Ramazan ayı sonrasında bayramı hep birlikte kutladık. Tüm okurlarımızın, izleyicilerimizin ve dostlarımızın Ramazan bayramını kutluyorum. Büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öptük. Peki, Ramazan ayının kutsal atmosferi içinde ne kadar o ruha uygun davrandık mı?
Ramazanın ruhu, oruç tutarak nefsimizi terbiye etmek ve yokluğu hissedip, kendimizi yokluğa alıştırmaktır. Yani empati kurmayı becerebilmektir bir anlamda…
Ne kadar hoşgörülü olabildik?
Ne kadar empati kurabildik?
Yolda kırmızı ışıkta durduğumuzda, önümüzdeki araca sarı ile yeşil arasında korna çalmadan bekleyebildiniz mi?
Karşınızdaki hiç sevmediğiniz bir insanı konuşmadan dinleyebildiniz mi?
Komşu daireden gelen ağlama seslerine duyarsız kalıp çekip gidip gidebildiniz mi?
Yalan söylediğini bildiğiniz bir insana tepki göstermeden neden böyle davrandığını anlamaya çalıştınız mı?
Muhalif olduğunuz bir kişiyi, sadece düşünceleri nedeniyle dışladınız mı?
Yol kenarında ağlayan bir çocuğa, kayıtsız kalıp, sırtınız dönüp çok önemli işlerinize doğru koştunuz mu?
Akşam kafanızı yastığa koyduğunuz anda gün içinde herhangi bir kişinin kalbini kırmış olma ihtimalini düşündünüz mü?
Verdiğimiz bir karar nedeniyle, herhangi bir canlının kılına zarar vermiş olabileceğinizi düşündünüz mü?
Sulamayı unuttuğunuz için yaprakları sararan saksıdaki çiçeği gördüğünüz de içiniz cız etti mi?
Sokakta size yaklaşıp, elinizdeki poşeti koklayan yavru köpeğin aç olabileceğini düşündünüz mü?
İşe giderken, yoğun trafikte size yol veren araca elinizi kaldırıp teşekkür ettiniz mi?
Pencerenizin pervazına konup, gözlerinize bakan kumruya yem verdiniz mi?
Sesinizi yükselttiğiniz için kimleri kırmış olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Tanımadığınız bir çocuğun hiç başını okşadınız mı?
Yalan söylediğini fark ettiğiniz de, çocuğunuzun bunu neden yapmış olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Bir arkadaşınız yanınızda müzik aleti çalarken, televizyonda müzik kanalını hiç açtınız mı?