Her yer çiçeklenmişken, cemreler düşmüşken, günler iyiden iyiye uzamış,çıkan güneşle iliğimiz kemiğimiz ısınmaya başlamışken, nereden çıktı bu soğuk havalar ? diye soranlara söylüyorum ; bu Berdelacuz’dur, nam-ı diğer Kocakarı soğukları. Televizyon kanallarındaki mekanik hava durumlarını seyrede ede, unuttuğumuz, hatta unutmak ne kelime özellikle genç kuşakların hiç bilmediği kadim şeylerden biridir Berdelacuz. Binyılların bilgeliği ile öğrenilmiş, derin bilgi ve tecrübelerle harmanlanmış nice hava olayından birisidir. Hakkında değişik söylenceler vardır. Merak edenler, internetten  veya özellikle yaşlıların bulunduğu evlerden eksik olmayan çocukluğumuzun Saatli Maarif takviminden okuyabilirler bu söylenceleri. Ben burada sadece 11-17 Mart tarihleri arasında etkili olan ve kışın sonunun geldiğini işaret eden bir süreç olduğunu belirtmekle yetineyim. Asıl söylemek istediğim ise bambaşka. Bugünün şehirli dünyasında tabiat olayları hakkındaki bilgilerimiz , artık alışageldiğimiz  sıkıcı grafiklerden ve görsellerden öteye gitmiyor. Çoğu zaman saate bakar gibi bakıyoruz  hava durumlarına. Şemsiyemizi yanımıza alalım mı, ayakkabı mı,yoksa bot mu giyelim ? gibi günlük hayatın koşturmacasında başvurduğumuz bir kaynak sadece. Oysa, hava tahminleri ve doğa olaylarını gözlemlemek, onların insan yaşamına etkilerini izlemek, kuru hava tahminleriyle yeri doldurulamayacak kadar önemlidir insanoğlu için.

Artık çoğumuz şehirlerde yaşıyoruz. Yüksek binaların gölgelerine sığınıyoruz ağaçlardan daha çok.Başımızı kaldırıp, hergün ne olacağı konusunda bilgi aldığımız o  gökyüzüne  bakmak hiç geçmiyor aklımızdan. Hoş geçsede, ne yıldız görmek mümkün şehir ışıklarından, ne de buz gibi karlı bir havada dolunayın keyfini çıkartmak kirli hava yüzünden. Cemreler düştü daha yeni. Ne menem bir şeydir bu cemre ? Kaç kişi merak etti , kaç kişi araştırdı acaba ? Üzülerek inanıyorumki,çok ama çok az insan. Kaç kişi bakıyor etrafına doğadaki değişimleri görmek ve insanlığını hatırlamak için ? Kaçımız biliyoruz mahallemizde hergün yanından geçtiğimiz ağacın adını? Ya dalındaki kuşun cinsinin ne olduğunu bilen var mı ? Giderek uzaklaşıyoruz doğadan ve insanlıktan..... Biz uzaklaştıkça da saygısızlık , sevgisizlik, hastalıklar,cinayetler ve savaşlar artıyor ülkemizde ve dünyada. Hepimiz çok teknolojik olduk. Akıllı telefonlarımız, birbirinden ilginç internet uygulamalarımız, bilgisayarlarımız var ama doğa kızdığı zaman , hiçbir güç önünde duramıyor. Ne selleri, ne depremi,ne kuraklığı, ne kıtlığı önlemeye yetmiyor insan teknolojisi. Atalarımızın binlerce yılda elde ettiği tecrübeleri, yaşamlarımıza anlam ve değer katan kültür hazineleri olarak değilde, çok kolay elde edilebilir şeyler olarak görüp, küçümsüyoruz cahilliğin getirdiği bir umursamazlıkla. Zaten doğayı da arada bir ziyaret edilecek,birilerinin bakıp,bekçiliğini yaptığı bir bahçe olarak görüyoruz çoğumuz. Oysa, insan doğanın bir parçasıdır ve sağlıklı bir doğa olmadan,sağlıklı bir insan yaşamından söz etmek mümkün değildir. Onu korumak, kollamak,yaşatmak ve anlamak hepimizin, tüm canlıların ortak çıkarıdır.

Anadolu’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde binlerce yılda oluşturulan doğaya ait bilgiler kimi zaman söylencelerle,kimi zaman masallarla,kimi zaman da tekerlemeler,şiirler ve manilerle günümüze kadar gelmiştir. İnsanların doğadan bu kadar kopuk ve ilgisiz yaşamadığı zamanlarda, tohumların ne zaman ekileceğinden, evliliklere, çıkılacak seferlerden, düzenlenecek şenliklere kadar hemen herşey doğa olayları gözlenerek,öğrenilerek yapılmış ve  sonucunda da kültür mirası sayılması gereken bir doğa takvimi oluşturulmuştur. Bu takvimde yer alan pek çok doğa olayı, biz artık farkına varmasak da, her yeri teknolojik ve mekanik hale gelen hayatlarımızı etkilemeye devam ediyor. Fırtınalar, sıcaklar, soğuklar hayatlarımızdan gelip,geçiyor. Ne Husum fırtınası,ne de Kozkavuran fırtınası, kara ve deniz trafiğiini etkilemedikçe günlük yaşamlarımızda yer bulabiliyor. Oysa doğadaki karşılıkları bambaşka ve hepimizin yaşamlarını, ömrümüz boyunca etkilemeye devam ediyorlar.

.2015 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Okan Bozyurt tarafından, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü ‘ne (UNESCO) tanıtılan Anadolu Halk Takvimi, Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine dahil edilmeyi bekleye dursun, iklim değişiklikleri nedeniyle , artık her geçen gün daha da fazla ısınan dünyamızın, belki de yeni doğa takvimlerine ihtiyacı var.

Bir takvim sözü  ile bitireyim yazımı ;

Kasım yüzelli , yaz belli.

Ardından gelen Hızır aylarının, tüm cömertliği ile hem ülkemizi, hem de dünyamızı güzelliklerle doldurmasını , insan eliyle yaratılan acılara biraz olsun merhem olmasını diliyorum.

Sevgi ve Doğayla kalın !

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA