Yıl 1982.

İlkokulu bitirmişim. Bir sevinç, bir heyecan… Ortaokula devam edebilmek için babamı da razı etmişiz öğretmenlerim, annem ve komşuların gayretleriyle…

Bir yazda epey büyüyüvereceğiz. Ceket pantolon giyip, kravat takabileceğiz. Benden mutlusu yok.

Okulun ilk günü… Kura çekilecek. İngilizce, Almanca ve Fransızca yabancı dillerinden birini seçmek için. Ben İngilizce istiyorum. Dayım Eğitim Enstitüsünü okurken bizde kalmıştı. Elimde ondan kalan İngilizce kitaplar var. On’a kadar saymalar, kalemin defterin adını ve seni seviyorumun söylenişini bilmeler var. Ondan bana kalan konuşmalar, giyinmeler, yürümeler ve edalar var. O yüzden ısrarla İngilizce istiyorum.

Neyse çektik kurayı. Elimdeki kâğıtta Fransızca yazıyor. Başımdan aşağıya kaynar sular boşaldı. Çocuk dünyam yıkıldı. Yabancı dillerine göre sınıflara ayırdılar bizi. Sonra dediler bu gün için olmak kaydıyla karşılıklı yabancı dili değiştirebilirmişiz. Tekrar bir umut ışığı doğdu ben de. İlk teneffüste ilkokuldan bir sınıf arkadaşımla dil değiştirme konusunda da anlaşınca havalara uçtum. Zil çaldığından bir sonraki teneffüste idareye gidip değiştirecektik. Teneffüs oldu, arkadaşımı arıyorum. Ama yok. Ta gün bitimine doğru gördüm. Kem küm etti. Bir başkasına vermiş İngilizcesini. Sonradan öğrendim bir tost bir ayrana satmış beni.

Ondan sonra Fransızcayı hiç sevemedim. Lisede bütünlemeye kaldığım tek ders oydu. Üniversiteyi uzatmamda da yine en önemli etken o Fransızcaydı.

Yıl 2015.

7 Haziranda genel seçimler var. Partiler ve adaylar halkı ikna etmek için gece gündüz çalışıyorlar. Programlarını ve vaatlerini değişik demokratik yollarla halka duyuruyorlar.

Tabii ki bunun yanında tost ayranlar da var. Hani yıllar önce bir parti, hiçbir alt yapısı yokken döner-ekmekli konserlerle ilk kez girdiği seçimden yüzde yedi oy almıştı… Düşündürücü değil mi?...

 Ve şimdilerde de değişen pek bir şey yok.  Yine devlet imkânlarıyla sunulacak olan kişisel vaatler olabilecek. İhaleler, makamlar, tayin edilmeler ve her türlü ayrıcalıklar... Halkın bazılarının oylarını dolaylı veya dolaysız satın almalar... Bu dünde vardı, az veya çok bu gün de olabilecek.

Demokrasi; İnsanlığa yakışan en iyi yönetim biçimidir. Ama toplumun eğitim, ekonomik, sosyal ve milli duyarlılık seviyesinin yüksek olması kaydıyla. Yoksa satılan ve satın alınan iradeler olacaktır.

Satılmasın artık. İrademiz, tercihimiz, vicdanımız, insanımız ve insanlığımız ne bir tost bir ayrana, ne bir ihaleye, ne tayin işlerine, ne de bir işe koyulmaya… Hiçbir şeye satılmasın ve satın alınmasın…

 

Sağlıcakla kalın…