Okan Bayülgen, Cem Yılmaz ve Ata Demirer'den sonra gözler Beyaz ıt Öztürk'e çevrildi. Tabii ki evlilik konusunda. Nam-ı diğer Beyaz , evlilik hakkında şunları söyledi:

Evlilik bir kere olsun, tam olsun mantığıyla ince eleyip sık dokuyorum. Kısmet tabiki bu işler.. Ama şunu söyleyebilirim; benim de evlilik için uzun bir dönemimin kalmadığını düşünüyorum. Ben de istiyorum evlenmeyi çocuk çoluğa karışmayı. Benim de çocuk özlemim tabii ki var. Ama çocuk yapmak için çocuk olmamalı. İlişkilerde sevgililiğin ve aşkın yeri bir yere kadar. Sorun iyi bir anne ve baba olabilmek. Bir çocuk önce vicdanlı olmalı. Vicdanlı bir evlat yetiştirmek adına yeri ve zamanı geldiğinde olabilir. Yalnızlık keyifli bir dönemdi ama yavaş yavaş sıkıldım. Bir şey olduğunda birisiyle paylaşayım, programda nasıldım diye açıp sorayım, beni eleştirsin, mutlu anlarımızı beraber paylaşalım. Böyle biri kısmet olursa ben de dünyaevine girebilirim.

"30’lu yaşlarda bir kırılma yaşıyor insan. 43-44 yaşında adam oldum. Hayatla ilgili, gelecekle ilgili biraz ince eleyip sık dokuyorum. Yani istiyor muyum, istemiyor muyum diye oralardayım. Hayat zaten seni biraz eliyor. Nasıl pişmişim ve senden geri kalanlar ne diye bakıyorsun" diyen Beyaz , "Etrafımdaki evliliklere çok bakmıyorum. Kendi iç sesimi dinliyorum. Bir kere olsun ama tam olsun evlilik istiyorum. Çocukları ortada bırakmadan bir hayat geçirmeyi diliyorum" şeklinde konuştu.

Vatan'dan Gülşen Yüksel'e konuşan Beyaz, annesiyle evlilik konularını konuşmadığını söylerken, "Gönlü bol olan bir kadınla evlenmek istiyorum. Fiziksel kriterlerim yok. Onarıcı ve yapıcı olsun. Bana yeter. Hayatımda biri yok. Ben aşk acısı çektim. Ama çok arabesk bir adam değilimdir. Önce kafamda halletmeye çalışırım" dedi.

"İlişki mevzularımda yanlış tercihler yapmıyorum" diye konuşan Beyaz, "Her yaşadığım şeyin güzel olduğuna inanıyorum. Hayat herkesi her istediğinde yan yana bir yolda götürmüyor. Birbirini tanıyorsun ve ayrılman gerektiğini anlıyorsun. Yani dikiş tutmuyorsa olmuyor. Bir ilişkide halledilebilecek şeyler de vardır. Olmuyorsa olmuyor. Buna şöyle bir örnek vermek istiyorum; bir zeytinağacı erik ağacını seviyor. Beraber oluyorlar. Zeytinağacı erik ağacına ‘eriklerini dök’ diyor. Erik ağacı da ona ‘o zaman sen de zeytinlerini dök’ diye karşılık veriyor. Sonra gün geliyor iki tane kütük kalıyorlar ve birbirlerini beğenmiyorlar. En güzel şey, meyvelerini veren iki ağaç olarak kalabilmek. Herkes birbirini olduğu gibi kabul etmeli. Çünkü herkesin yalnız kaldığı zamanlarda da bir hayatı var" dedi.