Çocukları apartmanı satılığa çıkarınca zor durumda kalan Gazi, anne babalara evinin önüne astığı afişle seslendi.
Aydınlı Kore Gazisi Hüseyin Gökbel (81), 1966 yılında işçi olarak çalışmak için eşi Naciye Gökbel ve biri 3 diğeri, 6 yaşındaki iki çocuğuyla Almanya'ya gitti. 18 yıl gurbette çalışan Hüseyin Gökbel, Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonra birikimiyle Kurtuluş Mahallesi 2014 Sokak'ta dört katlı bir bina satın aldı. Öldükten sonra araları bozulmasın diye 2000 yılında 2’şer dairesini kızı Mesude Bölükbaş ve oğlu Mesut Gökbel'in üzerine yapan Gökbel ve eşi, çocuklarının üzerlerine aldıkları apartmanı satılığa çıkarmasıyla zor durumda kaldı. Çocuklarına güvendiği için zamanında tapunun üzerine şerh koydurmayan baba, çocuklarına olan öfkesini başkalarına ibret olsun diye apartmanın girişine astığı “Dikkat, sağlığında evladına mal bağışlayan benim gibi sokakta kalır. İnsan ölünce değil, unutunca ölür” yazılı afişle ifade etti.
18 yıllık Almanya macerasının ardından Türkiye’ye döndüğünün halen yaşamakta olduğu 4 katlı evi yaptırdığını ifade eden Gökbel, okutup iş sahibi yaptığı çocuklarının Almanya’da kaldığını söyledi. Çok sevdiği çocuklarının ölümünün ardından dedikodu etmemesi için 2’şer tapuyu 2000 yılında kızı ve oğlunun üzerine yaptığını anımsatan Gökbel, “Çocuklarımı çok sevdiğim ve onlara düşkün olduğum ve daha sonra tartışmamaları için sağken vermek istedim. ‘Evlerin gelir gideri ve tamiratı ölünceye kadar benim’ dedim, ‘Tamam baba’ dediler, kabul ettiler. Tapuya ‘Ben ölünceye kadar benim, ben öldükten sonra bunların’ diye şerh konulacakmış. Ben o zaman 70 yaşındaydım, tapu dairesine ilk defa gitmiştim. Bu yüzden bilmiyordum. Memur bana ‘Bu yerleri sattın, parası aldın mı?’ dedi. ‘Onlar benim çocuklarım, parayla işim olmaz, biz aramızda anlaştık’ dedim. Karşılıklı imzaları attık, çıktık. Tapular satışlı yapılmış, ben bilmiyordum” dedi. 
SATIŞA İZİN VERMEYEN BABASININ YÜZÜNE TÜKÜRDÜ
Çocuklarına çok itimat ettiği için her hangi bir şüphe duymadığına işaret eden Gökbel, “Hiç arkama bakmadan tapuları verdim. 10 yıl sonra önce damat evi satmak istedi. Ben sert çıkınca vazgeçti. Bundan 1 yıl sonrada oğlum benim haberim yokken kiracıdan anahtarı alıp satılık levhası astırmış. Sabah evden çıkınca levhayı gördüm ve şok oldum. Emlakçıyı aradım, ‘Oğlun astırdı’ dedi. Oğlum anahtarı almak istedi. Ben anahtarı vermeyince çilingirle eve girmeye çalıştı. Buna da müsaade etmeyince beni polise ihbar etti. ‘Evi verdim, anahtarını mı vermeyeceğim’ deyince, polis oğlumu getirdi. Hanımıyla birlikte bana ‘Senin gibi baba lanet olsun’ dedi. Eşiyle birlikte benim yüzüme tükürdü ama ben evlat olduğu için ona evin anahtarını uzattım” diye konuştu.
BAŞBAKANDAN YARDIM İSTEDİ
Oğluna verdiği 2 daireyi geri alabilmek için Aydın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığına değinen Gökbel, “Sorunumun çözülmesi için 28 Şubat 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup yazarak, yardım istedim. Bunun üzerine Valilikten bana ulaştılar ve tapuya yönlendirdiler. Müdür Bey, ‘Bu Başbakanın işi değil. Bir daha oralara şikayet etme. Olan olmuş, kalan ömrünü git köyünde geçir’ diyerek, beni gönderdi. Dava açtım. Ama daha sonra bu yaştan sonra uğraşmak istemediğim için geri çektim. Davadan vazgeçince oğlumun avukatının masrafı olan 2 bin 310 Tl benden alınmak istendi. Benim üzerime ayıtlı hiçbir şeyim yok ki bu parayı benden alsınlar” şeklinde konuştu. 
EVİ BOŞLATMAK İSTEDİ
Yaptıklarına rağmen evlatlarını çok sevdiğini ve afişi de öfkeyle astığını kaydeden Gökbel, şunları söyledi: “Geriden gelecek olan nesillere ibret olsun diye astım. Ben bir yanlış yaptım zamanında, kimse bunu yapıp da bu hale düşmesin. Yaşanlardan sonra oğlum beni arayıp sormaz oldu. Ben bu evden çıkıp gitmeyi düşünmüştüm. Kızım gitmemi kabul etmedi. ‘Ölünceye kadar bana ait dairede oturabilirsin’ dedi. Şuanda oturuyoruz. Ama yarın kocası çıkıp gidin derse yapacağımız bir şey yok. O zaman bize ya huzurevine gitmek görünüyor ya da kiralık ev aramak. Ben 600 TL aylıkla kira evinde nasıl yaşarım” 
“KİMSE EVLATINA GÜVENMESİN”
İki çocuğunun arası bozulmasın diye tapuları verdiğinin altını çizen Gökbel, anne babalara şöyle seslendi: “Ben bu yaştan sonra bu sıkıntıyı çektiğim için üzgünüm. İyi niyetli olmasaydım, bunlar başıma gelmeyecekti. Huzurlu yatıp, uyuyacaktım. Mezarda kemiklerim sızlamasın diye tapuları verdim daha sağken sızladı. Kimse evladına bu dünyada bir tırnak vermesin. Herkes evladını sever ama ben çocuklarım için ateşe girer, gözlerimi verebilirim. Ama arkasından bu geldi. Onun için hiçbir aile, hiçbir kimse ‘Ben çocuğuma güveniyorum’ deyip de bir tırnak vermesin”