Yemin töreni devam ederken hava almak için kulise çıkan Başbakan Erdoğan'a önce 'Yeni dönem hayırlı olsun' dedik. Ardından hemen merak edilen o soruyu yönelttik...
 
- Sayın Başbakan yeni dönem hayırlı uğurlu olsun ama ilginç bir başlangıç oldu...
 
Yoo, anormal bir durum yok. Her şey çok normal. Neden ilginç olsun? Biz geldik, görevimizi yapıyoruz. Milletimizin bize verdiği, bizden beklediği bir görev var. Onu yapıyoruz.
 
- Sizin bir temasınız olacak mı muhalefetle?
 
Ne konuda?
 
- Yaşananlarla ilgili...
 
Hayır. Kendilerinin takdiridir. Böyle takdir etmişler. Kendileri bilirler. Meclis çalışır. Değişen bir şey olmaz.
 
- CHP, 2002 seçiminde sizin Meclis'e girmenizi sağladığını, şimdi aynı tavrı sizden beklediğini söylüyor.
 
Ne ilgisi var benim durumumla? Benim durumum çok farklıydı.
 
- Deniz Baykal, 'Ben doğru olanı yapıp Sayın Erdoğan'ın önünü açtım' diyor.
 
Hayır, öyle bir şey yok. Baykal benim için hiçbir şey yapmadı. Baykal'ın da CHP'nin de benim yolumu açması diye bir durum söz konusu olamaz.
 
- Meclis'e onun sayesinde girdiğinizi söylüyor.
 
Hayır. Benim durumumun bugünkü tartışmayla ne ilgisi var? Ben yatmışım, çıkmışım. Üstelik ben ne yapmışım? Talim Terbiye Kurulu'nun onayladığı kitaplarda yer alan bir şiiri okumuşum.
 
Olay bu! Bugünkü durum ne? Bunlarınki örgütlü suç. Bir tarafta KCK'nın terör örgütü bağlantısını da biliyorsunuz. Diğer tarafta devlete karşı işlenen suç isnatları var. Benim durumumla aynı olur mu hiç? Bugünkü durumu benim durumumla karşılaştırmak çok anlamsız.
 
'Erdoğan'ın Meclis'e girmesini sağladım'
 
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yemin etmeyeceklerini açıkladığı grup toplantısının ardından Deniz Baykal'la Meclis'teki odasında sohbet ettik. Baykal, Başbakan Erdoğan'ın Meclis'e girmesini kendisinin sağladığını şu sözlerle anlattı: Başbakan'ın Meclis'e girmesini sağlayan kararlı tutumum nedeniyle ne kadar eleştirildiğimi hatırlayın. Kendi partimizden de çok eleştiri almıştım. Bugün geldiğimiz noktada ne kadar doğru davrandığım bir kez daha anlaşıldı. 3 Kasım 2002 seçiminde yüzde 34 oy almış bir partinin genel başkanının Meclis'e girememesi demokrasi açısından doğru değildir diyerek tavrımı ortaya koydum. Tayyip Erdoğan bu sayede milletvekili oldu. Doğrusu da buydu. Ancak benim demokrasiden yana tutumum nedeniyle akla hayale sığmayacak senaryolar üretildi.
 
- Başbakan'la yediğiniz yemekte, onun yolunu açmak karşılığında Cumhurbaşkanlığı için pazarlık yaptığınız iddia edildi.
 
Mantık dışı bu senaryoyu bugün bile yazanlar var. Oysa İstanbul'daki o yemek bütün bu işler olduktan sonraydı. Bu konuya hiç girilmedi bile. Tayyip Erdoğan henüz başbakan olmamıştı ama partinin lideriydi. O yüzden yemek yedik ve gündemdeki önemli konuları konuştuk.
 
- O yemekte Erdoğan size teşekkür etti mi?
 
Hayır, hayır. Teşekkür etmedi. Bu konu gündeme de gelmedi.
 
- Ne konuşuldu?
 
Yaklaşan 1 Mart vardı, hatırlayın. (Tezkere'yi kastediyor) O konuyla ilgili kendisine uyarılarımı yaptım. Ayrıca yine benzer konular konuşuldu. Kıbrıs konusuna ilişkin görüşlerimi de paylaştım. Mümtaz Soysal'ın tavrından bile bahsettik ama iddia edilen konu hiç gündeme gelmedi.
 
Baykal CHP'nin yemin boykotuna da değindi ve 'Önemli olan bu tutumun haklılığını kamuoyuna anlatmaktır. Asıl iş bundan sonra başlıyor' dedi.
 
akşam