Bankacıların Basel öncesinde mükerrer uygulama dediği ve ekonomiyi soğutmak için alınan makro ihtiyati tedbirlerde otorite düzenleme değişikliğine gitmeyecek. Dünya'nın haberine göre, Basel öncesinde ulusal inisiyatif sadece Merkez Bankası'nda tutulan yabancı para ve altın zorunlu karşılıklar için uygulanacak. Otorite hedef rasyo olan yüzde 12'den de geri adım atmayı düşünmediği sinyalini verdi.

Türk bankacılık sektörünün bir süreden beri ana gündem maddesi olan Basel'in uygulanmasında otoritenin görüşü şekilleniyor. DÜNYA'nın edindiği bilgiye göre bankacıların istediği ulusal ayar sadece Merkez Bankası'nda tutulan yabancı para ve altın zorunlu karşılıklar için yapılacak. Basel II, 1 Temmuz'da devreye girerken bir süreden beri sektör otoriteden, kredi kartları ve uzun vadeli tüketici kredileri risk ağırlıklarının düşürülmesini, uluslararası asgari sermaye yeterliliği oranının yeniden gözden geçirilmesini, yabancı para cinsinden Merkez Bankası'nda tutulan zorunlu karşılıklar ile yabancı para cinsinden DİBS'ler ile eurobondlar için uygulanacak risk ağırlığının yüzde sıfır olarak belirlenmesini talep ediyordu.

Bankacılar, bu taleplerini iletirken daha fazla sermaye ayırmanın nihayetinde daha az kredi vermek sonucunu doğuracağını kaydediyordu. Türkiye'nin geçen sene ekonomiyi soğutmak için aldığı bazı makro ihtiyati tedbirler Basel'in öngördüğünden daha ağır şartlar taşıyor.

NE İSTENİYORDU? NE OLACAK?

Sermaye yeterlilik rasyosu: Basel'de bankalar için belirlenen hedef rasyo yüzde 8. Fakat BDDK 2006 yılından beri bankalar için sermaye yeterliliğinde uygulanacak hedef rasyoyu yüzde 12 olarak belirlemiş durumda. Bankalar, alınan makro ihtiyati tedbirler değişmeyecekse Basel uygulamaları ile birlikte sermaye yeterlilik rasyolarının 1.5 puan düşeceğini varsayarak hedef rasyonun aşağı çekilmesini istiyordu. Bazı bankacılar hedef rasyonun uluslararası düzenlemelerle paralel hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekerken bazı bankacılarda uygulamayla birlikte geri çekilecek oran kadar hedef rasyonun düşürülmesi gerektiğini söylüyorlardı. Yani 1.5 puan etkilenecek olan sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 12 yerine yüzde 10.5 olarak uygulanması gerektiğini söylüyordu. Bankacılar, kriz döneminde bankaların hiçbir yardım almadan ayakta kaldığına dikkat çekerek uluslararası arenadaki rakipleri ile aynı hedef rasyoya sahip olmak istiyorlardı. Fakat otorite yüzde 12 olan sermaye yeterlilik rasyosunu değiştirmeyecek. Basel II, yüzde 12 sermaye yeterlilik rasyosu ile uygulanmaya başlayacak.

Tüketici kredilerinde risk ağırlıkları değişmeyecek: Basel, konut gibi tüketici kredilerini ve KOBİ kredilerini aslında daha avantajlı hale getiriyor. Ama Basel'de yüzde 35 risk varlığı kategorisinde değerlendirilen konut kredisi ekonominin soğutulması amacıyla alınan tedbirler nedeniyle yüzde 50'ye çekilecek. Geçen yıl alınan makro ihtiyati tedbirlere göre tüketici kredisi ve kredi kartı kullanımı yüksek risk varlığı olarak kabul ediliyor ve bankalar tüketici kredisi kullanan müşterileri için yüzde 150, kredi kartı kullanan müşterilerini ise yüzde 200 risk ağırlığında değerlendirmek zorunda kalıyorlar. Basel ile uyumlu olması için bu oranların yüzde 75'e çekilmesi gerekiyordu. Fakat bankacılık sektörü bu talebine de karşılık bulamadı. Çünkü sadece Basel değil 'makro ihtiyati tedbir' kapsamına giren söz konusu uygulamalar ekonominin soğutulması için alınan bir karar olduğu için burada birden çok kuruma söz düşüyor. Bankalar, risk ağırlıklarının düşürülmesi ile ciddi avantaj sağlayacaklarını düşünüyorlardı. Basel ile yüzde 75 risk ağırlığı kategorisine girecek olan tüketici kredileri Türkiye'de makro ihtiyati tedbirler nedeniyle yüzde 150 risk ağırlığı kategorisine girmeye devam edecek. Bankalar bunun da kredi verme konusunda ellerini zorlayan bir uygulama olduğunu anlatıyorlardı.

BİR TEK ZORUNLU KARŞILIKLAR MUAF

Merkez'e park eden para Basel'in kapsama alanının dışında: Basel her ülkeye yerel para cinsinden ihraç edilen ya da yerel para cinsinden tutulan zorunlu karşılıklar konusunda kendi ulusal inisiyatifini belirlemesine yetki veriyor. Yalnız işin içine yabancı para ve altın cinsinden varlıklar girdiğinde ülkeye uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinden aldığı not kapsamına girdiğini söylüyor. Türkiye'de hala 'yatırım yapılabilir ülke' kategorisine çıkamadığı için Merkez Bankası'nda tutulan yabancı para ve altın cinsinden zorunlu karşılıklar için risk ağırlığını yüzde 0 olarak uygulamayacaktı. Yani Merkez Bankası'nda tutulan her döviz ve altın munzam karşılık yüzde 100 risk ağırlığına tabii olacaktı. Bankalar Merkez Bankası'na zorunlu karşılık olarak tuttukları kaynağın 'riskli' değerlendirilemeyeceğini savunuyordu. Nitekim konunun tarafları da bankaların bu konudaki taleplerini haklı bularak ulusal inisiyatif kullandı. Bundan sonra TL'de olduğu gibi döviz ve altında da yüzde 100, yüzde 0 olarak uygulanacak. Burada ulusal inisiyatif kullanılmasaydı bu yükümlülük nedeniyle bankalar 1 puandan fazla sermaye yeterlilik rasyolarının düşeceğini hesaplıyordu.
Bankacılar ayrıca yabancı para cinsinden ihraç edilen DİBS ve eurobondlar için de ulusal inisiyatif kullanılmasını ve bunlarında yüzde 0 risk ağırlığına tabii olmasını istiyordu. Fakat bu talepte karşılanamayacak. Bundan sonra Türk bankaları Türkiye'nin notu yatırım yapılabilir kategorinin altında olması nedeniyle Türk Hazinesi'nin ihraç etmiş olduğu eurobondlara yatırım yaparken risk ağırlığı hesaplamak zorunda kalacak.

MERKEZ'DE ZORUNLU KARŞILIKTA AYARI YAPMIŞTI

Öte yandan Merkez Bankası geçen hafta Perşembe günü yaptığı PPK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, finansal istikrarı desteklemek amacıyla, Türk Lirası yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların döviz ve altın cinsinden tesis imkanına dair getirilen esnekliğin bir miktar daha artırdığını açıklamıştı. Nitekim Merkez Bankası uzun bir süreden beri adım adım yükselterek son noktada TL yükümlülükler için tesis edilen zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırı yüzde 45'ten yüzde 50'ye; Altın olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırı da yüzde 20'den yüzde 25'e çekti.