BTK İkinci Başkanı Dr. Ayhan Beydoğan ve TİB Başkanı Fethi Şimşek ile ''Güvenli İnternet Günü'' dolayısıyla BTK binasında basın toplantısı düzenledi.

BTK Başkanı Acarer, Güvenli İnternet profilinin 250 bin abone, yani yaklaşık 1 milyon kullanıcı tarafından tercih edildiğini belirtti.

Acarer, ''Güvenli İnternet''in seçime bağlı tüketici hakkı olduğunu belirtirken, sistemin çok başarılı bir şekilde hizmet verdiğine değindi. Acer, çocuk ve aile profilinden, isteyen internet kullanıcıların, birini seçebileceğini, değiştirebileceğini ve bunun tamamen dışına çıkabileceğini bildirdi.

Yaşamın ayrılmaz bir parçası olan internette, son yıllarda suistimale yönelik olaylarla karşılaşıldığını kaydeden Acarer, bu aldatmacalarla ilerleyen zamanlarda daha çok karşılaşılacağı uyarısında bulundu.

Ticaretin e-ticarete dönüştüğünü belirten Acarer, son bir yıl içinde e-ticarette yüzde 50 artış olduğunu ve rakamın 21 milyar liraya ulaştığını, bu yılın sonunda 30 milyarın üzerine çıkmasını beklediklerini kaydetti.

''Böyle olunca suistimallerin olması doğal. İşte çocuk profili bu tür suistimallerin tamamen önüne geçecek bir uygulama şekli'' diyen Acarer, bu nedenle çocuk profilinin adını değiştirmeyi düşündüklerini söyledi.

Bir dergide, ''hacklemek'' kelimesinin anlamının sorulması üzerine ''internette haklamak'' cevabının alındığını belirten Acarer, ''Çocuk profilinde, böyle bir riskle karşılaşmıyorsunuz. Çeşitli yöntemlerle sizi aldatarak ekonomik hatta manevi bir takım zararlara sokacak olayları, çocuk profili önlemiş oluyor'' diye konuştu.

‘HALKA DOSTÇA BİR ALTERNATİF SUNUYORUZ’
TİB Başkanı Fethi Şimşek de güvenli internetin, ''dostun sevdiği dostuna dostça uyarısı' olarak nitelendiğini ifade ederek, BTK olarak halka dostça böyle bir alternatif sunulduğunu, arzu eden ailelerin bu paketten yararlanabileceğini söyledi.

Ücretsiz bir hizmet olan güvenli internetin, kişilerin özgür seçimine bağlı olduğuna dikkati çeken Şimşek, ''Basın organlarına bakıldığında internet üzerinden özellikle kız çocuklarına yönelik yapılan tacizler ve istismarına yönelik hareketlere dikkat çekmek istiyorum'' dedi.

2007 yılında TİB'e bağlı olarak kurulan İnternet Daire Başkanlığının kurduğu ihbar sitesine, ailerin çocuklarının internet bağımlılığı ve başkaları tarafından aldatılmasına yönelik yüz binlerce ihbar aldıklarını belirten Şimşek, bu ihbarlar üzerine devletin güvenli internet hizmetini sunmasının ortaya çıktığını kaydetti.

Şimşek, banka dolandırıcılığı, internet üzerinden yapılan istismar, telif hakları, aile yapısının korunması gibi konularda güvenli internetin önemli olduğuna dikkati çekti. Şimşek, güvenli internet paketinde ''otokontrol sistemi'' uygulandığını belirterek, internet siteleriyle ilgili itiraz hakkının bulunduğunu söyledi.

‘DAYATMA MERKEZİ DEĞİL, BİLİNÇLENDİRME MERKEZİ’
BTK ve TİB'in güvenli internet konusunda tek taraflı dayatma yaptığıyla ilgili eleştirilerin anımsatılması üzerine Şimşek, internet kullanıcılarının özelde çocukların ve gençlerin, internet ve mobil telefon gibi teknolojileri doğru, güvenli ve etkin kullanmalarını destekleyen bir kuruluş olan INSAFE'nin AB Komisyonu tarafından desteklenen internet bilinçlendirme merkezi olduğunu söyledi.

Şimşek, INSAFE ile görüşüldüğünü ve AGİT Medya temsilcisinin güvenli internet hizmeti konusunda bilgi aldığını ve abonelerin isteğine bırakılmasının memnuniyet verici olduğunu söylediğini anlattı.

‘40 MİLYON KİŞİYİ NASIL KONTROL EDELİM’
Acerer, geçtiğimiz yıl güvenli internet uygulaması henüz hayata geçmediği günlerde yaptığı açıklamada, “Standart paket kullananların istemedikleri sürece paketlerini değİştirmek zorunda olmadığını ve ailelerin evde olmadıkları zamanlarda seçtikleri çocuk profilini, eve döndükleri zaman tekrar standarta çevirebileceklerini” söylemişti.

BTK Başkanı, yanlış anlaşılmalara anlam veremediğini belirtmiş ve engellenen sitelerin yüzde 40’ının çocuk pornosu içerikli olduğunu ifade etmişti. Acarer ayrıca, güvenli profil dışında kalanların “olağan şüpheli olarak” görülmeyeceğini ve Türkiye’deki 40 milyon internet kullanıcısını denetleyecek bir sistemleri bulunmadığına değinmişti.

Acerer, Türkiye’deki iki bine yakın sunucu sağlayıcısıyla üç yılı aşkındır iletişim halinde olduklarını ve kullanıcılardan gelen on binlerce mailin değerlendirilerek şikayet edilen sitelerdeki sakıncalı içeriklerin kaldırıldığını ifade etmişti.

‘DİNK DAVASIYLA İLGİLİ BİLGİLERİ ZAMANINDA GÖNDERDİK’
TİB Başkanı Şimşek, Hrant Dink davasında baz istasyonu bilgilerinin istenmesine Adalet Bakanlığı ile Yargıtay Ceza Genel Kurul kararları çerçevesinde itiraz ettiklerini, itiraz reddedilince kesinleşen mahkeme kararını uyguladıklarını belirterek, ''25 Kasım 2011 tarihinde mahkemenin dosyasına bu bilgileri gönderdik'' dedi.

Hrant Dink dosyasıyla ilgili baz istasyonu bilgilerinin istenmesine itiraz edildiğini, itirazın reddedilmesinin ardından bilgilerin gönderildiğini ifade eden Şimşek, itirazın nedenlerini şöyle anlattı:

''Birincisi Adalet Bakanlığının adli soruşturma ve kovuşturmalarda bu tür bilgilerin verilemeyeceği ve kullanılamayacağına ilişkin 2007 yılında verdiği görüşü var. 15 Kasım 2011 tarihinde de Yargıtay Ceza Genel Kurul kararı var. Bu çerçevede itiraz ediyoruz. İtirazımız ret olursa kesinleşen mahkeme kararını uyguluyoruz. 25 Kasım 2011 tarihinde Hrant Dink davasında mahkemenin istediği baz istasyonu bilgilerini gönderdik. Söz konusu dosyayla ilgili karar verme tarihi 17 Ocak 2012. Yani bu bilgiler 1,5 aydır dosyada bulunmaktadır. İstenildiği takdirde bu bilgilerin incelenip sonuç çıkarılma süresi 1 gündür. Ne arandığı biliniyorsa bizim gönderdiğimiz kayıtlardan 1 günde hatta 3-5 saatte sonuç çıkarılabilir.''

‘MEVZUAT DIŞINDA BİR UYGULAMA OLMADI’
BTK Başkanı Acarer de Hrant Dink davasında baz istasyonu bilgilerinin mahkemeye gönderilmesinde kurumdan kaynaklanan gecikme olmadığını bildirdi.

Kamu kurumu olarak alınan nihai kararları kabul etmeme haklarının bulunmadığını ifade eden Acarer, ''Adalet Bakanlığı ve Yargıtay Genel Ceza Kurul kararları nedeniyle baz istasyonu bilgilerinin gönderilmesine itiraz edildi. Nihai karar hepsini gönderin dediği zaman da hepsi gönderildi'' dedi.

TİB'in gönderdiği bilgilerin dosyada 1,5 ay kalmasının kendileri dışındaki bir durum olduğunu vurgulayan Acarer, kararın yerine getirilmemesi ya da geciktirilmesi gibi bir durumun bulunmadığını, mevcut mevzuatın dışında bir uygulamanın olmadığını kaydetti.