Yeni yargı paketi: Giyotin mi istersiniz elektrikli sandalye mi?

Günlerdir CMK 250. madde ve özel yetkili mahkemelerin değişmesi ile ilgili tartışma sürüyor.

Önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile yaptığımız röportajda gündem oldu. Ardından da Başbakan Erdoğan, Yıldırım'ı teyit eder açıklamalar yaptı.
Şurası kesin CMK 250. madde ve ÖYM'lerde birtakım değişiklikler geliyor. Fakat çapı ve sonuçları ne olacak orası net değil.

Ankara'da ve TBMM'de konunun birinci derecede muhatapları ile konuştum. Kulisleri kovaladım.

Gelinen noktayı şöyle özetlemek mümkün...

İki gündür Adalet Komisyonu'nda görüşülen 3. yargı paketinde kamuoyunu yakından ilgilendiren düzenlemeler var. Ancak şunu söyleyeyim; 'Balyozcular'ın ve KCK'lıların toplu halde tahliyesini sağlayacak' bir düzenleme en azından şu ana kadar yapılmadı.

Peki ne değişti?

Sıklıkla duyduğumuz 'neyle suçlandığımızı bilmiyoruz' eleştirilerini bitirecek bir düzenleme yapıldı. Artık savcılar deliller ya da suçlamalarla ilgili gizlilik kararını 3 aydan fazla uygulayamayacak.

Bir diğer düzenleme terörle mücadele ile ilgili.

Artık örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin cezası yarıya kadar indirilebilecek. Bilerek ve isteyerek örgüt adına suç işleyenler örgüt üyeliğinden ceza alacak ancak cezası hakim inisiyatifiyle 3'te 1'e düşürülebilecek.

Çok tartışma doğuracak

Bu düzenleme KCK davasını nasıl etkileyecek onu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Tutuklama kararlarında ise 'kuvvetli suç şüphesi' vurgusu güçleniyor. CMK'nın 'tutuklama kararı' başlıklı maddesi değişti. Yeni düzenlemede tutuklama kararı ile ilgili kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıkça yazılması gerekecek.

Ayrıca dün komisyonda kabul edilen maddelerden birisi de adli kontrol tedbirinin sınır genişletilmesi yönünde. 5 yıl veya daha az hapis cezası gerektiren suçlarda şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol uygulanacak.

Fakat komisyon toplantılarının ilk gününde kabul edilen düzenlemeler içinde çok tartışma doğuracak olanlar da var. Özellikle de basın ve özel hayat ile ilgili.

Şöyle ki: Son yıllarda Türkiye gündemini neredeyse internete düşen ses kayıtları belirledi. Bugüne kadar Genelkurmay başkanlarından kuvvet komutanlarına kadar çok çok önemli kayıtlar ortaya çıktı.

Bu kayıtları kim tuttu nasıl yaydı ayrı bir tartışma konusu fakat gerçek olan bir şey var ki o da şu: Eğer bugün toplumda Ergenekon ve Balyoz davalarına güçlü bir destek varsa bunda ses kayıtlarının yadsınamaz katkısı var.Hele hele son iki ses kaydının içeriği düşünülürse durumun ciddiyeti daha da iyi anlaşılabilir.

Müebbet hapse mahkum edin!

Komisyonda kabul edilen düzenlemeye göre haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kişiye 1 yıl ile 3 yıl arası hapis geliyor. Buna itirazım olmaz.

Hatta mümkünse gizli kayıt yapıp bunu yayanları müebbet hapse mahkûm edin. Ancak konu bir şekilde internete düşmüşse, kamuoyuna mal olmuşsa biz gazetecilerin bunu yazması, konuşması ya da yayınlaması artık mümkün olmayacak.

Çünkü direkt olarak 2 yıl ile 5 yıl arasında hapis cezası geliyor.

Bunun anlamı şu: Eğer Balyoz sanığı komutanların 'Çoluk çocuk demeden intikam alacağız' türü açıklamalarını dinleseniz de yazamayacaksınız. Konuşamayacaksınız.

Çünkü alt sınır 2 yıl olduğu için direkt olarak hapis cezası alıyorsunuz.

Bu demektir ki bundan sonra darbenin, cuntanın toplantısının görüntüsünü de bulsanız, kaydını da dinleseniz ne yazabileceksiniz ne de konuşabileceksiniz.

Üstelik böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok. Gazeteciler yargı konusu olmuyor.

Eğer bu madde genel kuruldan bu şekilde geçerse Türkiye basın özgürlüğü açısından zor günler yaşayacaktır. Çünkü haber değeri olan, kamu yararı olan bir ses kaydını gazeteciler yayınlamak isteyecektir.
Şöyle söyleyeyim, yazmamak giyotinle idam edilmek, yazmak da cezaevinde elektrikli sandalyede infaz edilmek gibi bir şey.

Sadullah Ergin gibi tarihi öneme sahip düzenlemelerin altında imzası olan bir bakanın nasıl olup da çok sayıda gazetecinin hapse girmesine neden olacak bu düzenlemeye ikna olduğunu anlamış değilim.

Umarım TBMM bu hatadan döner.

Aksi halde Türkiye gazeteciler için cezaevine dönüşür. Şimdiden ilan ediyorum, kamuoyuna mal olmuş, bir şekilde internette yayınlanan 'Çoluk çoluk demeden intikam alacağız' gibi ifadelerin olduğu kayıtların haberini yaparım.

Çünkü demokerasiyi korumak her şeyden önemlidir.

Adem Yavuz Arslan - Bugün