Falay, “Canlandırdığım karakterler gibi değilim. Tavuk bile kesemem. Hatta sinek bile öldüremem” dedi
 
Barış Falay, 14 yıldır Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda kadrolu oyuncu. Onlarca önemli oyunda rol aldığı tiyatro sahnesinde çok başarılı olsa da asıl şöhretini Aliye dizisindeki 'Bitirim Müco' karakteriyle yaptı. Ezel dizisinde canlandırdığı sempatik kötü adam 'Kertepen Ali' rolüyle şöhrete ulaştı. Barış Falay ile oyunculuğu, oynadığı rolü ve  yaşamı konuştuk. 
 
RÖPORTAJ: Şebnem ÖZCAN 
 
-Hem Ezel'de oynuyorsunuz hem de dizi setlerinden arta kalan zamanlarda da Kocaeli Şehir Tiyatrosu'nda tiyatro yapıyorsunuz, ikisiyle aynı anda uğraşmak zor olmuyor mu? 
 
Tiyatro benim çocuğum gibiÖ Biraz şanslıyım. Kocaeli Şehir Tiyatroları'nın kurucu üyelerinden olmak gibi bir şansa sahip oldum. Çok da severek başladım oraya. Büyük düşler kurarak başladım. Büyük düşler kurarak başladığınız, doğurduğunuz bebek çocuk haline gelince bırakıp onu tek başınıza hayatınıza devam edemiyorsunuz. Bende de öyle oldu. Çok seviyorum tiyatro yapmayı. Ayrıca izmit'te yaptığım tiyatroyu da çok seviyorum. 
 
MÜCO GİBİ OLMAMALIYDI
 
-Ezel' de canlandırdığınız 'Kerpeten Ali' rolü size, Aliye'deki 'Bitirim Müco' karakterinin büyük başarısından  sonra mı teklif edildi. yoksa tamamen tesadüf müydü?
 
Arada 'Bebeğim' adlı dizi vardı, atv'de yayınlanan bir taşıyıcı annenin hikayesiydi, Özgü Namal, Dolunay Soysert beraber oynamıştık. Ondan sonra 'Kerpeten Ali'de oynadım. Sıralama 'Aliye', 'Bebeğim' ve 'Ezel' oldu. Müco'daki gibi tekrar bir bitirimi oynamak beni korkutuyordu ancak olabildiğince rolleri birbirinden ayırmak istedim ve böyle bir kaygıyla başladım Ezel'e. Tek korkum buydu, 'Müco' ve 'Kerpeten Ali' birbirine benzemesin istiyordum. "Kerpeten Ali' ve 'Müco' birbirine benzemedi" dediler. Ben de çok mutlu oldum. Çünkü ikisi de çok yakın tabanlı roller, yakın kültürlerden gelen roller. Ezel çok güzel senaryoydu, bana oynamama şansı bırakmadı. Senaryoyu okudum ve çok beğendim, içinde olmak istedim. 
 
HERKES SANAT YAPABİLİR
 
-Kötü olan bir karakteri izleyiciye sevdirebilmek hiç kolay iş değildir, 'Kerpeten Ali' ile siz bunu nasıl başardınız?
 
Bu konuda tek söyleyebileceğim şu; 'Oyuncudan oyuncu olur'a inanmak gerekiyor. Asla taraflı değilim. Herkes sanat yapabilir, kimsenin tekelinde değil. Ama oyuncular da yapabilir. Eğer senaryo size oyunculuk yapabilme imkanı tanıyorsa yani rolünüzü boyutlandırabiliyorsanız problem kalmıyor bence. 
 
-Gerçek hayatta birine el kaldırabilir misiniz?
 
Çok keyifli bir şey değil ama bence herkesin o duygu içinde var. Onu ne kadar denetleyebildiğiniz ne kadar medeni insan olduğunuzun bir ölçüsü. Dolayısıyla bende çocukluğumdan beri onu denetleyebilme üzerinde epey emek harcadım. Ne mutlu ki, bana çok emek harcayan oldu, ailem ve hocalarım. İnsan sanki bildikçe, öğrendikçe zorbalığa başvurmuyor. 
 
HEP KAVGA ETTİK
 
-Çok dayak yediniz mi?
 
Mahalle kültürüyle büyüdük. Kavga vardı, yoktu dersem yalan olur. Mahalle kültürüyle büyüyen gençler kavga ederler. Hiçbir şey yapmasalar güreşirler, futbol oynarlar orada kavga çıkar. Dolayısıyla kavga vardı hep ama bugün izlediğimiz anlamda Ezel'deki gibi bir mafyöz durum içersinde hiç bulunmadım. Yani ne 'Kerpeten Ali'yle ne de 'Müco'yla aramda hiçbir benzerlik yok. 
 
-Onlardan farkınız ne?
 
Çok tutarlı değilim. Öyle tutarlı değilim derken, bence herkesin farklı benleri var. Farklı halleri var, eşinize karşı başkasınız, arkadaşınıza karşı başkasınız, iş arkadaşlarınıza karşı başkasınız, çocuğunuza karşı başkasınız. Olabildiğince oyuncu olduğunuz için, bizim malzememiz bu olduğu için, dükkan kendimiz olduğu için bunların farkında olmak gerekiyor. Ben de bu farklı hallerin farkında olmaya çalışıyorum. Bir oyuncu, duygularını tamamen öldürmeye çalışırsa bunun içine şiddet 
de giriyor, malzemesinden yemiş oluyor. Bunu denetleyebilmek lazım bence.
 
-Gözünüzü kırpmadan bir hayvanı öldürebilir misiniz?
 
Hiç öyle bir şey yapmam; tavuk bile kesemem. Sinek bile öldüremem. 
 
"ARTİST MİSİN?" DİYE DORUYORLAR
 
-Sokaktaki insanlar sizi ne diyerek çağrıyor?
 
Çok karışık. 'Barış Ağabey' diye seslenenler çok oluyor, 'Kerpeten Ali' diye seslenenler de çok oluyor. 'Kerpeten Bey' diyenler oluyor. Hatta soruyorum, " Bilmiyor musunuz benim adımı ben, Barış Falay, 'Kerpeten' değil" diyorum. "Evet ama sizi öyle sevdik. Bu yüzden 'Kerpeten Bey' diye çağırıyoruz" diyorlar. Gördüğüm kadarıyla beni tanıdılar, beni biliyorlar. Tiyatroda ben o şansa sahip olmuştum. Yani İzmit'te özellikle beni izlemeye gelen bir seyirci vardı. Tabii başka arkadaşlara da vardı. Şimdi Barış Falay tiyatroda nasıl oynamış diye merak edip izlemeye gelenler var. 
 
-Peki 'Kerpeten Ali' olarak tepki aldığınız oluyor mu?
 
İyi tepki çok alıyorum. Çok sevgi gösterenler var. Ancak şöyle de bir şey oluyor, sizin oynadığınız delikanlı karaktere sataşmak üzerinden kendisini ispat etmeye çalışan insanlarla da karşılaşıyorsunuz. O komik oluyor. Sataşıyorlar, diyorlar ki "Kerpeten bey, gerçek hayat farklı, sen rol yapıyorsun, gel buraya yoksa artist misin sen." "Artistim işte, oradan para kazanıyorum" diyorum bende. 
 
TEMMUZ ÖLMELİ
 
* Ezel'de "Temmuz" ne olacak?
 
Göreceğiz önümüzdeki günlerde ama Ezel insanı o kadar şaşırtan bir iş ki. Bunu ben de senaristlere soruyorum, "Ne oluyor, ne var? Yoksa beni mi öldürüyorsunuz, gidici miyim?" onlarda gülüyorlar, ha ha haÖ "Dur bakalım ne olacak!" deyip espriyle karşılık veriyorlar. Genelde söylememeyi tercih ediyorlar. Belki oyunumuza yansır vs diye ama bir seyirci olarak diyorum ki 'Temmuz'un hakkından biri gelmeli. 'Kerpeten Ali' 'Temmuz'u öldürse hiç fena olmaz. Çünkü 'Bahar'ı da öldüren 'Temmuz', 'Azad'a da yapmadığını bırakmayan 'Temmuz'. Dolayısıyla 'Kerpeten Ali' onu sağ bırakmaz gibi geliyor bana. 
 
HERKES DİYETİNİ ÖDER
 
-Gelecek sezon için bir planınız var mı?
 
Şans biraz, çok farklı roller de geliyor. Bakalım, senaryoya da bağlı. Ezel bu sezon bitiyor, önümüzdeki sene olmayacak, finalini birkaç ay içinde yapacağız. Haziran'da bitiyor. Senaryo tıkanmadı, çok planlı bir işti. 'Ezel' bize seçmeme seçeneği bırakmadı. İlk başta sadece ilk üç bölümün senaryosu gelmedi. İlk sezonun bütün sinopsisi ilk yıl elimizdeydi. Ne olacak, ne bitecek üç aşağı beş yukarı biz biliyorduk. Dolayısıyla, onlar zaten kafalarında hikayeyi yazmışlardı. Çok da ciddi bir araştırma yapmışlardı. 2 yıl, o dünyanın üzerine bir araştırmaya girmişlerdi. 2 yıl diye planladılar, öyle de oldu. 
 
 -Ezel'de seyircileri nasıl bir son bekliyor?
 
Bana biraz Hamlet tarzı gibi bir son olacak gibi geliyor. Ezel'de herkes ölecek diye düşünüyorum. Ben bile ölmeliyim. Kimsenin kimsede hesabı kalmaz. Bence bu dünyaya giren insanlar bir şekilde diyetlerini ödemeliler. Ezel'de herkes diyetini ödemeli. Suça karışanlar cezalarını çekmeli.
 
bugün