Galatasaray Üniversitesi öğrencileriyle "blog" yasağını masaya yatırdık. Gençler, “Birkaç suistimal yüzünden milyonlarca kullanıcı mağdur edilmemeli” diyor.

ZÜLFİYARE DOKUNDUK

“Bloguma Dokunma” dedik. Ama sloganımızı destekleyen bir görüntüye ihtiyacımız vardı. Fotoğrafçı arkadaşımız Raşit Ağzıkara bizi yönlendirdi ve böyle bir görüntü çıktı ortaya.

Her hafta bir üniversiteyi ağırlıyoruz

Bu hafta sayfamızı Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle hazırladık
Gazetemizde bu hafta Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerini ağırladık. Ulaş Manazoğlu, Ebru Tepeler, Dilek Aksoy, Cansu Güneş Seferoğlu, Mehmet Akın ve Yener Dayı ile Genç Türkiye"yi inşa ettik.

Arkadaşlarımızla yazı işleri toplantı odasında, gündemdeki bir konuyu, Google"ın ücretsiz blog servisi Blogspot"a uygulanan erişim yasağını tartıştık. 2011 yılında bu tür yasakların çok komik durduğu ve suistimalci birkaç kişi yüzünden milyonlarca kişinin mağdur edilmemesi gerektiği kanaatine vardık. Aynı zamanda bir blog yazarı olan Ulaş Manazoğlu, meseleyi farklı bir gözle değerlendirdi ve sorguladı.

Ulaş Manazoğlu

İnternet dünyasının en büyük platformlarından Blogspot"un Türkiye"de mahkeme kararıyla kapatılmasının ardından tepkiler çığ gibi büyüyor. Blogspot uzantılı adreslere erişemeyen kullanıcılar "Bloguma Dokunma" adlı bir oluşum başlattı.

Digitürk"ün yayın hakkını elinde bulundurduğu Lig TV"nin blogspot.com uzantılı bazı bloglarda yayınlanması üzerine açtığı dava sonucunda Google"ın blog servisi Blogspot"a erişim Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kapatıldı.

EMEKLERİMİZ ÇALINIYOR

Alexa adlı web istatistik şirketine göre Türkiye"de en çok girilen 10. site olan ve içerisinde 4 milyon sayfadan fazla Türkçe içerik barındıran Blogspot"un engellenmesi Türk kullanıcıları harekete geçirdi. Yasağa karşı çıkan kullanıcılar, son dönemde önemi iyice artan ve birçok tepki oluşumunun adresi olan sosyal ağlarda oluşturdukları gruplarla yasağı protesto ediyorlar. Facebook üzerinden iletişime geçen internet kullanıcıları "Bloguma Dokunma" isimli bir hesap açtı. Sayfaya üye olan sansür karşıtı kullanıclar, yasa dışı gösterimler yapan bloglar sebebiyle tüm blog platformunu yasaklayan mahkeme kararını eleştiren yazılar yazıyorlar. Birçok blog sahibi, mahkemenin emek hırsızlığı yapanları cezalandırmaya çalışırken kendi emeklerini çaldığını, vatandaşın çıkarlarını korunmadığını belirtiyor. "Bloguma dokunma teknolojimi karartma" mesajıyla" iletişim özgürlüğünü savunanların sayısı her geçen gün artıyor. Grubun Facebook"taki üye sayısı biz bu haberi kaleme aldığımız sırada 15 bine yaklaşmıştı.

EN ÇOK "TwEet"LENEN konu

Sansüre karşı olan twitter kullanıcları da "bloguma dokunma" etiketiyle blog yasaklarına karşı seslerini duyurmaya çalışıyor. Blog kullanıcılarının başlattığı bu oluşum twitter"da gün içinde en çok konuşulan konu oldu. Oluşuma sanat, spor ve siyaset dünyasından da oldukça büyük bir katılım var. Twittürk adlı sosyal ağ istatistiklerine göre yasağın ortaya çıkmasından bu yana "blogumadokunma" etiketile ilgili 15 bin, "blogspot" etiketiyle 40 bin, "blog" etiketiyle 28 bin" ve "sansür" etiketiyle 3 bin tweet yazıldı.

Bunların yanı sıra "yeni medya düzeni" sloganıyla yakında iPad gazetesi çıkaracak Dipnot.tv "Bloguma Dokunma" isimli bir video hazırladı. Video, paylaşım sitelerinde binlerce kişi tarafından izleniyor. Birçok forum sitelerinde imza kampanyaları başlatıldı. SansüreSansür adlı oluşum da sitelerini Blogspot"tan WordPress adresine taışıdıklarını duyurdu.

Yasak kırıcı DNS numaraları

Blogspot"un kapatılmasına yönelik tepkiler sadece bunlarla da sınırlı değil. Birçok blog sahibi ve hacker sosyal ağlarda sitenin açılmasına imkân veren DNS (Domain Name System/Alan Adı Sistemi) ayarlarını paylaşmaya başladı. 30 kadar yasa dışı sitenin ihlali sebebiyle 28 milyondan fazla internet kullanıcısını mağdur eden bu uygulama karşısında tarafların bu duruma nasıl bir çözüm getireceği sorusu ise cevaplamayı bekliyor.

BEN DE BİR BLOG YAZARIYIM VE SORUYORUM

> Kapatma kararı veren mahkeme üyeleri bir blog kullanıcısı mı ya da blogun ne demek olduğunu biliyor mu?

> Artık bloguma legal olmayan yollardan, yasağı delen sitelerin üzerinden girmek zorunda kalıyorum. Kanunlarımız beni neden illegal davranmaya itiyor?

> Blogspot"a erişim imkânı veren sitelerin (ki bunlar yabancı) bu sayede büyük paralar kazandığını biliyor musunuz?

> Blogların; paylaşma ve üretme gibi amaçları olduğunun, buradaki sayfalarıyla para kazanan birçok insanımızın bulunduğunun farkında mısınız?

> Bu dava neden Diyarbakır"da açıldı?

> Bir televizyon yayın ihlali yaptı diye diğer kanallar da kapatılıyor mu? Hayır! Öyleyse kanuni yollardan yayın yapan biz kullanıcıların suçu ne?

> 2011 yılında bu sansürün çok komik bir durum olduğunun farkında mısınız?

> Milyonlarca dolar yatırım yapan Digitürk"ün refleksini haklı buluyoruz. Fakat, diğer kullanıcıları mağdur etmeden farklı bir koruyucu çözümün bulunması gerektiğini düşünmüyor musunuz?

Tahta işçiliğinden anlayan makineden memnun kalır mı?

Bir zamanların gözde el sanatlarından kabul edilen “tahta ve ahşap işçiliği” artık eskisi kadar rağbet görmüyor. Bu durum da atölye sahiplerini derinden etkiliyor.

Ebru Tepeler

Birçok meslek dalı gibi tahta ve ahşap oymacılığı da teknolojik gelişmeye yenik düştü. Mesleği sürdürmeye çalışanların durumu gerçekten kötü; çünkü artık piyasada iş yok, olanlar ise büyük firmaların tekelinde. Hal böyle olunca da el emeği, usta-çırak geleneği gibi kavramlar unutuldu, tarih oldu.

Biz de, bu değişimden yara alan tahta ve ahşap atölyelerinin sahipleriyle konuştuk.

Galata"da 1975"ten beri çalışan Arzu Dekopaj"ın sahibi Ömer Okutan, “Eskiden çok ekmek yedik, nankör olmamak lazım; ama maalesef şimdi iş yok” diyor. Ömer Usta, “Bu işin yüzde kırkı elle, yüzde altmışı makineyle yapılıyor.

İşten anlayan makineden memnun kalır mı?” diye soruyor. 51 senelik usta İsmail Hız da “Ben bunu para kazanmak için değil mesleğimi ve çalışmayı sevdiğim için yapıyorum. 51 senedir buradayım, herkes beni burada biliyor” diyor.

Kafkas kartalları yüksekten uçar

Cansu Güneş Seferoğlu

Kafkas dansları, kültürel çeşitliliğimizi yansıtan önemli renklerden biri. Ancak, her Kafkas halkının sadece kendi topluluğuna ait dansları yaşatmaya çalıştığını görürüz. İstanbul Kafkas Halk Dansları Topluluğu ise Gürcü, Azeri, Çerkez, Dağıstan, Çeçen danslarının hepsini bir araya getirdi. Büyük çoğunluğu Karadenizlilerden oluşan ve aralarında bir de Japon"un yer aldığı topluluğun kadrosunda 150 kişi bulunuyor.

Üniversite için İstanbul"a yerleşip burada çalışmaya başlayan Karapapak-Terekeme genci Alper Ağdaşan kültürel bağlarını halk danslarının izinde arayanlardan. Azeri danslarıyla başladığı yolculukta İstanbul"da öğrendiği Gürcü ve Çerkez danslarıyla 15 yılını deviren genç Kafkas göçmeni henüz gidemediği Kafkasya"nın etnik mozaiğini bu sayede daha iyi kavradığını ifade ediyor. Topluluğun kurucularından halk oyunları öğretmeni Trabzonlu İhsan Dereli ise asıl yapmak istediklerinin İstanbul"da kültürlerarası iletişime destek olacak bir kültür ve sanat kompleksi kurmak olduğunu ifade ediyor.

Türkiye