Müjde Ar, Tempo dergisine verdiği röportajda da geçmişten geleceğe, ilk aşkından Sezen Aksu ile dostluğuna kadar her şeyi her zamanki içtenliği ve açık sözlülüğüyle anlattı.

“Atilla"yla (Özdemiroğlu) "Sen şimdi bir şey bulamazsın, sana çok harika birini buldum" diye Sezen tanıştırdı beni. Eşim Ercan Karakaş ile tanışmamda da onun etkisi var. Ama o benim bulduklarımı beğenmez. Tiplerimiz farklı çünkü... O yüzden de kavga çıkmıyor.”

Müjde Ar"la, ışıl ışıl güneşli bir sabah, kız kardeşinin evinde buluştuk. Evin üzerine sinmiş Aysel Gürel hatırası hissedilmeyecek gibi değil. “ınsan yaşla beraber anasına benziyor. Çantamın içine koyduğum şeylerden, yediklerime kadar” diyor Müjde Ar. O, Türk sinemasının en seksi aktrislerinden biri. Küçük bikinileri, havuzdan çıkışları, saçlarını savuruşlarıyla iç geçirilerek ismi söylenen bir kadın. “Niye geriye çekileyim? Seksiyse seksi. Kabahat mi?” diyor gülerek. Ama bu, güzel yerleri sergileme özgürlüğü değil yalnızca... Bir kalıba sığamamanın dik başlılığı. Altında yine Aysel Gürel"in izi olan bir dik başlılık. “Sanatçı kimliği denilen şey bir tane değildir. Ailesi, kültürü, beslendiği şeyler bir araya gelir ve seni şekillendirir. Ben bu anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum. Aysel Gürel"in kızı olmak az şey mi? Tabii ki farklı olacağım başkalarından diyor ve ekliyor: “Biri gibi olmak için bir çaba harcamak ancak insanı tekrara götürür.” Seks sembolü etiketi de hiçbir zaman onu rahatsız etmemiş. Kendini geriye çekmektense, özgürlüğünü ifade etmeyi, bedenini saklamamayı tercih etmiş. “ınsanın cinselliğine gönderme yapılan her şey, kadını aşağılama sebebi” diyor. Bundan utanmak yerine, kendisinin olana sahip çıktığını, o algıyla dalga geçtiğini anlatıyor ve sözü Aysun Kayacı"ya getiriyor: AYSUN"A

HAKSIZLIK YAPIYORLAR

“Zamanında bana yapılıyordu, şimdi benzer şey Aysun"a (Kayacı) yapılıyor. Neden? Güzel. Neden? Sarışın. Ben esmer olduğum için biraz daha şanslıydım, ama Aysun hiç hak etmediği bir aşağılama süreci yaşıyor. ıdare edemediği, yardım istediği anlar oluyor. Neticede genç bir kadın.”

Müjde Ar, güzel yüzlü bir poster kızından bir film yıldızına dönüştüğünden bu yana, hep yaptığı işin hâkimi oldu. Ertem Eğilmez"in “Sen artık bir yıldız oldun, b.ku yedin. Artık kötü iş yapma şansın yok” dediği günden bu yana vasat işlerin yanına yaklaşmıyor. “Bir yıldız olduğunuz zaman kötü projelerde oynayamazsınız. Tarık Akan her filmde oynayamaz. Zuhal Olcay oynamaz. Ben oynamam. Her gelen işe "evet" diyemem. Ben 80 tane film yaptım. 40 tanesi eski Türk filmlerinin kopyaları. Ama onun bir dur denildiği nokta var” diyor.
O 40 "vasat" filmde oynarken de, yine Ertem Eğilmez"in sözleri aklının köşesinde yer etmiş: “Bu filmlerde bile oynarken, işte Hollywood kapıları bana açılıyor diye oynayacaksın.”

Öyle de olmuş. Her yaptığı işe kalbini koyan bir titizlikle yaklaşmış. “Biz öyle gördük, öyle yetiştik. Tiyatrodan gelen terbiye, annemin bize öğrettikleri. O çok büyük aktrislerin, aktörlerin arasında çocuk olarak dolaşmak, öyle büyümek... Bizim evimizde kibrit kutusu kadar peynir sabah kahvaltısında ikiye kesilirdi. Ama eve koca koca kitaplar alınırdı. Hatta Karamazov Kardeşler"i okumam için annem beni su saatine bağlamıştı kravatla. "Buradan 60 sayfa okumadan sokağa çıkılmayacak" diye. Çok şaşırmıştım. "Deli kadın, terbiyesiz kadın! Ben arkadaşlarıma söz verdim!" diye bağırıyordum”

SAMİM"LE ALKOL YÜZÜNDEN AYRILDIK

Bir tek kitap okumak değil, taklit yapmak da sokağa çıkıp arkadaşlarla buluşmanın ön koşuluymuş. “O zamanlar sesi kısık oyuncular vardı. 8-9 yaşlarında onların taklidini yapardım. "Anne Nurten Abla"lara gidebilir miyim?" derdim, "Gel bakalım bir 10 dakika taklit yap öyle" derdi. Bayağı oyunculuğa hazırlamış bizi” diyerek anıyor şimdi o günleri...

Evde böyle bir anne var, baba yok. Hatta erkeklere dair olumlu bir söz bile dolaşmıyor evin içinde. Anne Aysel Gürel, sürekli kızlarına, “erkekler kötüdür, kandırır, çocuk yapar, kaçar” diye telkinlerde bulunuyor. Genç Müjde ise evden kaçmak için 18 yaşında evleniyor. “Çok güzeldim, sanki bir ordu vardı peşimde” diye hatırladığı yıllarda, tiyatroda tanışmış ilk eşi Samim Değer"le:
“İlk flörtümdü Samim. Biz alkol yüzünden ayrıldık. Bir kavgamız olmadı. Babasının da alkol problemi vardı, işte şanssızlık, genlerinden gelen bir alkol problemi vardı. Biz ayrıldıktan sonra aynı şiddette içmeye devam edip 55 yaşında da öldü zaten...”

Samim Değer"le evliliği ardından Müjde Ar"ın hayatına giren erkeklerde hep bir Sezen Aksu parmağı dikkat çekiyor. 1978"den beri yakın dostlukları kopmadan süren bu iki “bilge kadın”, en kötü anlarını da, en büyük mutluluklarını da birlikte paylaşmış. Müjde Ar"ın Atilla Özdemiroğlu"yla ilişkisi de Aksu sayesinde başlayanlardan. “Atilla"yla "Sen şimdi bir şey bulamazsın, sana çok harika birini buldum" diye Sezen tanıştırdı” diye anlatıyor.

Acaba Müjde Ar da Sezen Aksu"ya böyle çöpçatanlık yapıyor mu, diye merak ediyorum. “O benim bulduklarımı beğenmez. Tiplerimiz farklı. O yüzden kavga çıkmıyor” diyor gülerek.

Şimdiki eşi Ercan Karakaş"la tanışmasında da Aksu"nun etkisi var. Ankara"daki programını izlemeye gelen Ercan Karakaş"ın en ufak mimiğini gözden kaçırmayan Aksu, “Sen sahneye çıktıktan sonra Ercan Bey ağzına bir lokma koymadı. Aç kalktı adamcağız masadan” demiş. Ankara"da başlayan ilişki Paris"teki evlilikle resmiyet kazanmış ve bugün de huzurla devam ediyor.

Bahçesindeki erik ağacı, köpeği, nazik eşi, Bodrum keyfi, Müjde Ar"ın bugününü hayatının en huzurlu dönemlerinden biri yapıyor. “Mutlulukla mutsuzluk iç içe. Ama insan yaşla beraber kendini bir korumaya alıyor, o da huzuru beraberinde getiriyor. Bir saatten sonra seni beğenmişler, beğenmemişler, öyle demişler, şöyle yazmışlar, bir önemi kalmıyor. Ne kadar küçük ve kısır olduğunu görüyorsun. Sonunda da ebedi huzura kavuşuyor insan” diyor.

GİDEREK ANAMA BENZİYORUM

“Annem "80 yaşını göreyim yeter" derdi, 79 bitti öldü. Asla gazetelerin manşetlerine bakmazdı, kötü haberleri izlemezdi. Hastalık lafı bulunan ortamda bir dakika oturmazdı. Bütün etrafında genç insanlar vardı. "Niye gençlerle berabersin?" diyordum, "Onlar hastalık konuşmuyorlar çünkü" diyordu, "Aşk konuşuyorlar"... Bir gün, bir yerim ağrıyor dediğini duymadım. Bir arkadaşı yanında başım ağrıyor dese, "Bana niye söylüyorsun? Doktor muyum ben?" derdi. ınsan hakikaten giderek anasına benziyor. Ben bu noktaya geldim. Hayatı matrak tarafından almak lazım, yoksa çekilmez bu dünya.”