Hareket kabiliyetimizi koruyabilmemiz için; kemik, kas, kıkırdak ve bağ dokularından oluşan iskelet sistemimize iyi bakmamız gerekiyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi'nden Ortopedi- Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Türkmen, bu konuda yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

Kemik kitlesi 35 yaşından sonra kayıplara uğruyor. Bu nedenle genç erişkinlik döneminde kazanılan beslenme alışkanlıkları, insanın tüm hayatını etkiliyor.

GÜNEŞ IŞIĞI VE BALIK YAĞI

Kemiklerin yapıtaşını kalsiyum ve proteinler oluşturuyor. Proteinler kemiğin esnekliğini ve kalsiyum kristallerinin bir arada durmasını sağlıyorlar. Kalsiyum; süt ve süt ürünlerinden, koyu yeşil yapraklı sebzelerden, kuruyemişlerden ve baklagillerden alınabiliyor.

Kemiklere kalsiyumun yerleşmesinde, D vitamininin ve sportif aktivitenin çok önemli yeri var. D vitamini kaynakları; güneş ışığı, balık, balık yağı ve yumurta..

Kıkırdağın doğal yapısı romatizmal hastalıklar, eklem iltihabı, kırık, yaşlanmaya bağlı aşınma gibi nedenlerle bozulabiliyor. Buna eklem kireçlenmesi deniyor. Hastalığın tedavisine; kas güçlendirici egzersizler, kıkırdak geliştirici ilaçlar ve fizik tedavi yöntemleri ile başlanıyor. En son noktada ise cerrahi müdahale yapılıyor.

KASLAR SPOR YAPTIKÇA GÜÇLENİYOR

Güçlü kaslar için spor yapmak çok önemli! En azından her yaş grubunun düzenli olarak yürüyüş yapması gerekiyor. Yürüyüş; hem kasları zinde tutuyor, hem de kemiklerin mineral içeriğini güçlendiriyor. Eklemlerin dengeli hareketi ise bağlarla gerçekleşiyor. Bu nedenle bağ yaralanmalarının önemsenmesi gerekiyor. Bağları korumak için zorlamalardan kaçınmak ve spor öncesinde eklemleri ısıtmak şart!