HABERTÜRK'te Balçiçek Pamir'in hazırlayıp sunduğu 'Söz Sende'nin konuğu TOKİ (Toplu Konut İdaresi) Başkanı Erdoğan Bayraktar'dı.

TOKİ'nin 1 milyon kişiyi konut sahibi yaptığı belirtiliyor. Gerçek mi bu rakam?

Bugün geldiğimiz konut rakamı 315 bin. Bunlardan yaklaşık 270 binini bugüne kadar sattık. Ve bunu 4 ile çarptığınız zaman 1 milyon 200 bin kişiye yaklaşıyor. Satmakta olduğumuz konutlarla 1.5 milyon kişiyi ev sahibi yapmış olacağız.

"BAŞBAKAN KAĞITLARI SURATIMA FIRLATTI"

Bir dönem Başbakan sizin gösterdiğiniz projeleri beğenmemişti. Fakat sonradan korkunç bir ivme kazandı TOKİ..

Ben TOKİ Başkanlığı'na vekaleten atandığım dönemde Sayın Erdoğan Başbakan değildi. Abdullah Gül başbakanımızdı. Ben göreve başladıktan 3 ay sonra Erdoğan Başbakan oldu. Sayın Başbakanımız göreve geldikten sonra ben kendisine kısa bir brifing vermeye çalıştım. Ve TOKİ'nin geçmişini inceledim. 20 senede 43 bin konut yapmış. Yani yılda ortalama 2 bin 300 konut yapılmış. Biz dedik, bunun 5 katını yaparsak yılda, yani 10 bin konut yaparsak çok başarılıyız demektir. Öyle bir projeksiyonu Başbakan'a götürünce tabi kağıtları suratıma attı ve 'Git doğru dürüst hesap getir bana' dedi. 'Bana 100 binlerden 500 binlerden bahset' dedi.



Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminde sizin TOKİ Başkanlığınız veto edildi ve Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olana kadar vekaleten bu görevi yürüttünüz. Ne hissettiniz veto yiyince?
İlk aşamada kendimin hatalı olduğunu düşündüm. Acemiliğim olduğunu düşündüm. Daha önceden dönemin Cumhurbaşkanına gidip durumu anlatıp, meslekten olduğumu, hem alaydan yetişip hem de bu işin okulunu okuduğumu arz edip, kendimi tanıtıp birinci hamlede işi bitirmem lazımdı. Bizim eski TOKİ Başkanımız da devlet tarafından kabul gören kaliteli bir arkadaştı. Kararname onun alınması ve benim atanmam şeklinde gidince onun da etkisi olduğunu zannediyorum. İstanbul ekibinde olmamızın etkisi olduğunu düşünüyorum. Bulunduğumuz kesimin etkisinin olduğunu düşünüyorum.

Neden veto yediğinizi biliyor musunuz? Mesela İslamcı diye mi ya da başka bir neden var mı kafanızda?

İlk başta değil. İlk aşamada eski TOKİ Başkanı'nın alınıp benim atanmama gösterilen bir tepkiydi. İkinci seferde dediler ki 'senin bir problemin yok. İstanbul'da da bu işi yaptın ve başarılısın. Herhangi bir cezai soruşturman, kovuşturman bir şeyin de yok. Meslekten birisisin. Atamanı yapar Cumhurbaşkanı' Tekrar ikinci sefer gönderildi. Dediler ki 'Cumhurbaşkanı'nın prensibidir, bir defa veto ettiğini ikinci seferde kesinlikle atamaz. Ancak Başbakan gidip özel ricada bulunursa onu kırmaz. Ben Başbakan'a tabi onu söyleyemedim. Dedim ki görevimizi bu şekilde de yapıyoruz işte. İş yürüyor.

"ASALETEN ATANINCA ZORUMA GİTTİ"

Bu işe bu kadar gönül vermiş biri olarak insanın gücüne gitmez mi farklı tanınmak?

Asaleten atandığım zaman gücüme gitti. O zaman ağrıma gitti ve gözlerim doldu.

Şimdi de gözleriniz doldu..

Evet. Çok üzüldüm.

Neden peki asaleten atanınca zorunuza gitti?

Öyle olmamalıydı. Atamıyorsa o Cumhurbaşkanı da atamasın bu Cumhurbaşkanı da atamasın. İnsanlar liyakata göre göreve getirilmeli. Özel yaşamına, yaşam biçimine göre değerlendirilmemeli. Ben kendim inşaat mühendisiyim. Ve bu işi biliyorum demesem de 'Bu işi bilmiyorsam hiçbir işi bilmiyorum' diyebilirim.

Biz tabii Sayın Başbakan ile İstanbul'da da çalıştık. Ama ben hiçbir zaman Başbakan'ın adamı olamadım, olmadım. Başbakan'la aramızda hep bir memur-amir ilişkisi oldu. Siyasi bir yakınlığımız hiç olmadı. Arkadaşlık filan da söz konusu değil. Ama Başbakan iş yapan adama çok bakar. Şu andaki mesela üst düzey bürokratların yüzde 80'i başarılıdır. Başbakan her şeye hakim olabilse, öyle bir imkanı olsa başarısız adamı kesinlikle tutmaz. Hemen yarın görevden alır.