Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusu dilekçesinde, Baykal'ın, 14 Nisan 2009 tarihinde, Meclis Grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu uygulamalar hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe sadece tankla, topla, silahla, üniforma ile yapılmaz, darbe böyle de yapılır ve yapılıyor. Türkiye bu darbeyi yaşıyor. Tabii bu darbenin içinde darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmak da hepimizi derinden yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği maalesef gözlerden saklanamıyor. Daha net bir şekilde söylüyorum, bu bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Elbette bir darbedir, bir AKP darbesidir ama daha da acısı bu bir savcılık darbesidir” şeklinde ifadeler kullandığı kaydedildi.

“Anayasa ve yasaların emredici kurallarına göre, Deniz Baykal'ın, grup toplantısındaki beyanlarının yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı kapsamında olmadığı” iddia edilen dilekçede, “Görülmekte olan bir davayla ilgili olarak yargılama süreci ve yargı bağımsızlığı ile ilgili temel kuralları ihlal etmekte olup bu beyanları ile savunma ve karar mekanizmasının bir ayağını teşkil eden ve maddi gerçeğin ortaya çıkması için soruşturma görevini yürüten savcılık makamını da hedef göstermekte ve rencide etmektedir” görüşüne yer verildi.

Dilekçede, “Baykal'ın, beyanlarıyla Anayasa'nın 2. ve 138. maddeleri, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 4. maddesi ile TCK'nın 277. ve 288. maddelerinde düzenlenen hükümleri ihlal ettiği ve yargı bağımsızlığını adeta yok saydığı” ileri sürüldü.

Suç duyurusu dilekçesinde, Baykal'ın, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, “Yargı görevi yapanı etkileme” ve “Hakimler Savcılar Kanunu'nun 4. maddesine muhalefet” suçlarından cezalandırılması talep edildi.

Hürriyet