5 yıl önce, Aydın'da yeni yerleşime geçilmiş

büyük bir sitenin sorunları ile ilgili bir proje üzerinde çalışıyordum. Sitenin ve bölgenin sosyal ihtiyaçları

Kentsel alt yapı ve donatı eksiklerini saptadım.

Yoğun emekle “Çözümleri” projelendirdim.

Bu site sakinlerine anlattım. Dikkatlice dinlediler.

İçlerinden biri cebinden bir not kâğıdı çıkardı.

Hepsi tamam ama en önemli başlığı atlamışsınız!”

Dedi. Cami isteriz! Onu unutmuşsunuz!”

Sonra, “Sitemize yakın olacak ama sitemizin mülkiyetinde bulunan bir alanda da olmayacak” dedi.

Bir de cami’miz büyük ve gösterişli olacak!”

Ekonomik kriz, işsizlik, açlık, kendisinin dâhil,

herkesin kapısına dayanmıştı. Tam bunlardan söz ediyordum ki; “Önce Camii” dediler.

İsraf Günah Değil mi?” diye sordum.

Evet” dediler hep bir ağızdan.

Sizin sitenizin güney yönünde ve size uzaklığı

300 metre olan bir Cami var. Küçükse büyütülebilir.

Bakımsızsa, restore edilip güzelleştirilebilir” dedim.

Kıpırdanıp, birbirlerine baktılar. Suratlar asıldı.

Ses tonları da sertleşti.

Orası olmaz! O cami olmaz! Biz o camiye gitmeyiz!” dediler. Ben şaşkınlık içinde “Neden?” diye sordum. “Çünkü oraya Kürtler gidiyor” dediler. Sustum.

Dilim tutuldu sanki. Ve üstelik ne acı bir tesadüf ki,

tam da o günlerde Gazze Şehrine atılan misket bombaları ve öldürülen “Din Kardeşlerimiz” için gösteriler yapılıyordu. Her cami ve mahallede, bunun için ağıtlar yakılıyordu. Kampanyalar birbiriyle yarışıyordu. “Araplar, Din Kardeşimiz!” ama

“Kürtler değil!” Halepçe Katliamında da

sessiz kalmadık mı? Halepçe'de katledilenleri

“İnsan” ya da “Din Kardeşimiz” olarak değil de,

sanki “Kötü ve Uzaylı Kürt'ler” olarak gördük.

Din Kardeşlerimizin, Irak'ta soykırıma uğramalarına da, hiç tepki vermedik. Acaba bizim için asıl olan,

“Din Kardeşliği” değil de, tasnif edilmiş bir başka kardeşlik mi? Bazı Mezheplere ve Irklara yakın ya da uzak olmak mı? Tanrı herkesi eşit yaratmadı mı?

Hiç olmazsa Tanrı'nın evi kabul edilen Cami'lerimizde,

Herkesi eşit göremeyecek miyiz?

Böyle bir bakış açısı ve ruh haliyle, Camilerde göstermelik ibadet etmeye,

İbadetini Göstermeye” kimse kalkışmasın!

Zira Tanrı, her şeyi Bilen, her şeyi Görendir!

Ve Tanrı'nın, ruhları temiz olmayan insanların

İbadetine ihtiyacı da yoktur!

İbadet, esas itibariyle de ruh temizliği, erdemlerin güzelliği ve kalıcılığı için yapılmaz mı?

Hadi insanların eşitliğini bıraktık.

Nerede Din Kardeşliği?

Neden bölücülük var?

Etkisi neden büyüyor?

Bunda, bizlerin algılamasının payı yok mu?

Camilerdeki Cemaat böyle kategorize edilirse,

üstelik tam eşitliği savunan Yüce Dinimiz adına

bu sınıflandırma ve tasnif yapılıyorsa eğer,

vay bizim halimize! Vay ki Vay!

Bizi bölecek, bölebilecek tek güç, sadece Biz'iz!

Bizzat Kendimiz! İçimiz çürüyor.

Önemli ölçüde de çürümüş durumda.

Biz hala, kuru sloganlarla böbürleniyoruz.

Haydi! Kalkın ayağa!

Tüm gücümüzle, hep birlikte slogan atalım,

dağlara taşlara…“Vatan bölünmez!”

Bizler dürüst, erdemli, ilkeli eşit yurttaşlar

olduğumuzu unuttuğumuzda,

işte o vakit Vatan gerçekten bölünecek

 

Bayramınızı Kutlar İyilikler Dilerim…

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg
 

- - - -