Milliyet gazetesinin haberine göre, İstanbul Bahçeşehir’deki bir villada 3 Mart 2009’da başı kesilerek öldürülen Münevver Karabulut’un annesi Nagihan Karabulut, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup yazarak soruşturma ve dava sürecinde ortaya çıktığını belirttiği eksiklik ve hataları anlattı. Hata yaptığını savunduğu Adli Tıp Kurumu, savcılık ve diğer kurumları Cumhurbaşkanı Gül’e şikayet ederek yardım isteyen Nagihan Karabulut, dava sürecinde baskı ve tehdide maruz kaldıklarını da mektupta anlatarak Devlet Denetleme Kurulu’nun harekete geçmesini istedi. Nagihan Karabulut, önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği mektupta şunları söyledi: 
 
Adli Tıp skandalına değindi 
“İki yıldır bütün baskı, tehdit ve zorluklara karşı hukuk savaşı vermekteyiz. Devam eden hukuki süreçte, hem Adli Tıp hem Emniyet hem de yargı ayağında inanılmaz derecede ihmallerle karşılaştık. Ne yazık ki zaman içinde kurumların bir bir iflas ettiğini, bire bir mağdur olarak gözlemledik. Örneğin, kızımın vefatından hemen sonra evde bulunan paraları tutanağa geçirmeyen, kameralar sağlam ve kayıt yapar durumda olmasına rağmen, ‘Kırıktır, kayıt yok’ diye rapor tutan, yakalamaya gittiği fail ve babasına yol veren emniyet mensupları ile ilgili şikayetlerimiz neticesinde, şu an görevi ihmal ve kötüye kullanma suçlarından 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştır.” 
Karabulut, mektubuna şöyle devam etti: “Adli Tıp Kurumu’nda skandal mahiyetinde raporlar düzenlenmiştir. Kızımın katledilmesinin hemen ardından, kızımın iç çamaşırında başkasına ait sperm olduğuna dair rapor tanzim edilmiştir. Bunun üzerine hunharca katledilen kızımızın bir de cinsel istismara maruz kaldığını düşünerek, her geçen gün ayrı ayrı yıkıldık ve üzüldük. Telafisi güç zararlar yaşadık. Yaptığımız itarazlardan sonra Adli Tıp Kurumu cesetlerin birinin üzerindeki spermin, otopsi teknisyeninin kullandığı eldivenden kızımızın çamaşırına bulaştığını söyledi. Türkiye’de benzer belki yüzlerce hata yapılabilme tehlikesi söz konusudur. Yani, Adli Tıp Kurumu’nun saygınlığı ve güvenilirliği tartışılır haldedir.” 
 
Mahkemeyi eleştirdi
Karabulut, mektubunda mahkemeyi de şöyle eleştirdi: “Mahkeme Başkanı delilleri incelemeden, dosyanın görevsizlik ile geldiği İstanbul mahkemesinden delilleri adli emanetten aldırmadan ve incelemeden ikinci celsede cinayetle yargılanan baba Mehmet Nida Garipoğlu’nu tahliye etti. Mahkeme Başkanı’nı ret talebimiz reddedildi. Fakat, Mahkeme Başkanı’nın 1994 yılında Hayyam Garipoğlu’nu milyon dolarlık bir hileli iflas dosyasında yargıladığı ve beraat kararı verdiği ortaya çıktı. Haber basında yer alınca, hukuka aykırı tahliye kararından çok sonra Mahkeme Başkanı davadan çekilmek zorunda kaldı.” 
 
‘Acılarımı tarif etmem imkansız’ 
Münevver Karabulut’un annesi Nagihan Karabulut, mektubunda Cumhurbaşkanı’na şöyle seslendi: “Sayın Cumhurbaşkanım, yukarıda bu dosyada kurumların nasıl iflas ettiğini, adalet organlarımızın nasıl sorgulanır hale geldiğini kısaca irdelemeye çalıştım. Ben acıların en büyüğü olan evlat acısını son derece vahşice işlenmiş bir cinayet sonucu yaşamış bir anneyim. Her gün yaşamakta olduğum ızdırabı bu mektupta tarif etmem imkansız. Kızımın ölümünden sorumlu olanların bu dünyadan sonra Allah’ın şüphesiz adaletinden kaçamayacağına olan inancım beni ayakta tutmaktadır. Kızımın kanı üzerinden nemalananların, menfaat temin edenlerin yüce Allah’ın adaletinden kaçamayacağını biliyor ve her gün bununla ilgili rabbimize dua ediyorum.” 
 
Başkaları yanmasın 
“Sayın Cumhurbaşkanım, kızım Münevver yandı. Başka Münevverler yanmasın, ben ağladım, başka anneler ağlamasın diye Adli Tıp Kurumu ile ilgili gerekli temizliğin acilen yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde bizim gibi başkaca mağduriyetler de oluşabilecektir. Bu konuda başta şahsınız olmak üzere Devlet Denetleme Kurulu ve devletin bütün organlarının harekete geçmesi ve Adli Tıp Kurumu’nda ve yargıda meydana gelen skandallara bir dur denmesi gerekir.” 
 
Bayramlarını kutladı 
Nagihan Karabulut, mektubunu şöyle sonlandırdı: 
“Sözlerimi bitirirken eşiniz hanımefendiye de selam ve saygılarımı yolluyorum. Şayet uygun görürseniz yaşanılan bu süreçleri sizinle yüz yüze paylaşmak isterim. Sizin ve eşiniz hanımefendinin Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyorum. Selam ve saygılarımla.”  (Milliyet)