Arife günüydü.

Yavruları okşanmak isterdi, sevilmek isterdi, güzel sözler duymak isterdi, kucaklanmak isterdi, mis gibi ana kokusu almak isterdi.

Yarın bayram.

Herkes kesesine, durumuna uygun bayram yapacak. İnanmayan bile hiç olmazsa tatil yapacak.

Ya onlar?

Onların bayramı yok! Kiminin 8 ay önce, kiminin 10 yıl önce, kiminin 2003'te, kiminin 1997'de bayramı bitmiş...

Bayrammış, seyranmış, günmüş, geceymiş onlar için fark etmiyor.

Onlar kim mi?

Onlar memleketin her köşesinde; her kentinde, her kasabasında, köyünde mezrasında, dağında, ovasındalar. Onlar her gün, her ay büyüyen kocaman acılardan, dinmeyen gözyaşlarından, isyanlardan bir kartopu.

Onlar şehit aileleri...

Say say biter mi? Bitmez. Film değil hepsi yakıcı birer gerçek öykü. Kiminin Alisi, kiminin Memedi, kiminin Yağızı kayıp gitmiş elinden.

Örnek mi? Anne Sevim Aykaç. İzmirli. Kadifekale Şehitliği'ne koştu bugün kendisi gibi kanadı kırık nicesi gibi. Canı oradaydı, oğlu Emrah... 8 ay önceydi acı haberi alalı. Dün gibiydi. Hiç dinmedi acısı. Sarıldı mezarının mermerine oğluna sarılır gibi. Taş az daha dile gelecekti.

Örnek mi? Abla Melika Sakar. İzmirli. Kardeşcazı Bülent Sakar'ı 1997'de şehit vermişlerdi bu topraklara. "Vatan sağ olsun" dediler, 11 yıldır bu dayanılmaz acıyı tek başlarına göğüslediler.

Örnek mi? Anne Zehra ve "Bizim bayramımız yok" diyen baba Kemal Yaman. Oğulları Yüksek Yaman'a koştular İzmir Kadıfekale Şehitliği'nde.

Örnek mi? Baba Ramazan Bulgan, Ramazan Bayramı Arefesi'nde koştu İstanbul Edirnekapı Şehitliği'ne. Şehit oğlu İsa'nın mezar taşındaki fotoğrafını bin kere sildi, öptü. Sonra... Sonra dayanamadı, aldırmadı fotoğrafının falan çekildiğine, bir baba gibi ağladı. Hıçkırıkları yankılandı.

Örnek mi? Yaşlı bir ana Edirnekapı Şehitliği'nde saatlerce oturdu oğulcuğunun mezarının taşında. Gitmek istemedi, ayrılmak, onu orada bırakmak istemedi. Mermerdeki, "Kanın yerde ülkün yarım kalmayacak" sözcüğüne baka baka acısını tazeledi.

Örnek mi? Sivas'taki şehitlik de doluydu. Anne Vezihe Topal şehit oğlunun mezarı başındaydı. Her bayrama, her arefeye bırakmadan neredeyse her gün geliyordu bu minik minik Türk bayrakları, güller, çiçeklerle donatılmış bayram yeri gibi şehitliğe. Duygu sömürüsü değildi yaptığı. Yüreğinden süzülüyordu isyanın gözyaşları. Tutamıyordu, tutamadı hüngür hüngür ağladı. Şehit yakınlarının acılarını paylaşmak için şehitliğe gelen Sivas Garnizon Komutanı Tuğgeneral Ali Doğan, anneyi önce teselli etmeye çalıştı. Olmadı tabii. Koca komutan belki de ilk kez bir şehit anasının karşısında çaresiz kalıyor, ne yapacağını bilemiyordu.

Bitti mi? Hayır. Bitmedi. Bu acı biter mi?

Belki siz de bir şehitliğe yolunuzu düşürürsünüz yarın. Kim bilir, bir ananın, bir babanın yükünü paylaşırsınız.

Hürriyet