Kendi içinde bütünlüğünü, birliğini sağlamlaştırmış, ekonomisini güçlendirmiş, demokrasisini tahkim etmiş, çevre bölgelerle bütünleşmiş, tam anlamıyla entegre olmuş, AB'ye girmiş ve AB'nin edilgen unsuru değil, İstanbul ve Ankara iradesini Brüksel'e yansıtmış, küresel bütün örgütlerde aktif hale gelmiş büyük Türkiye özlemi içindeyiz. Dış politikamızın da esası budur. Özeti ve hedefi ise Türkler'in tarihe muhteşem geri dönüşüdür'' dedi.
Bakan Davutoğlu, Türk Ocakları İstanbul Şubesi tarafından Türk Ocakları'nın kuruluşunun 100. yılını kutlama etkinlikleri kapsamında Ali Emiri Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Büyük Türkiye'ye Doğru'' konulu sempozyumda konuştu.

Birleştirici ve bütünleştirici bir siyaset ve yaklaşım yürüttüklerini anlatan Davutoğlu, ''Türk Ocakları, parçalanan bir parkurun içinde doğdu. 120 yıl süren Fransız Devrimi etkisiyle ayrıştırıcı bir milliyetçilik akımının arasında bir milli devletin doğuşuna zemin hazırlayarak, bir bütünleştirici hareket olma çabası içinde doğdu'' dedi.

Bugün hem içeride hem dışarıda bu birleştiriciliği daha üst düzeyde dillendirme vaktinin geldiğini aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

''İçeride bu vatanı paylaşan, etnik, mezhebi, kökeni her ne olursa olsun her bir kardeşimizin aziz olduğu yaklaşımıyla bütün bir milleti kucaklıyoruz. Vatandaşlık siyasi bir bağdır. Tarihdaşlık diye bir başka bağ daha var. Tarihdaşlık ise yok edilemeyecek kültürel bir bağdır. Biz bu tarihdaşlık kavramını bütünleştirici, bütün çevre bölgeleri, Balkanlar'ı, Ortadoğu'yu, Orta Asya'yı, Kafkaslar'ı tekrar Anadolu ile bütünleştirici yeni bir siyasi tüneli açmamız lazım.

Madem ki sömürgeciler 100 yıl önce bizi bu coğrafyalardan koparmaya çalıştılar ve 12 yıl içinde bu coğrafyalarla aramıza duvarlar ördüler, şimdi de bu duvarları kaldırmanın tam vaktidir. Bu coğrafyada tarihdaşlarımızla bütünleşme vaktidir. Türk kavramını da bu çerçevede değerlendirmek lazım.''

Tekrar tarihdaşlığın canlanmasını istediklerini söyleyen Davutoğlu, ''Bingazi'de zor şartlar yaşanırken, yetkililerle vatandaşlarımızın boşaltılması için temas halindeydik. Bingazi'nin yüzde 40'ı Türk. Şimdi kafamızdaki coğrafyada Libya uzakta başka ulus devleti, ama o Bingazililer kendilerini bizden görüyorlar. O zaman bizim bütünleştirici dilimiz her yeri kuşatır. Her yerde bu bütünleştiriciliği kullanacağız'' diye konuştu.

Tarihin ve coğrafyanın hakkını vermek gerektiğini ifade eden Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Tarihin hakkını vermek, tarihin akışını doğru okumakla mümkündür. Tarihin akışını bilmeyenler, bu tarihi akışın dışında kalırlar. Bu büyük yürüyüşün de dışında kalırlar. Biz tarihin normalleşmesini istiyoruz. Bu coğrafyanın, bu tarihin tekrar normal seyrine oturtulmasını.

Bugün Arap dünyasında, Ortadoğu'da yaşanan büyük hareketliliklerin arkasında da bu normalleşme sancıları var. Biz Türkiye olarak bu normalleşme sürecine öncülük yapmak istiyoruz. İstiyoruz ki bu normalleşme dalgası birileri tarafından, yeni sömürgeciler tarafından kullanılacak gerekçe haline gelmesin.

İstiyoruz ki yeni otoriter yapılarla Ortadoğu halkları birbirinden kopartılmasın. Bu normalleşme süreci içinde sınırlara herkes saygı göstersin, ama bu sınırlar duvar olmaktan çıksın. Onun için bütün Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Orta Asya'da ve Kafkaslar'da vizeleri kaldırmak için çabalıyoruz. Çünkü bu sınırlar açıldığı zaman, bu coğrafyaların merkezi ekseninin tekrar Anadolu olacağının bilincindeyiz.''

Bu tarihte nötr kalmanın mümkün olmadığını bildiren Davutoğlu, ''İster korkuyla olsun, isterse birtakım risklerden uzak kalma düşüncesiyle olsun, içine kapanan toplulukların tarihin akışını doğrultmaları mümkün değil. Mübarek, bu tarihi akışı doğru okuyamadığı için bugün iktidarda değil. Tarihin akışını doğru okuyamayan idarecilerin bulunduğu ülkeler, bugün büyük sıkıntılar çekiyorlar. Bizim bunu doğru okumamız lazım'' dedi.

-BM GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELİĞİ-

Küresel alanda her uluslararası örgütte aktif olma kararı aldıklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Son 5-6 yıl içinde bütün uluslararası örgütlerde Türk vatandaşlarının temsilini artırdık. Onlarca uluslararası örgütte üst düzey görevler aldık. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu oldu, seçimle geldi.

Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı Başkanı Kadir Topbaş, Birleşmiş Milletler Pakistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Rauf Engin Soysal, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Genel Direktörü Büyükelçi Ahmet Üzümcü.
Neden bunu istiyoruz? Çünkü nerede küresel bir sorun varsa, orada bir Türk görüşü ve duruşu olsun istiyoruz. Madem ki biz bir dünya nizamı geneli içinden geliyoruz, bizim bölgesel düzenler dışında, küresel düzenle ilgili de söyleyeceğimiz temel düşüncelerimiz olmalı."

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne 60 yıldan sonra ilk defa geçici üye olunduğunu hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "153 oyla, BM tarihinde rekor bir oyla. İnşallah 10 yıl içinde tekrar aday olacağız.

2015-2016 için tekrar BM Güvenlik Konseyi adayı olma düşüncemiz var. İstiyoruz ki her 10 yılda bir Türkiye mutlaka BM Güvenlik Konseyi'nde olsun. Onun için G-20'de aktif bir Türkiye tutuyoruz. Çünkü uluslararası ekonomiyi yönlendiren bu örgütün merkezi konumunda Türkiye olsun istiyoruz. Onun için Medeniyetler İttifakı Projesi ile kültürel medeniyetler arasında bir ortam zemini oluşturma fikrine Türkiye öncülük etsin istiyoruz. Her uluslararası örgütte var olacağız.''