Her yerde siyaset...
 
ÇALIŞMAMIZA bugün adı Kürt sorunu ile özdeşleşmiş Diyarbakır ile devam ediyoruz. Kentte ilk gözümüze çarpan şey, Urfa'daki ekonomik kalkınma ikliminden oldukça farklı bir atmosfer olması. Bölgenin büyük metropolü konumundaki 1.5 milyon nüfuslu Diyarbakır'da ekonomik kalkınma, sadece Kürt sorununun içinde bir yere oturtularak düşünülebiliyor. Taksi şoföründen, işadamına, öğrencisinden, emeklisine herkeste güçlü bir ideolojik bakış hissediliyor: 'Devlet Kürt kenti diye Diyarbakır'ı bilinçli olarak geri bıraktı'. Sivil itaatsizlik eylemlerinin devam ettiği bir süreçte gittiğimiz kentte tek bir gündem var, o da siyaset demek hiç de yersiz olmaz. Bu nedenle, yaptığımız her görüşmede söz dönüp dolaşıp siyasete geldi...
 
Sadece aşla işle sorun bitmez
 
Açılım sürecinin Diyarbakır'da ekonomik hareketlilik yaşattığını belirten GÜNSİAD Başkanı Bedirhanoğlu, 'Kürt sorunu çözülmeden ekonomik kalkınma gerçekleşmez.
 
'Bunlara aş verirsek, sorun çözülür' yaklaşımı çok mesnetsiz. Bu ikisi birbirine alternatif değil' diyor
 
Diyarbakır ve sorunlarını konuşmak için kentin önemli isimlerinden Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu'nun kapısını çaldık. Bedirhanoğlu, Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda Diyarbakır'ın ülke geneline göre çok daha iyi durumda olduğunu belirterek, devletin Kürt siyasetine bakışına göre şekillenen ekonomi politikaları ve uzun yıllar devam eden çatışma ortamı nedeniyle kentin ve bölgenin bilinçli olarak geri bırakıldığını söylüyor. Bedirhanoğlu'nun kentte sohbet ettiğimiz pek çok kişinin görüşlerini de yansıtan analizleri şöyle:
 
- Bölgeler arası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması için en önemli gördüğümüz gelişme GAP Eylem Planı'dır. Bu sadece sulama kanallarının yapılmasıyla sınırlı değil, tarihi dokuların ortaya çıkarılması, eğitim, sağlık ve ulaşımla ilgili altyapının hazırlanması gibi farklı unsurları kapsayan bir plan.  
 
- Dışarıda bölgeye ilişkin olumsuz bir algı var. Buna rağmen siz ulusal ve uluslararası yatırımcıyı buraya nasıl çekeceksiniz? Nasıl diğer bölgelerden daha cazip bir hale getireceksiniz? Teşvik politikalarının oluşturulması lazım. 
 
- Mevcut teşvik politikası bir buçuk yıldır uygulanıyor ama hala Organize Sanayi Bölgesi'ne dışarıdan gelen yatırımcı yok.  Yatırımcı için Konya'da da, Antep'te de aynı düzeyde teşvik var.
 
Ben de yatırımcı olsam Diyarbakır'a gelmem. Devletin yatırım iklimini yaşatması lazım yasal mevzuatlarla. 
 
- Güvenlikle ilgili algının kırılması gerek. Bunun kırılmasının en önemli düğüm noktası Kürt meselesinde demokratik çözümünün önü açılarak, silahlı çatışma ile bağını koparması. 
 
-  Devlet bu bağı koparmak için Demokratik Açılım diye bir proje geliştirdi. Açılımda bir adım atılmamış olabilir, ama açılımın kendisi de açılımdır. Türkiye'de artık tartışılmayan meseleler tartışılıyor. 
 
- Örgütün  son dönemdeki  silahlı eylemlerini benimsemiyoruz. Ama Kürt toplumunun demokratik taleplerine kulak tıkamak anlamına da gelmiyor bu. 
 
-  Öcalan ile görüşmeyi destekliyor ve önemsiyoruz. Ama 'Ben Öcalan'la görüşüyorum, diğerlerini takmıyorum' mantığı da doğru bir mantık değil.  BDP ile en üst seviyede ilişki kurulmalı ve çözüm bu ilişki üzerinden sağlanmalı. Meşru olan odur. 
 
- Bize 'Hep siyaset yapıyorsunuz' diyorlar ama Kürt meselesini çözemezsen bölgeler arası ekonomik farkını yok edemezsiniz. 
 
- Dağlarda bulunanların hepsinin işsizlikten gittiğini söylemek doğru değil. Aralarında üniversite öğrencileri, bölgemizin iyi ailelerinin ve köydeki feodal beylerin ve yoksulların çocukları var. Toplum neyse dağdakiler de o. Hem zaten geçmişten itibaren bu sorunu bu noktaya getiren bakış açısı bu. Sorunun aslını görmeyip 'Bunlara aş verirsek, sorunu bitiririz' yaklaşımı çok mesnetsiz. Bunlar birbirinin alternatifi değil.
 
- Ekonomik süreçle beraber gitmeli siyasal süreç. Yani 'Biz Kürtlerin demokratik taleplerini sağladık, anadile eğitimlerini sağladık, kendi yerel yönetimlerini güçlendirdik, bitti' diye bir şey yok. Devlet alt yapı hizmetlerini yapacak, yatırım gelmiyorsa gelmesini sağlayacak, birtakım muafiyetlerinin oranını yükseltecek... 
 
- Demokratik açılım süreciyle kentte bir hareketlenme yaşandı. Diyarbakır'da yatak kapasitemiz az. Özellikle uluslararası ve ulusal anlamda otel yatırımları hemen başladı. Büyük bir Carrefoursa ile anlaşıldı. Onunla ilgili Urfa yolu üzerinde inşaat çalışmaları başladı.
 
İstikbal'in üretime dayalı bir tesis kurması için organize sanayide bir yer tahsisi yapıldı.
 
Büyükelçiliklerin organize ettiği gezilerle yabancı işadamları bölge gezileri düzenlediler açılım sürecinden hemen sonra. Yani bu psikolojik bir hava yaşatıyor.
 
 
 
Göç sosyal yapıyı bozuyor
Vali Toprak, 'Diyarbakır'a çok ihtimam gösteriliyor ama bu kadar hızlı nüfus artışı ve göç karşısında gereken kapasite artışını bir anda yapmamız mümkün değil. Göçle sosyal yapı çok büyük zarar görüyor.  Ortalama bir hanede kişi sayısı 7 iken, göçle gelen ailelerde bu ortalama 10. Burada 452 bin okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağında öğrenci var. Kaç tane ilin nüfusu 452 bin? Bunlar göçün etkisi çalışmalar devam ediyor' diyor.
 
Vali Mustafa Toprak: Dışarıdan yatırımcı tek başına gelmez
Vali Toprak'tan çağrı: 'Diyarbakırlı yatırımcı vefa borcu olarak buraya yatırım yapsın.
 
Dışarıdan yatırımcı da onları örnek alıp gelir'
 
DİyarbakIr Valisi Mustafa Toprak ise Bedirhanoğlu'ndan biraz farklı bakıyor olaya. 'Ekonomik sorunları hallettiğimiz ve insanlara istihdam olanağı sağlayabildiğimiz zaman sorunların çoğu bitecek' diyen Vali Toprak, 30 yıl içinde dokuda oluşan problemleri biriki yılda halletmenin de mümkün olmadığını belirtiyor.
 
Toprak, Diyarbakır'a dışarıdan yatırımcı gelmemesinde güvenlik algısının etkili olduğuna işaret ederek şu değerlendirmeyi yapıyor:
 
' Siz devamlı teşvik programları geliştiriyor, altyapıyı hazırlıyorsunuz ama yatırımcı bölgede çıkan haberlerden ürküyor. Lokal bazı olaylar tüm şehre mal ediliyor. Yatırımcı neden gelmiyor? Yatırımcı da nihayetinde insan. Televizyonlarda dönen haberlerden ürküyor ama burada her gün anarşi, kavga, dövüş yok. İstanbul'da ne kadar lokal olay oluyorsa, burada da o kadar oluyor. Korkmaya gerek yok. Önyargı ile bakılıyor'.Devletin Diyarbakır'a hizmet göstermek için tüm imkanlarını kullandığını belirten Toprak, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı ile çevreyolunun yakın zamanda yapılacağını anlattı. 
 
YOKSULLUK VE ZENGİNLİK 
 
Diyarbakır'da bir yanda yükselen konutlar, diğer yanda da yoksulluğun olduğuna dikkat çeken Vali Toprak, 'Paranın olmadığı yerlerde yollar yapılmaz, yeni konutlar yükselmez. Bunların hepsi Diyarbakır'da var. Burası, yıllar içinde gelen göçler nedeniyle yoksulluk ve yoksunluğun olduğu bir kent. Ben bunu vali olarak inkar etmem. Orayı gerçek bir unsur olarak gördüğüm gibi, ekonomik gelişmeyi de görmezlikten gelmiyorum' diyor. 
 
VEFA BORCU HİSSEDİLMELİ
 
Yatırımcının bir kente yatırım yapması için doğru iklimi hissetmesi ve huzur istediğine vurgu yapan Vali Toprak, Diyarbakırlı sermayedarlara şöyle sesleniyor: 'Dışardan yatırımcı tek başına gelmez. Önce, buradaki sermaye sahipleri, tasarruflarını burada yatırıma yönlendirmeli. Örnek olmalılar ki, başkaları da güvenip gelsin. Sermaye özgürdür. Her yere gider. Ama bu topraklarda doğup, büyümüş olmanın bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum. Burada kazanılan paralar buraya yatırılsa idi, burada durum zaten böyle olmazdı'.
 
akşam