Silahlı polisler eve geldi ve 'Başbakanı çok eleştiriyormuşsun, 'siyonist demişsin' dediler...

Gazeteci Cuma Hikmet, Türkiye'deki polis devleti baskısının boyutlarını gözler önüne seren tüyler ürpertici baskınının ayrıntılarını yazdı. Sosyal paylaşım sitesi twitter'da başbakanı eleştirdiği için evi silahlı polisler tarafından basılan ve sorgulanan Osmaniyeli Dağıstan Yıldırım'la dün geceyarısı konuşarak şoke edici gelişmenin ayrıntılarını aktaran Hikmet, Türk halkının Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan sonra, teknik takip adı verilen soruşturmalara artık alıştığını ancak aklına gelen her konuda telefonda konuşulmayacağını, hatta devlet konularında espri bile yapılamayacağını öğrendiğini söylüyor.

Kullanıcıların, bilgisayarlarında ne tür bilgileri tutmanın başlarına ne tür felaket getireceğini de anlamış durumda olduklarının altını çizen Cuma Hikmet, sosyal medya kullanıcılarının da bu konuda bir süredir daha dikkatli olduğunu söylüyor.

İşte Cuma Hikmet'in sosyal medyadaki polis takibini gözler önüne seren izlenimleri...

'BAŞBAKANLIK EVİMİ BASTI'

"Olayın kahramanı, Dağıstan Yıldırım, Twitter hesabından olup biteni anlatmaya başladığında önce kimse inanamadı olaya.

“Başbakanlık evimi bastı..”

İlk mesajı buydu, 38 yaşında , Osmaniye’li eski esnaf , yedi aydır işsiz, Dağıstan Yıldırım'ın. Ve peş peşe mesajlar devam etti bu konuda.

“Ağır silahlar ile evimi polis bastı.” Suçum twitter!”

Tüm takipçilerinin sıkı bir AKP muhalifi olarak tanıdığı, Dağıstan Yıldırım, Twitter’daki her siyasetçiyi takip etmekte ve her konuda çekinmeden eleştiride bulunmaktaydı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bile eleştirmiş ve onun tarafından bloke edilmişti.

Eleştirdikleri arasında gazeteciler de vardı. Emre Uslu da, Dağıstan’ı bloke edenler arasındaydı.

Dağıstan, arada sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı da, açıktan eleştirmekten geri kalmıyordu. En çok eleştiri konusu ise başbakana, Siyonizm'den ödül alması konusuydu.

Olayı duyduğumda, hemen Dağıstan'a ulaşmaya çalıştım. Ancak ne mail ile ne Twitter yoluyla bağlantı kuramadık. Bir şekilde telefonuna ulaşıp, olayın aslını öğrenmek için aradım.

Bir haftadır benim ve yakın komşuların hepsinin interneti kesikti

Telefonda ilk söylediği şey şuydu.

"Evimi, polisler basmadan sadece 45 dakika önce geldi, internet bağlantım. Eskiden de ara sıra kesilirdi ama telefon edince, hemen hallederlerdi. Bir hafta kesilmesi de bana çok manidar geldi."

Hakaret , küfür etmedim. Argo bile kullanmam Twitter'de.

Diyor ki; evi ağır silahlar ile dün öğlenden sonra basılan, Dağıstan Yıldırım.

“Ben hiç kimseye hakaret, küfür ya da argo tek bir sözcük yazmadım. Bu yüzden, böyle bir baskına uğrayacağımı hiç düşünmemiştim. “

"Karşımda birden bire, biri resmi, ikisi sivil araba ve ellerinde ağır silahlı polisleri görünce, yanlışlık var diye düşündüm.”

“Ama şok olmadım da değil.”

'AĞIR SİLAHLI POLİSLER EVİME GELDİLER'

"Osmaniyeden tanıdığım biri sivil, biri resmi polis, iki araç birde sivil başka bir araç geldi kapıya. Bahçeli ev bizimki. Kapıya yaklaşınca duvar arkasından, güneş gözlüklü, iri yarı hiç görmediğim polisler, ağır silahlar ellerinde.

"Kapıyı, kardeşimin eşi gelin açmıştı. Ben de çıktım."

Telefon numarası sordular.

"Buyurun, hayırdır" dedim.

İkindi 15.45 16.00 arası bir vakitdi.

Bir polis, "Gel" Dedi, aracın yanına çekti, savcı varmış, kimlik istedi.

Savcı elinde dosya, ben dedim; "Twitter için mi geldiniz?

" Nasıl bildin?

"Telefon sordunuz, ip adres, başkada bir şeyim yok."

Osmaniyeli polis; "Sivil seninle görüşecek." dedi.

İri yarı, yüzünde mimik bile olmayan polisler. Kansız, azman bir şeyler, polis sayıları ondan fazla. Silahlar bana dönük, güneş gözlüklüler. Biride şefmiş, (Osmaniyeli sivil polis tanıtdı) o benimle konuşmaya başladı.

'ŞİKAYETÇİ OLAN EMRE USLU MU?'

“Twitter'dan davacın var, hakaret etmişsin” dedi, polis şefi olan.

Emre Uslu şikayetçi diye düşündüm.

Bende düşündüm hakaret deyince. Emre Uslu, Twitter da, TSK' ya şerefsiz, namussuz, alçak yazmıştı. Çok arkadaş gördü hatta retweet etmiştik. Sonra bende; “sensin şerefsiz, namussuz, alçak” demiştim. “TSK Kurumdur, bizim Kurumumuzdur, içinde ki ne halt olursa olsun” demiştim.

Hakaret deyince bu aklıma geldi. Olayı böyle anlatıp; “Emre Uslu' mu şikayetçi” diye sordum.

“CİA ajanının teki” zaten dedim.

Gülümsüyerek “hımm” falan oldular.

Yok değil. dedi.

“Önder Aytaç'mı?”

Genç sivil polislerden biri, “İyi hocadır.” Deyince, bende; “evet sohbet ediyor, paylaşımcı falan”. Dedim, uyum sağlamış olmak için artık.

Cumhurbaşkanı mı Şikayetçi?

Değil. Dedi şef.

Cumhurbaşkanı mı? “Temel atma olayında, resim atmış bende; ne bu hergün temel, cumhurbaşkanlığı harfiyat işleri mi. Yasalara bakın, anayasaya bakın memleket kan gölü”diye yazmıştım Twitter den. “Blockladı beni. Herhalde güldüler, harfiyat işleri kısmında. “

Sonra siyonist v.s Tayyip, hükümet, girdiler esas konuya.

Başbakana Siyonist demişsin

'PKK'YA NASIL BAKIYORSUN?'

İlk sorusu, "sen sisteme karşı mısın?" oldu şefin.

"Hayır. Sistem bizim, ben yönetime karşıyım, bu da doğal hakkım değil mi?"

Başbakanı çok eleştiriyorsun, siyonist demişin.

"Evet. Yazılı çok yerde gördük. Basında v.s, yalan mı? Ödülü var."

(2 -3 yıl oldu, ödül olayı, herhalde diye, bir birlerine sordular. )

"PKK ya nasıl bakıyorsun?

Silahlı örgütle, silahlı mücadele edersin, halk içinde yasaları yaparsın. PKK karşıtıyım, zaten twitter da, görmüşünüzdür."

Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ı bile sordular.

"Esad, üç ayda, otuz yılda yapamadığını bizden istiyor demiş, ne diyorsun?"

"Haklı" diye yanıt verdim.

"Üç ayda çok partili hayata geçti, genel af verdi, BM Türkiye'yi savaşa itiyor, sen gir biz karşımayız diyor, bizi yitiyorlar." (İtiyorlar demek istiyor)

Siyonizme, iç isiyasete dair yazdıklarımı tekrarladım. Sessizlik oldu, devam ettim.

"Ben eleştiririm. Yarın yanlış politikalar sonucu siz, biz can vereceğiz." Dedim.

"Ben seni çözemedim dedi." O, şef dedikleri, sorgu yapan.

'NAMAZ KILIYORSUN...'

Ama çapraz sorgudayım. Üç sivil polis, arada lafa giriyor, gözlüklüler süzüyor, silahlar bana doğru.

Seni çözemedim.

"Seni çözemedim" dedi şef yine.

"Nasıl, vatandaşım ben neremi araştırsan, hepsi o kadarım.

Olaylara Hakimsin” Hatta önceden tahmin ettiklerin var!

Namaz kılıyorsun ?

“Evet” dedim.

Sonra pis baktı bana. Silahlı polislere bakınca, eyvah dedim kendi kendime.

“Öngörülü olmak suçmu demeyim şimdi”

“İlham alıyorum” dedim onun yerine..

"Tayyip Erdoğan, okunamayacak insan değil ki!. Sözü ortada, icraatı ortada. Bölgede ve Türkiye’de yaptıklarını kestirmek zor değil. Ama Allah’tan yardım da alıyorum" dedim.

O kadar konuştuk, inanmadı ama bana sanırım. Ben ilham deyince

“Ha tamam, şimdi aldım cevabımı" dedi.”

Konuşma, ne okul mezunu olduğumdan falan sorular ile bir süre daha devam etti.

'BAŞBAKAN'I ÇOK ELEŞTİRİYORSUN, TWİTTER'I BOŞ VER' NASİHATİ

“ Başbakanı çok eleştiriyorsun ama “.

“Twitter'ı boşver, sen yazma” dediler.

Öyle deyince, en son “iyi” dedim.

Savcı da iki cümle sonra uzaklaşınca, durum vahim diye düşündüm.

Ama savcı, sadece kimliğimi aldı, araç arkasında bir şeyler yazdı.

Bakmak istedim, kim şikayetçi diye, sürekli Tayyip Erdoğan, hükümet soruları var kağıtda.

"Kim şikayetçi?" diye sordum

Savcı baktı gözüme, kafasını çevirdi.

Kim şikayetçi de evimi silahlı polisler bastı?

"Başbakan mı şikayetçi?" “Yok yok” dediler.

"Ama eli uzun yer yoksa, neden böyle gelesiniz, hakaret olsa dava açar, o kadar?" dedim.

'ANNEM NEFES NEFESE GELDİ'

Herkes araçlara binince Osmaniyeli sivil polisin yanına yaklaştım, "Abi söyle" dedim?

"Sonra" diye geçiştirdi ve bindiler araçlarına gittiler.

Ama alacağım fotokopiyi, avukatla aldırırım, gizlilik koymadılarsa.

Bir güvenlik kamerası takmadığıma çok pişmanım. Ama dosya var, komşular gördü, ailem şahit. Annem nefes, nefese geldi dükkandan, olayı duyunca. Polis inkar edemez. Bir kaç araç ile geldiklerini her kes gördü."

'BUNA DA ALIŞACAĞIZ'

Dağıstan Yıldırım'la yaptığı görüşmenin ardından gazetecilik ilkeleri gereği Yıldırım'a ait bilgileri araştırarak teyit ettiğini söyleyen Cuma Hikmet, "tarafımdan araştırılmış ve doğrulanmıştır. Adresi ve iletişim bilgileri bende saklıdır. Haber bilgileri kendisinden telefon ve mesajlar yolu ile alınmıştır" diyor ve ulaştığı bilgileri aktarıyor: "Dağıstan asıllı, Gaziantep doğumlu, eski esnaf yedi aydır işsiz. Parekende dükkancı annesinin eline bakar, Osmaniye de kenarda yaşar, açık kimliği ile (araştırdım doğru) Twitter de Facebook'da muhalefet yapar Dağıstan Yıldırım'ın başına gelenler bunlar. Arap baharı örneklerinden sonra, dünyanın halkına zorba tüm ülkeleri, başta iletişim sektörleri olamak üzere, özellikle sosyal ağlarda kısıtlamaya gittiler. Yeni yasalar üretiiler, yeni önlemler aldılar. Özellikle Tunus ve Mısır'da siyasi örgütleri bulunmayan sindirilmiş halk kesimleri sosyal ağlar üzerinden örgütlenerek, birbiri ardına Arap Baharı adı verilen devrimleri gerçekleştirdiler.

Bir kısmı da hala sürüyor. İktidarları demokrasi havarisi kesilen bizim gibi bazı ülkeler ise, akıllara gelmez yöntem ve usuller ile, insanların iletişimleri başta, her türlü özgürlüklerine gerekçeler bulup, sınırlamalar getiriyor ve baskılar uyguluyor. Muhalif Dağıstan Yıldırım'ın başına gelenler eminim sadece bir ilk. Bu örnekler giderek çoğlacak ve biz artık bunlara da alışacağız. Alıştığımız tüm kötüler gibi.

Yusuf Yavuz/Odatv