Kapatmada ve 71 isme siyasi yasakta ısrar eden Başsavcı Yalçınkaya mütalaasında AKP"nin savunmasına, bazı aydınlara ve AB"ye tek tek yanıt verdi, ABD"ye ise sert çıktı. Mütalaada kapatmanın uluslararası anlaşmalara uygun olduğu da ileri sürüldü.


Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP"ye açılan kapatma davasında, esas hakkındaki görüşünü Anayasa Mahkemesi"ne gönderdi. Mütaalada, AKP"nin kapatılması ve aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan"ın da olduğu 71 isme yönelik “siyaset yasağı” talebi tekrarlandı. AKP"nin savunmalarına yanıt verilen mütaalada, Venedik Komisyonu ilkeleri ile Avrupa ülkelerindeki laiklik uygulamalarına yönelik tartışmalar yer aldı. Yargı çevrelerinde oldukça sert bulunan iddianamedeki iddiaların aynı sertlikle tekrarlandığı mütaalada sadece AKP"nin savunmalarına yanıt verilmekle kalınmayarak aydınlara, AB"ye ve ABD"ye yönelik sert eleştirilerin de olması dikkat çekti.

45 sayfalık mütaalada yer alan önemli konular şöyle:

AKP"YE “TOTOLOJİ” YANITI: (AKP"nin savunmasında iddianamenin "totoloji" olduğuna iliştin görüşe karşılık olarak) Cumhuriyetin temel karakteristiği laikliktir. Çünkü ulusal egemenliğin kaynağı ilahi kudret değil, bizzat ulusun kendisidir. "Totoloji" kaygısı, varlığını Cumhuriyete ve onun devrimlerine borçlu olanları bu gerçeği defalarca ve ısrarla vurgulamaktan alıkoyamayacaktır.

SÖZDE AYDINLAR: Emperyalizm, günümüzde de sürdürdüğü yayılmacı politikasında temel güç olarak yerelden devşirdiği işbirlikçileri kullanmıştır. Yakın tarihimizde "mandacılık" olarak anımsadığımız bu işbirliği şebekesinin kaynaklarını, yüzyıllardır halkın din duygularını sömüren din tacirleri ile ekonomik ve siyasi çıkarlarını "müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit"eden işbirlikçi sözde aydın bir kesim oluşturmuştur.

Kurtuluş Savaşı yıllarında işgalcilerin en büyük destekçisi "sivil toplum kuruluşu" İngiliz Muhipleri Cemiyeti"nin kurucusu, Sait Molla isimli bir mürtecidir. Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyeci"lerin idamına fetva veren bir mürteci de Dürrizade Abdullah Efendi isimli şeyhlülislamdır. Her ikisi de Osmanlı"nın ulema (!) sınıfındadır.

MARAŞ VE SİVAS KATLİAMLARI: Yakın tarihimizde de din ve mezhep kışkırtmalarıyla gerçekleştirilen Malatya, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamları hatırlandığında; irtica tehlikesinin mevcudiyeti ve yakınlığı ile laiklik ilkesinin Türkiye için önemini daha iyi anlaşılacaktır.

1946"DAN SONRA İRTİCA: Kurtuluş Savaşı sadece işgalcilere karşı değil, işbirlikçi irticaya, din istismarcılarına karşı da verilmiştir. Cumhuriyet"in temel karakteristiği laikliktir. İrtica, 1946"da çok partili rejime geçilmesiyle bazı partilere sızarak faaliyetlerini sürdürmüştür. 1960"a kadar farklı partilerde yuvalanan irtica, ilk defa 1970"te MNP adıyla siyaset sahnesine çıkmıştır. MNP ve devamı niteliğindeki RP ve FP kapatılmışlardır.

AKP"NİN ÖRTÜLÜ PROGRAMI VAR: AKP"yi FP"de liderlik mücadelesini kaybedince ayrılan bir ekip kurmuştur. Bu ekip laiklik karşıtı partilerin geçmiş siyasi deneyimlerinden ders çıkarmış, örtülü bir programla hedeflerine birkaç aşamada ulaşmayı planlamışlardır. Bunu yaparken olası tepkileri bertaraf etmek için demokrasi, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü gibi evrensel değerleri kullanmaya başlamışlardır.

AKP ÇOĞUNLUK DİKTASI PEŞİNDE: Şeriatın tüm toplumu İslami bir düzene kavuşturmayı esas alan "cihat" boyutu gözetildiğinde, laik rejimi dönüştürmek için güç kullanılması ve bu tehlikenin uzak olmadığı gerçektir. AKP"nin "Milli irade" kavramından anladığı sınırsız siyasi iktidar algısı, olası çoğunluk diktasının açık işaretidir.

AKP"YE AYRICALIK İSTENİYOR: İktidar partisine kapatma davası açılamayacağı görüşü, AKP"ye ayrımcılık yapılması istemidir. RP davasında, RP"nin koalisyonun büyük ortağı olması AİHM tarafından amaçladığı projeyi yürürlüğe koyma olanağına sahip olması nedeniyle "demokrasiye yönelin tehdidi artırdığı"na vurgu yapılmıştır.

AVRUPA İLE FARK: Batıda parti kapatmalara sık rastlanmadığı doğrudur. Çünkü bu ülkelerde rejimin niteliği ve değişmezliği konusunda bir uzlaşı vardır. Bazı Avrupa ülkelerinin anayasalarında laiklik ilkesi bile yoktur. Çünkü bu ülkelerde laiklik siyasi bir tartışma konusu olamayacak kadar içselleştirilmiştir. Ülkemizde ise laiklik sürekli din istismarcılarının saldırılarına maruz kalmıştır.