Hastalık, başta erkek hastalar olmak üzere, yüzde 25 oranında ciddi görme kaybı ile sonuçlanıyor.
 
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülen Hatemi, 5. Türk-Yunan Romatoloji Günleri ve 12. Ulusal Romatoloji Kongresi'nde AA muhabirine yaptığı açıklama, Behçet hastalığı'nın 1937 yılında Hulusi Behçet tarafından tanımlandığını ve nedeni tam olarak bilinmeyen iltihaplı bir hastalık olduğunu söyledi.
 
Ağız içi ve genital bölgede tekrarlayan ülserler, ciltte kırmızı, ağrılı şişlikler, sivilceler ve gözde kızarıklık ve bulanık görmeye yol açan atakların hastalığın belirgin özellikleri olduğunu ifade eden Hatemi, ''Ancak hastalık diğer organ sistemlerini de tutabilir. Bunlar arasında eklem, toplar damar ve atar damarlar, beyin ve bağırsak tutulumu yer alır'' dedi.
 
Hatemi, behçet hastalığının sıklığının coğrafi bölgeler arasında farklılık gösterdiğine dikkati çekerek, hastalığın Doğu Akdeniz havzası, Orta Doğu, Asya ve Uzak doğu bölgesinde sık; Avrupa ve Amerika kıtasında ise oldukça seyrek görüldüğünü söyledi. Hastalığın en sık görüldüğü bölgelerin tarihi İpek Yolu üzerinde olduğu için İpek yolu hastalığı olarak da anıldığını anlatan Hatemi, ''Türkiye, hastalığın en sık görüldüğü ülkelerin başında gelir, farklı saha çalışmalarında toplumda sıklığı 100.000 kişide 20 ila 420 hasta olarak bulunmuştur'' diye konuştu.
 
-''Genç erkeklerde daha ağır seyrediyor''-
 
Hastalığın, erkek ve kadınları benzer sıklıkta etkilediğini, ancak hastalığın seyrinin erkeklerde belirgin olarak daha ağır olduğunu vurguladı.
 
Hastalığın, genç yaşta genellikle 20 ila 30 yaşları arasında başladığını belirten Hatemi, ''Tekrarlayan ağız yaraları en sık başlangıç bulgusudur. Hastalık bulguları yaşlanma ile sönme eğilimindedir'' dedi.
 
Behçet hastalığının, özellikle hastalığı genç yaşta başlayan erkeklerde ciddi seyretme potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Hatemi, ''Kadınlarda genellikle kalıcı hasar oluşturmayan, tekrarlayıcı deri ve eklem bulguları ile seyreder'' diye konuştu.
 
-''Göz tutulumu, en önemli özürlülük nedeni'' -
 
Hatemi, genç erkeklerde göz ve damar tutulumu gelişme riskinin yüksek olduğuna dikkati çekti.
 
Hastaların yaklaşık yarısında oluşan ''göz tutulumu''nun en önemli özürlülük nedeni olduğunu vurgulayan Hatemi, şunları kaydetti:
 
''25 yaş altındaki genç erkeklerde göz tutulumu, yüzde 50'ye yaklaşmaktadır. Ancak kadınlarda özellikle 40 yaşlarından itibaren göz tutulumu çok düşüktür.
 
Başta erkek hastalar olmak üzere yüzde 25 oranında ciddi görme kaybı ile sonlanır. Yine belirgin olarak erkeklerde gözlenen akciğer damarlarının tutulumu ve beyin tutulumu nadir, ancak hastalığın en önemli ölümcüllük nedenidir. Erken tanı ve tedavi hastalığın istenmeyen sonuçlarını önlemede çok önemlidir.''