Ayşe Kulin, "canım istediğini için eşcinsel romanı yazdım" diyerek belki de gay kelimesinin yitirilmiş anlamına vurgu yapıyor, yeni kitabında.."Umursamaz, gösterişli" bir tavırla, Gizli Anların Yol arkadaşı kılıyor okuyucuyu. 
 
Everest yayınlarından çıkan , Ayşe Kulin'in G.A.Y ( Gizli Anların Yolcusu ) kitabı, son dönemde daha özgürce ifade olunan ve bu dünyayı bilmeyenlerin giderek daha fazla farkına varmaya başladığı, hayata dair, insana dair bir gerçeklik üzerinden aşkı anlatan bir roman. Hala kimi tabularla, gelenekler ya da toplumun sınırlarıyla şekillendirilmeye çalışılsa da, böyle bir dünyanın varlığından haberdar olan herkes içten içe merak ediyor; "Nasıl olur eşcinsellik ? Biseksüellik nedir ? Nasıl hissedilir? "Onların" hayatları nasıldır ?" İşte belki de bu nedenle ilk basımı 100.000 adette basılarak ve kendi reklamını kendi yaparak, gündeme düştü Kulin'in romanı. Çünkü herkes o "farklı" hayatları merak ediyordu..Ben de kitabı pek de farklı olmayan bir motivasyonla aldım, elbette Ayşe Arman'ın pazar yazısı da epey tetikledi merakımı. Ama ben o yazıyı kitabı okuduktan sonra okudum, kitapla arama girmesine izin vermemek için. Konusunu bilmeden, "gaylerin dünyasını keşif" etme isteğiyle aldım elime kitabı. İnsana dairliği cezbetti beni. 
 
Rahat okunan, akıcı bir dilde yazılmış, olay örgüsünün okuru içine alarak sürdüğü bir roman ancak birçoklarının sandığı gibi bir G.A.Y romanı değil, "onların hayatları" anlatılmıyor, biz varız içinde..Bu nedenle eğer daha belgesel öğeler taşıyan bir romanla karşılaşmayı umuyorsanız, okuyan olarak belirtmek isterim; roman bize, "onları" değil, bizi; insana dair en temel duygulardan birini anlatıyor, bizim Gizli Anlarımıza Yolculuk etmemizi de sağlıyor, çünkü Ayşe Kulin çok da romanlarına konu etmediği, hayata dair olanı yazıyor, Kulin bu romanıyla AŞK'ı anlatıyor. Cinsiyetin sınırları belirlemediği bir aşk bu, zamansız bir aşk, hormonlarla, yaşanmışlıklarla kayıtlanmayan. Bir babanın, seven , değer veren bir kocanın, düşünceli bir işverenin, tutkulu bir erkeğin, iyi bir ortağın aşkını anlatıyor. Her bir toplumsal duruş bir anda kayboluyor ve aşk var oluyor, yaşanıyor. Aşk, toplumsal duruşlarla toplumda sınırlanırken, aşık olunanla sınırsızlık keşfine çıkıyor. 
 
Roman, sonunda "Ayşe Kulin'in aslında canı fena halde aşkı yazmak istemiş" dedirtiyor, okuyucusuna. Her ne kadar isminde başka bir dünyayı anlatacak hissi uyandırsa da İlhami'nin sonradan farkedişi, Bora'nın belki de zorla keşfi, "nasıl gay olunur ?" yoksa "gay mi doğulur" sorunsalına hiç girmeden, okuyucuyu taraflaştırmadan, nasıl olursa olsun, bu yaşananın da ne kadar insana dair olduğunu ve temelinde içinde yine hepimize dair olanı barındırdığını, aşkı barındırdığını fark ettiriyor..
 
"Onlara" değil, kendinize dair bir şey bulacaksınız, cinsi kimliğinizin ötesine geçerek..
Keyifli okumalar..