Saldırganlık insanın doğasında vardır derler. Böceklerin de... Behavioral Ecology & Sociobiology (Davranış Ekolojisi ve Sosyobiyoloji) dergisinin Ocak sayısında iki Japon araştırmacı, fırıncıların kâbusu olan un kurdu böceğinin eş bulmak için uyguladığı taktikleri masaya yatırmış. Ayrıntılarla sizi yormayacağım ama bir nokta dikkatimi çekti: Kavgayı kaybeden böcek bir sonraki saldırıya geçmeden önce tam 4 gün bekliyormuş! Keşke siyasilerimiz de benzer bir taktik uygulasalar; ne kadar rahat ederdik.

Kütüphaneye gelmişken bir de New Yorker dergisine göz atayım dedim. Bu dergi geçenlerde kaybettiğimiz The Catcher in the Rye (Çavdar Tarlasında Çocuklar) kitabının yazarı J. D. Salinger"dan tutun, Orhan Pamuk"a kadar en kaliteli yazarların eserlerini yayımlar. Modern çevre hareketlerini başlatan Rachel Carson"un sonradan kitap haline getirdiği makaleler de ilk kez bu dergide yayımlanmıştı. Dergiyi karıştırırken karşıma, iki karınca kabilesinin ölümüne savaştığı meydan muharebesini anlatan bir hikâye çıktı. O kadar güzel yazılmış ki, okumaya başlayınca bitirene kadar elinizden bırakamıyorsunuz. Bildiğiniz gibi hayvan hikâyeleri genellikle çocuklar için yazılır; büyükler için yazılanları da, “hayvan senden bahsediyorum, insan sen anla” kabilinden mecaz türü yapıtlardır. Bu hikâyenin farkı, anlatılanların hepsinin sanki bir bilim dergisinden aktarılmış gibi olması. Buna da şaşmamak gerekir, çünkü yazar karınca konusunda gelmiş geçmiş en büyük otorite: Edward O. Wilson. Eğer Wilson olmasaydı yazımızın başında bahsettiğimiz dergi de olmazdı, çünkü sosyobiyoloji bilim dalını kuran da Wilson"dır.

Küçük yaştan beri böceklere merak saran Wilson Alabama Üniversitesi"nde okurken, Marion Smith adında bir bilimcinin desteğiyle eyaletin karınca haritasını çıkarmış. Sonradan Harvard"tan doktorasını alan Wilson ayni üniversitede çalışmaya başlayarak 1996"da emekli olana kadar bilim tarihinde ender görülen başarılara imza attı. Insect Societies (Böcek Toplumları) adlı kitabı neredeyse basıldığı yıl klasik oldu. Ününü akademik çalışmaları kadar yazdığı birbirinden güzel popüler bilim makalelerine de borçlu olan Wilson 1996"da Time dergisinin “ABD"nin en etkili 25 insanı” listesine girdi.

Günümüzde ekoloji ve çevre korumacılığında neredeyse azizlik mertebesine oturan Wilson"dan sizlere birkaç inci:

• İnsanlar yokolursa dünya bir süre sonra 10 bin yıl önceki dengeli durumuna döner; ama böcekler yok olursa, kaos hüküm sürer.

• Teknik açıdan böcek olsun, yosun olsun her canlı bilgi bakımından Caravaggio"nun bir tablosu, Mozart"ın bir senfonisi veya herhangi büyük bir sanat eserine kıyasla daha zengindir.

• Yağmur ormanlarını yoketmek, yemek pişirmek için bir Rönesans tablosunu yakmak gibidir.

• Kaç canlı türü olduğunu, nerede bulunduklarını, ne hızla yokolduklarını bilmiyoruz. Bu, yıldızların nerede olduğunu bilmeden astronomi yapmaya benzer.

Wilson en büyük savaşını sosyobiyoloji bilimini kurarken verdi. Sosyobiyologlar insan toplumlarının oluşması ve gelişmesinde genetik etkilerin en az çevresel etkiler kadar önemli olduğunu iddia ederler. Wilson"ın bu konuda yazdığı Sociobiology: A New Synthesis (Sosyobiyoloji: Yeni bir Sentez) adlı kitabı piyasaya çıkar çıkmaz büyük bir yaygara koptu. Irkçılıktan tutun faşizme kadar her türlü hakarete maruz kalan Wilson, hiçbir zaman efendiliği elden bırakmadan mücadelesine devam etti ve sonunda sosyobiyoloji (bazen evrimsel biyoloji olarak da tanımlanır), saygın bir bilim dalı olarak hakettiği yere oturdu.

Bir de Wilson"ın, mensup olduğu üniversitenin çıkarlarını nasıl koruduğunu bir örnekle açıklayalım. Sosyobiyolojiyi en çok eleştirenlerinden biri, genetik biliminin en parlak yıldızlarından Lewontin"di. Harvard"da genetik kürsüsü boşaldığı zaman kimi alalım diye Wilson"a sorulduğunda hemen Lewontin demiş. Lewontin hâlâ sosyobiyolojiye inanmış değil, ama bu iki düşman aynı üniversitede çalışmalarını yıllarca dostça sürdürdü. “Düşmanlarımın çok parlak (zeki) insanlar olmasının çok faydasını gördüm” diyor Wilson, “çünkü bu sayede çabalarımı ikiye katlayabildim ve yeni ufuklara açılabildim.”

Böylesine büyük başarılara imza atan 80 yaşındaki bu dahi, şimdi de karşımıza yepyeni bir hikâyeyle çıkıyor. Popüler bilimciliğin bu kadar muhteşem bir şekilde uygulandığını ilk kez görüyoruz. Benim merak ettiğim, acaba gelecek yıl nasıl bir başarıya imza atacağı.

Sargun Ali TONT / Ntvmsnbc