Modanın başkenti Milano'da iki dev isim podyumdaydı bu defa. Armani ve Dolce & Gabbana, birbirinden bağımsız tasarımlarıyla yine akla hayale sığmayacak tasarımların merkezindeydi.

İki tasarımcının da sığındığı tek bir nokta vardı, o da kadın gibi kadınların koleksiyonlarına yer vermişlerdi.; maskulenlikten uzak, feminenliğin yoğun bir şekilde hissedildiği, dişil elbiselere...


D&G'nin kreasyonunun en büyük özelliği ünlü soprano Maria Callas'a adanmış olmasıydı.

Bu kreasyonlara bakmadan geçmek olmaz! Armani ve Dolce & Gabbana gibi iki muhteşem modaevinden bahsediyoruz. Tasarımların sanata dönüştüğü, kumaşın 'Ben buradayım' diye haykırdığı defilelerden. Ve karşımıza Armani'nin erotizmi doruğa taşıdığı kırmızı rujlu ve ojeli kadınlarıyla D&G'nin balon elbiselerinden ödün vermediği kahvelerin dokunuşuyla sonbahar esintileri taşıdığı kreasyonlar...

Önce Dolce&Gabba'nın tülü iştahla kullandığı tasarımlarına gidelim. Taftadan balon etekler, vücudu korse deliliğiyle saran straplezler, yüksek bel pantolonlar... Ama kreasyonun en büyük özelliği ünlü soprano Maria Callas'a adanmış olmasıydı. Defide podyuma çıkan modellerden biri Maria Callas'ın portresinden oluşan bir tişört giyerken, bir başka model de Puccini'nin 1953'te sahnelenmiş La Traviata operasından ilham alınarak tasarlanmış straplez bir elbiseyle boy gösterdi.

KIRMIZI RUJ/SİYAH CAZİBE
Dolce & Gabbana'nın renkli paletinin aksine İtalya'nın diğer önemli ismi Giorgio Armani'nin kreasyonunda daha ağır bir hava hakimdi. Onun kadınları, kadınsılıklarını oldukça fazla vurgularken parlak siyahın dayanılmaz cazibesine kendilerini kaptırmış görünüyordu.

Kırmızı ruj, kırmızı oje, defilenin en büyük ayrıntısıydı. Aksesuar seçiminde öncelikle eldivenler, kepler ve iri küpeler yer alıyordu. Balık ağı tadındaki siyah fileli tasarımlarsa, Armani modasının feminenliğini doruğuna çıkaran ana unsur oldu.

GAZETEPORT