre olamıyor.

Türk Caz var, bir türlü tam anlamıyla kendisini gerçekleştiremeyen.

Ben çağdaş Türk müziklerine bir yön verebilelim, bir ekol oluşsun çok istiyorum. Erkan Oğur , Aydın Esen, İmer Demirer gibi insanlar bazı şeyler yaptılar ama bunların öğrencileri olan bizler belki de göremedik, o yoldan gidemedik. İnsanların Türkiye ’den hem özgün, hem modern, hem doğaçlamaların hem de armonilerin olduğu müziklerin çıkabileceğini bilmesi lazım. Marcus Miller’la caz yaptık mesela, ona doğrudan 11/8’likleri gösterdim. Adamın o ilgisini çekiyor, bütün dünya bunları arıyor, bunların peşinden koşuyor. 2003’te Avusturya ’ya gitmiştim, müzisyenlerden biri “Bir Türk müziği çalsana” dedi. Çalamadım. O zaman çok kafam açıldı. Adam Allah’ın Türk’üne “ Caz standardı çal” mı diyecek, “Türk müziği çal” diyecek.

Sen makamsal caz akımına yakınsın sanıyorum...

Bu benim uydurduğum bir isim, modal caz ’dan geliyor. Eskilerde Amerika ’da yapmışlar, ‘blue’ notalar kullanmışlar (kırık notalar). Aslında burada yapılması gereken şeyi, bizim müziğimizde zaten var olan şeyi adamlar orada yapmış. Benim bahsettiğim ‘Bu toprakların kültürüyle yoğrulmuş, doğaçlamalar içeren entelektüel müzik’. Ben türküleri modernize ediyorum veya taksim geçer gibi doğaçlama yapıyorum. Yeni albümde ‘Tanrı İstemezse’ adlı bir arabesk parçayı yorumladım. Daha öncesinde ‘Maun Saz Semaisi’ni, ‘Lemme bede’yi, ‘Çay eli’ni yorumladım.

Hocaların, Türk caz sahnesinde tanınmış isimlerin yeni kuşağa desteği nasıl?

Ben tek bir caz müzisyeninden bile destek görmedim. Büyük abilerimiz, Kerem Görsev, Önder Foçan, çok severim, çok iyi insanlar, çok cici insanlar ama ışıkları kendilerine yetiyor. Hiçbiri “Bilal gitsin şu festivalde çalsın, Ahmet şurada çalsın, Türkiye ’deki modern müzikler gelişsin” demiyor. Herkes kendi işiyle uğraşıyor. Eskiden kimsenin beni kıskanacağı aklıma gelmezdi biliyor musun. Şimdi koca koca adamlar, bana kendini ispatlamaya çalışıyor. Benim tek anlaştığım grup Gevende’dir. Türkiye ’den çıkabilecek özgün müziği gösteriyorlar. Yurtdışında da karşılığını alıyorlar.
Kendine has müzik yapabilmekle alakalı olsa gerek; Erkan Oğur mesela, bambaşka bir havası vardır. Erkan abi çok özel bir insandır. Bana destek olmuş tek şahsiyet belki de. O da Türkiye ’nin en iyi müzisyeni çıktı şansıma. Kahramanımdır benim. Yaptığı müziğe bakınca sahiden, anlıyorsun insanın karakterini.

Devlet desteği nasıl?

Devlet desteği falan yok, devlet desteği Ajda Pekkan ’a, Sertab Erener’e var, hat sanatçısına var. Esas destek verilmesi gerekenler bizleriz. İstiklal Marşı’nı armonize eden, günümüze, gitara uyarlayan benim. Bunu büyütmeye gerek yok, kimi arkadaşlarıma da çok milliyetçi geliyor, “Çalma çalma” diyorlar. Herkese bir şey geliyor, cazcıya komik geliyor. Özenmişliğimizden kendimizi bulamıyoruz.

Ceylan Ertem, Elif Çağlar gibi caz sahnesinde kendi tarzını yakalamayı başaran genç isimler var...

Sen de aynı ekoldesin, paslaşıyorsunuz ama bir arada pek görünmüyorsunuz. Onların yanı sıra Cenk Erdoğan, Jülide Özçelik, Güç Başar Gülle, Genco Arı da var. Evet birbirimize destek oluyoruz ama birlikte hareket etmedik, belki zamanla çıkacak ortaya. Benim ikinci albüm çıktıktan sonra Baykuş müzik böyle bir gece yapmak istiyor.

Sırada ne var?

Ekim’de ikinci albümüm ‘Patika’ çıkacak ve sonrasında konserler başlayacak.
Üçüncü albüm de bekliyor ama henüz ondan bahsetmek için erken..

Sanat gitar akademisi

Bilal Karaman, kurduğu sanal gitar akademisinde gitar meraklıları için bir bilgi kaynağı oluşturuyor. Henüz başlangıç aşamasındaki proje, sonbahar aylarında tamamlanmış olacak: gitarakademisi.com