Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu, NTV, NTV Spor ve NTV Radyo ortak yayınında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtlıyor.

15 Temmuz’dan sonra bir gelenek oluştu o akşam ne yaşadınız diye soruyoruz. Belki sizin için ne düşündünüz diye sormak lazım.

Aziz Yıldırım: 15 Temmuz Türkiye için çok önemli bir dönemeç noktası. 15 Temmuz’da demokrasi için şehit olanlara Allah’tan rahmet diliyorum o gün gazi olanlara, yaralananlara da acil şifalar diliyorum. 15 Temmuz gecesi sayın cumhurbaşkanı, sayın başbakan, sayın meclis başkanı, muhalefet parti başkanları ve milletvekilleri ve bu ülkenin gerçek sahibi olan vatandaşlarımızın koymuş oldukları irade o gün çok ucuz atlatılan bir darbeyi yaşamış olduk. Sabahtan başlayan Fırat Kalkanı operasyonunun hem ülkemize hem de oraya giden insanlarımızın sağ salim ailelerinin yanlarına dönecekleri bir operasyon olmasını da diliyorum. O gece bir yerde yemekteydik. Aslında bu darbenin olması beni pek şaşırtmadı. Bundan bir yıl önce sivil ihtilal yapacaklar diye belirtmiştim.

17-25 Aralık operasyonundan sonra Türkiye'de Fetullah Gülen gerçeğini herkes görmüş oldu. Ama onunla mücadeleyi tüm devletin kurumları yapacakken yine yalnız sayın Cumhurbaşkanı yapmaya çalıştı. Tek beyanat veren bu konuda fikrini söyleyen sayın Cumhurbaşkanı. Onun yanında hiç kimsenin bir tane beyanatını duyamazsınız. 15 Temmuz gecesine kadar. Ondan sonra herke fikrini söylemeye başladı. Bana nasıl bu iş bulaştı, ben nereden muhatap oldum bunlarla bunu kısaca anlatmak istiyorum. Spor konuşacağız, Fenerbahçe sporun dışında yoktur dedik hep. Ama 15 Temmuz sonrasında bize düşecek bir görev varsa siyasette de Fenerbahçe camiası olarak her şeye varız. Ben inanıyorum ki Türkiye'nin sorunlarını yalnız hükümet veya devletin kurumları değil vatandaşlarında katılacağı, beyan edecekleri fikirleriyle bütün sorunları aşabileceğimize inanan bir kişiyim.

"1998'İN MART AYININ SONLARI BUNUN KÖKÜ"

1998 yılında ben Fenerbahçe’ye bir oyla başkan seçildim ve 1 buçuk  2 ay arasında bir zaman içinde bana bir telefon geldi. Bu telefon o zamanki spor il müdürümüz Vedat Bayram beyefendi. Şu anda da milletvekili olan bir kişi seninle konuşmak istiyor dedi. Bende yeni başkan olmuşum sporla ilgili konuşuluyor diye olur dedim. Zaman gazetesinden seni ziyaret etmek istiyor dedi. Olur dedim ve bana iki kişi geldiler. Hafızamda bir şey var ama tam teyit edemediğim için söylemiyorum kişileri. Geldiler oturdular konuştuk. Ben Zaman gazetesine spor olarak yardım et, destek ol filan bunları konuşacağız. Fakat konu Hocaefendi diye başladılar. Şöyle iyi insan, böyle iyi insan mazlumların yanında, diğerlerine karşı onu metheden bir konuşma yaptılar. Sonunda da Ankara’da mahkemesi devam ediyor oradaki hukukçuları tanıdığımı araştırmışlar bu işi çözmemi istediler. Hüseyin Gülerce diyor ya bir söz söylemişim onun için 3 Temmuz yapılmış diye öyle değil. 98’in Mart ayının sonları bunun kökü.

Ben tanımadığımı Hocaefendi'yi, tanımadığım içinde dostlarıma veya büyüklerime bununla ilgili bir ricada bulunamayacağımı söyledim. Bu olay kapandı ama sonra 3 Temmuz’da bunların oralardan geldiğini hissettik. Sonradan Amerika’ya gitti filan. Isparta’da belgeler yakalandı. Arap Baharı'nın olduğu tarihlerde savcılık ve insanlar bu konuşmanın olduğunu yazılı olarak teyit ediyorlar.

"GÜLEN KİMDİR, İYİ TARTMAK LAZIM..."

Bir metine yazılı, “Aziz Yıldırım olduğu her yerde ehli imana ve hizmete düşmanlık yaptı” diye. Yani bu adamın yanında ne işiniz var dememle bu operasyon yapılmadı. 98’lerden geliyor bu operasyon. Bir de İhsan Kalkavan olayı vardır geçen bir beyanat vermiş, beni telefonla aradığını 50 milyon dolar benden istemişler filan bir yalan. Beni aramadı Moskova’da da onunla birlikte o tarihlerde olmadım. Bir de Gülen kimdir nedir iyi tartmak lazım. Türkiye'de silahlı kuvvetlerde ihtilal yaptı diye bakmamak lazım. Bugün dünyanın 150 ülkesinde aynı Türkiye'deki gibi çalışma yapan bir örgütün başıdır. Aynı operasyonları orada da yapma güçleri var. Somali’ye gittim orada bunu gördüm. Kolay kolay halledilecek bir konu gibi düşünmemek lazım.

Şekip Mosturoğlu: Her Türk vatandaşı gibi endişe duyduk bizde o gece. Açıkçası ben televizyonda seyrediyordum eşimle birlikte. Zırhlı birliklerin, uçakların, helikopterlerin katılması sivil vatandaşlara ateş etmesi gibi olayları görünce inanamadım. Milli ordu, Türk ordusu, vatandaşların verdileriyle alın terleriyle alınmış silahlar milli ordu tarafından vatandaşa karşı kullanılıyor. Bunları görünce dehşete kapıldım. Bu insanların başarılı olmaları halinde yapacaklarının ne kadar geniş olduğunun değerlendirilmesi gerekir. Kişisel olarak başta kaygılı değildim. Ta ki İlhan Ekşioğlu beni arayana kadar. Dedi ki olay başarılı olursa bizi öldürürler, bir yerde yok oluruz dedi.

Yönetim kendi arasında bir karar bir telefon trafiği yaşadı mı o akşam?

Şekip Mosturoğlu: 3 Temmuz için ben her zaman söyledim bu FETÖ/PDY’nin başyapıtı diye. Diğer operasyonları küçümsemek için söylemiyorum bunu tabi. Bu operasyon ayak sesleri gelmiş. 2009’de başkanı bir başka dosyadan dinlemişler takma isimle. Biz bunu 17-25 Aralık’tan sonra basında çıkan VİP dinleme denen dosyayla öğrendik. Dosyayı incelerken bir proje numarası var. Dosyanın proje numarası 10. Baktığınızda bu çok büyük bir havuzun bir parçası. İşte dinleme kararı var gibi gözüküyor. Bir senaryo yazılmış ve üzerine kurgulanmış. Şaheser dememin sebebi unun için özel yasa çıkarıldı, bunun için üniversite görevlileri kolokyum yaptı ve bunun bilimsel altyapısını hazırladılar. İrtibatlanan dosya Olgun Peker tarafıyla ki orada da bir suç yok aslında, onun Ergenekon’a uzatılmak istenmesi.

Gülen’in küresel organizasyonu anlattınız, tehlike geçti mi?

Aziz Yıldırım: Türkiye'de bütün bakanlıklarda aynı TSK’da olduğu gibi orada da yerleşmiş vaziyette. Devlete sızdı diyoruz ya hayır devlet buraya sızmış gibi bir vaziyet var. Bunun dışında bazı cemaatlerde devlete sızmış veya sızmaya çalışıyor şu anda. Fetullah Gülen, Amerika’da 1963 yılında Kennedy’i vurdular, Amerika’nın Cumhurbaşkanı'nı kim vurdu kimse bilmiyor. Ama Amerika’da hükümet var, bütün kurumlar demokrasiden dolayı var ama bunun dışında başka gruplar var. Biz buradan diyoruz ki Amerika yaptı. Bu yanlış. Amerika’da Amerika’yı da idare eden başka güçler var. Bunun arkasında da o güçler var. Adı neyse.

Dünyada 150 ülkede mevcut Türkiye'deki gibi yapılanma var ve Amerika’da yapılanma var. Amerika’da 150 üniversite açabilir miyim ben? Böyle bir teşkilatı iyi incelemek lazım. Tehlike geçmemiştir. Herkes yanlış yaptım, bana bilmem ne söylendi ve bunu söyleyenlerde Türkiye'yi idare eden insanlar. Bu yanlışlığın aynısını ters taraftan yapmayacağınıza nasıl inanacağız. Ben aptalmışım demek olayları çözmez. Bir tek burada inandırıcı olan sayın Cumhurbaşkanı'dır. Sayın Başbakan da aynı yolda ama onun dışındakileri zaman bize gösterecek.

3 Temmuz operasyonu ve dalgalar başladığında siz ilk günlerden itibaren teşhis koydunuz. Nasıl o kanaate vardınız?

Aziz Yıldırım: Ben de bu ülkede yaşıyorum. Onlardan da tanıdıklarımız var. Demin ismini söylediğim şahıs askeriyeye kadar biz güç kuruyoruz, asker 500 bin kişiyse biz de 500 bin kişi emniyette olacağız dedi. Emniyette gördük ki bunlar oraya bağlılar. Savcılar hep söyleniyordu zaten yargı ellerinde diye. Yargı ellerinde emniyet ellerinde operasyonları yapanlar bunlar. Bunu anlamak çok basitti yani.

Ceza verilmesi için şu kadar maçta şike, şu kadar maçta teşvik vesaire diye ve iddianame ile kolokyumda hazırlanan raporda dile getirilenlerle tuhaf bir bağdaşma. Tesadüf mü bu?

Şekip Mosturoğlu: Bir kitap basılmış bununla ilgili yargılamalar sırasında vardık bunun farkına. İşte 6222 sayılı yasanın hazırlanmasında başkanla ben çalışmışız biz bunu anlatıyorduk biz o çalışmanın içinde yoktuk. Biz mecliste bir araştırma komisyonu vardı spordaki şiddet ve sorunlarla ilgili. Bu kitap çok aleni bir şekilde girişte diyor ki bu kitabı hazırlayanlar, “Bu kitap kanun hükümlerinin doğru bir şekilde uygulanmasını sağlamak, söz konusu kanun uygulamasında özellikle kolluk görevlilerinin karşılaşacağı tereddütleri gidermek amacıyla düzenlenmiştir.” Yani diyor ki böyle bir operasyon düzenlenecek ve biz  bunu bilimsel müteala ile dolduralım. Maç sayısı çok yaklaşık yakınlıkta çünkü büyük ihtimalle kolokyumun yapıldığı tarihe kadar olan fikstür ele alınmış ve orada başkan için bir ceza öngörüsü var o da çok yakın. Örnekler üzerinden baktığınızda iddianamenin de, polis fezlekesinin de ipuçları var.

Aziz Yıldırım: Bu sporda şiddet kanunu artık Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi nasıl olayların içine alırız ve onları uzaklaştırırız bu gücü elde ederiz konusunun sonucudur. 2006-2007’den itibaren beni dinlemeye almaya çalışıyorlar. Bunu sayın Hanefi Avcı söylüyor. Ona gidiyorlar Aziz Yıldırım’ı dinlemeye al diyor. NATO işi yapıyor oradan onu alalım diyor. O da kabul etmiyor bana bir gerekçe getirin diyorlar. 2008’den sonra beni dinlemeye alıyorlar gayriresmi olarak. Bunu bana gelip anlatılar. O zaman telefonda konuştuğum sporla ilgili bazı konular bir bakıyorum ertesi gün basında yazıyor. Bunun üzerine ben bunu devlet büyüklerimize anlattım beni dinliyorlar diye. Şunlar şunlar dinliyor dedim. Sonradan bu şahıslar resmi olan yerden ayrıldılar, bazıları tayin oldular. Sonradan o şahıslar beni neden dinlediklerini filan hepsini anlattılar. Evime kadar geldiler anlattılar. Ben çok üstüne gitmeye başladım öyle olunca gelip anlattılar.

"BENİ 2010'DA GAYRİRESMİ DİNLEMEYE ALIYORLAR"

2009’da Şekip beyin söylediği gibi dinlendik. Ama o sene bizim yönetim kurulumuzun telefonlarının hepsi dinlendi. Biz son maçta Trabzon’la berabere kaldık 2009-2010 sezonunda. Biz o sene şampiyon olsaydık o zaman yapacaklardı bu operasyonu. 2011’deki Mehmet Berk bana sorguda söylediği, “Siz Fenerbahçe şampiyon olmasaydı bu operasyonu yapmayacaktık” dedi. Bununla ilgili belgeler ortaya çıkacaktır. Beni alma amaçları zaten şike değil şike bahane. Beni esas bağlayacakları nokta Ergenekon’du. Bağlamak için çok uğraştılar ama bağlayamadılar. Hiçbir komutanla telefonda konuşmamışım. Maça geliyorlar ortak paydamız Fenerbahçe konuşuyoruz. Bunlar zannettiler ki benimle onlar arasında menfaat ilişkisi var.

Şamil Tayyar bu Kocaeli milletvekiline diyor ki,”Aziz Yıldırım Ergenekon’un kasası” diyor. Bu söylentiler çoğaltılmaya çalışıldı. Söylentilerle beni oraya kanalize etmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Başaramayınca ellerinde sporda şike kaldı. Şikeyi çıkarırken beni 2010’da gayriresmi dinlemeye alıyorlar. O arada Olgun Peker‘i dinliyorlar, federasyon başkanını dinliyorlar konuşma zaten yemek yiyelim filan. Bende Mahmut Özgener’le konuşuyorum Ankara’ya gidelim orada çıkartılacak paralar var konuşması yapıyorum beni oradan dinlemeye alıyorlar. O arada da 3 ay sonradan bu kanunu çıkartıyorlar. Bu kanunu çıkartanların isimlerine baktığınız zaman bir kısmı FETÖ’den kaçan bir kısmı tutuklu.

Şekip Mosturoğlu: Bu kanunun çıkarılmasında emeği geçenler yazıyor, akademisyen olan Profesör Doktur Cumhur Şahin, Profesör Doktor Adem Sözüer, Profesör Doktor İlhan Helvacı. İlhan Helvacı o sırada TFF hukuk kurulu başkanı. Burada kolokyumda konuşma yapanlar var. Bunlardan birisi Osman Karakuş tahkim kurulu üyesi daha sonra işte emniyet imanı olduğu iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıktı yurt dışına kaçtı. Yunus Egemenoğlu var yönetim kurulu üyesi TFF’nin hukuk işlerinden sorumlu. Bu insanları baktığınız zaman 3 Temmuz içerisinde değişik noktalarda tekrar görüyorsunuz. Bu tesadüfle izah ediliyor.

Aziz Yıldırım: Ben Osman Karakuş’u tanımam. Hayatımda bir defa gördüm hapisten çıktıktan sonra bir zatın şeyi vardı bizim tesislerde şey yapıyormuş devlet büyükleri vardı orada ev sahibi olarak bulunmak için gittim bu şahıs dediler merhaba dedik. Bu emniyette çalışıyormuş ve tahkim kuruluna girmek istiyor. 2011’de Haziran ayında yapılan seçimde tahkim kurullarına girmek istiyormuş. Ankara’da emniyet müdür muavini hukuktan sorumlu ve Sivaslı. Buna hep seni Aziz Yıldırım önünü kesiyor diyorlarmış. Bir başkan arkadaş geldi bana böyle böyle bu yönetime girmek istiyor ama sen engelliyormuşsun dedi. Tanımadığım adam ben niye engelleyeyim dedim. Onun üzerine rica etsek bunu sayın Mehmet Ali Aydınlar beye tamam söylerim dedim. Söyledim kendisine böyle böyle diye. Aynı zamanda Fetullah Gülenciymiş bana söylediler ben de sana söylüyorum dedim. O gitti gerekli görüşmeleri yaptı tamam dedi ben listeye yazıyorum dedi. Bir gazeteci televizyonda konuşuyor Aziz Yıldırım Osman Karakuş meselesi diye. Bu da bu şekilde aracı oldum.

98’den sonra Fenerbahçe’ye sızma girişimi oldu mu böyle bir şey hissettiniz mi?

Aziz Yıldırım: Bu değerlendirmeleri yaparken kamuoyunda bir yanlış anlaşılma var. Hep Fenerbahçe’yi ele geçirmeye çalıştırlar mı filan diye. Şimdi siz bir örgüt liderisiniz ve bir ülkeyi ele geçireceksiniz ne yaparsınız? Emniyeti ele geçirirsiniz. Geçirdik. Hakim, savcı, yargı geçirdik mi? Geçirdik. 11-12’ye yakın hakim savcı var bunun 5 bin 500’ü onlardan. Seçim yapıldı seçimde gözüktü. Şu ana kadar 2800’e yakını galiba almışlar demek ki daha 3000’e yakını var. Askeriye zaten hiç düşünmüyorduk bu kadar. Ben var diyorlardı ama bu kadar olduğunu bilmiyordum. Ondan sonra işadamlarını ele geçirirsiniz. Sonra oranın popüler olan kurumlarını ele geçirirsiniz. Sporda Fenerbahçe’dir Aziz Yıldırım’dır. Aziz Yıldırım kulüpler birliği başkanı ve Fenerbahçe’nin başkanı. Ben hapishaneye girmeden Fenerbahçe’nin 1 milyar 132 milyon dolar Fenerbahçe’nin SPK değeri. 10 Ağustos’taki değerimiz 527 milyon dolar.

"TFF'DEN HAKLARIMIZI ALMAK İÇİN ÇALIŞMA BAŞLATIYORUZ"

Fenerbahçe’yi ele geçirdikten sonra belki işadamlarını almaya başlayacaktı. Onları ele geçirecekti. Sonra sanatçıları alacaklardı. Sonra kanaat önderlerini alacaklardı. Bugün nasıl TSK’nın içine sızmışlarsa buralarında içine sızacaklardı. Buralara kendi insanlarını sokarak buraları ele geçirecekler. Hiçbir zaman dışarıdan bize empoze edilen insanları biz yönetime almadık. Ben Şekip beyi yıllardır tanıyorum rica ettik geldi yönetime. Kardeşimi aldım, öbürü benim arkadaşım hep tanıyoruz. Hepsi cumhuriyetçi, laik, demokrasiyi düşünen Atatürkçü insanlar. Bir kişi girmiştir iki kişi girmiştir 20 kişinin içinde onun önemi yok.

FETÖ soruşturması kapsamında hakların gözaltı kararı çıkarılan Arif Erdem, Uğur Tütüneker, İsmail Demiriz konusu var. Hem yaygın kanaate göre kumpasa uğramış biri olarak  ama hem de bir spor insanı olarak bir değerlendirme yapmak ister misiniz?

Aziz Yıldırım: Bana göre yanlış bunlarla ilgili operasyon yapmak. Bir taraftan 17-25 Aralıktan sonra bu geçerli diyorsunuz ama bunlar 17-25 Aralık’tan sonra bir şey yapmışlarsa tamam ama geçmişe dönükse bu yanlış. Bunlarda çıkar bizi kandırdılar aptallık yaptık derlerse bu iş askıda kalır. Şu kadar memur atıldı filan ben buna da karşıyım. Esas başlar, esas önemli olan bu örgütün üs çatısı. Bu ihtilal olsaydı başbakan kimdi, cumhurbaşkanı kimdi, devleti kim idare edecekti bunların tespit edilip bunların alınması lazım. Aşağıdaki atarsanız unları almayıp sonuçta suçsuz olanlarda olmayanlarda birbirine karışabilir. Bu çocukları tanıyorum ben ne kadar ilgilileri alakaları var bilmiyorum. Ama önce büyükleri almak lazım. Methiyeler yazanlar vardı her partiden, kanun çıkarken kanunu engellemeye çalışanlar vardı, vicdanım rahat etmiyor diyenler vardı, bir daha bu kanun geri gelmez diyenler vardı. Ama o zamanki sayın başbakan Tayyip bey o kanunun noktası virgülüne dokunmadan meclisten çıkması için çalışma yaptı ona gene buradan teşekkür ediyorum. İsim söylemiyorum şimdi ama kamuoyu kimler olduğunu anlıyor. Her yerde var. Devlet FETÖ örgütünün içine girmiş durumda.

3 Temmuz sürecinde sorgularda neler oldu, size neler soruldu, tavırlar nasıldı?

Aziz Yıldırım: Evlerden aldılar gittik ve şike dediler. Aslında o dinlemelerin ilk yapıldığı zaman teşvik ve şike suç değildi. Son kanun çıktıktan sonra 1 buçuk ay sonrası 4-5 maç galiba bunlarla ilgili ama bizim suçlandığımız 19 maç diye açıklama yaptılar. O zamanki emniyet müdürü Hüseyin Çapkın bunu olmayacak şekilde kamuoyuna kendisi açıkladı. Hüseyin Çapkın nerede adı yok ortada. Devlet bir işlem yapmayacak mı? Suç duyurusu yaptık. 19 maç şike olduğunu söylediler, 5 maçın TFF başkanı Mehmet Ali bey çağırdılar savcılığa gitti açıklama yaptı çıkışta çok vahim, 5 maçta kesin şike var dediler. Ben sorgu yapılırken sayın savcı bana dedi Mehmet Berk 5 maçın biz neticesini biliyorduk. Ben bilmiyordum dedim. Buca maçı 5-3, ben Efes otelde cezalıydım palto giydim uğur yapacağım diye 5-3 yendik. Tesadüflerle yendik şansla yendik maçı. Bana bir evrak göster dedim eğer biliyorsanız savcılarla niye toplanıp imzalamadınız o neticeyi ertesi gün suç duyurusu yapmadınız dedim. Yok tabi.

"FETÖ'DEN YATAN İNSANLARLA RESİMLERİ VAR"

Sonradan gazeteler manşet attı, Buca maçı büyük başarısı polisin şöyle yaptı böyle yaptı. İstanbul’dan maça gelen bize yakın olan insanlar deniz kenarında balık yiyorlar oradan resim çekiyorlar lokantadan onu büyük işmiş gibi gazetelere bastırıyorlar. Bütün operasyonların hepsinde algı operasyonu yaptılar. Burada basının çok suçu var. Basından da çok kişinin bunlarla işbirliği yaptığı için sorgulanması lazım. Bunlar içinde suç duyurusu yaptık. Savcıların çok işi var bir gün elbet çağıracaklar. Hepsi talimat aldılar, birlikte resimleri var. İçerde bugün FETÖ’den yatan insanlarla resimleri var. Onlardan aldıkları yanlış bilgileri kamuoyuna anlatarak veya yazarak çizerek bizleri daha işin başında mahkemeye gitmemiş, iddianame hazırlanmamışken suçlu ilan ettiler. Basın bu 15 Temmuz’da yaptığı duyarlılığı diğer bütün konularda yapsaydı Türkiye bugün o noktaları yaşamamış olabilirdi. Çok insanlar onurları için hayatlarını kaybetti. İnsanlar çok acı çektiler ama medya rolünü çok kötü oynadı. Onlarla işbirlikçi pozisyonunda kamuoyuna devamlı yanlış haberler pompaladılar.

Şekip bey sizin sorgu süreci nasıl oldu?

Şekip Mosturoğlu: Bizim sorgu süreci kamuoyunda pek anlatılmadı ama yakın dönemde 17-25 Aralık’tan sonra onlara yönelik operasyon yapılınca onlara yakın basında hep yerin yedi kat dibinde aç susuz bekletildiler, karanlık odalarda dehlizlerde tutuldular, avukatlara savunma hakkı verilmiyor gibi söylemler duyuyorduk. Bunları duyarken içim cız ediyordu. Bunların üç katı bize yapıldı. Ben avukatım yasa gereği benim ifademi polis alamıyor. Savcının alması gerekiyor. Ben 4 gün poliste bekletildim. Sizin savcıya karşı, mahkemeye karşı eğer bir tarafsa bunlar sizin dava kazanma şansınız yok. Bizi Beşiktaş adliyesine aldılar sorgu için, polis kimliklerimizi iki kategoriye ayırdı önümüzde. Nüfus kağıdı bu tarafta olanlar tutuklanacak bu tarafta olanlar serbest bırakılacak. Bu kayıtsız şartsız böyle gerçekleşti. Sizin ne söylediğinizin ne söyleyeceğinizin hiç önemi yok. Bu tip operasyonları bir örümcek ağı gibi düşünün. Bunun bir önce algı boyutu oluyor ve yalanlar söyleniyor.

"ALGI OPERASYONLARI ÇOK BÜYÜK BOYUTTAYDI"

Mesela bir gazeteci çıktı Emenike’nin para sayma görüntüleri var. Geçenlerde sosyal medyada gördüm o zaman benim Twitter hesabım hacklenmiş. Peki o günden bugüne kadar niye söylemedin bunu. Kamuoyu Emenike bunu gerçekten para almış ve sayma görüntüleri var diye algıladı. Ekrem Açıkel Doğan grubunda çalışıyordu galiba o zamanlar tam hatırlamıyorum çıktı Vatan Caddesi’nin önünde bir operasyon methiyesi yaptı. Sonra anlaşıldı ki bu FETÖ ile ilişkisi var. Algı operasyonları çok büyük boyuttaydı. O günkü medya kanallarına baktığınızda bunun amiral gemileri İpek medya grubu şirketleri, gazeteleri, Taraf, Samanyolu. Bunlar 7 gün 24 saat insanların kişilikleriyle ilgili karalama kampanyaları yaptılar. Bu hala sürüyor. Sosyal medyada kripto FETÖ hesapları var. Bu program yapılırken yüzde yüz deniyordur adım kadar eminim. Şike yapmadıysanız neden hükmün açıklanmasını geriye bırakılmasını istediniz? Bunu söyleyen insan minimum geri zekalıdır bana göre çok özür diliyorum. Hükmün açıklanması yolu yok. Bunu ciddi ciddi bugün ulusal televizyonda program yapan ve insanların gözüne baka baka yalan söyleyen bir kişi söyleyebiliyor. Bunu söylüyor hala. O dönemi savunuyor ki bence o dönemi savunmakla FETÖ/PDY örgütünü savunmak arasında gram fark yok. Onlara göre bu örgütün yaptığı doğru işlerde var.

Kumpas davaları kategorize ediliyor. Bana göre bu sonuç çıkar. Futbolcularla ilgili eğer sadece spora yönelikse bu çok memnuniyet verisi. Çünkü her konuşmamızda spor alanında ne zaman temizlik yapılacağını sorduk. Eğer öyle ise yapanlara teşekkür etmek gerekir. 3 Temmuz’un kumpas tarafına karşı zaten bir soruşturma var terör savcılığı yapıyor onu. Bu konuda da ben bazı endişelerimi dile getireyim. Bu insanlar şu an sosyal medyaya düşen kasetleriyle ilişkilendirildiler. Peki hiç kaseti olmayan ama bu işin içinde olanlar ne olacak? Bu insanlar hala bugün futbolun içindeler. Birisi TFF’de temizlik yapıldı dendiğinde ben resme baktığımda inanmıyorum. Geçen sene oynan lig maçlarını alın, bu maçlardaki su aralarında futbolcuların su içme şekillerine bakın. Bu sene yapmazlar. Sadece oradan bile anlayabileceğiniz çok şey var. O cemaatin ritüeline uygun içenler var.

O belki İslam inancına göre de bir konu olabilir.

Şekip Mosturoğlu: Ona saygımız var ama o ritüeli de yapanlar var. Benim açımdan hiçbir farkı yok. Yalan o kadar büyük bir yalan ki söyleyen de inanıyor sonunda. Emenike’nin para sayma görüntüsü var, Sivas’a para gitti. Hala bugün olmuş Fenerbahçe’nin bütün kayıtları, bizlerin mali kayıtları incelendi bir para hareketi yok. Ama hikayeye göre milyonlar uçuşmuş. Hala insanların gözünün içine baka baka bunu söylüyorlar.

Aziz Yıldırım: 4 tane oyuncuyu almakla operasyon tamamlanmış olmamalı. Burada daha çok gerekirse sporcular, hakemler, spor yazarları, sporun içindeki her kademedeki yerler araştırılmalı.

Şekip Mosturoğlu: Emenike’nin para sayma görüntüleri var diyen gazeteci Emre Bol, bugün yorum yapıyor. Ben tarafsız olayım ortalama televizyon seyircisiyim diyelim. Bu spor yazarı arkadaşımız bugün bu operasyona karşı bayraktarlık yapan bir medya kuruluşunda spor yorumculuğu yapıyor. Şimdi ben bunun zihniyetinin değiştiğini nasıl test edebilirim. Belki 3 Temmuz’da şöhret olmak için yaptı belki yanlış bilgi ile yaptı belki de bu işin bir paydaşı. Hepsi yanlış. Bunun söylediğinin neyin doğru neyin yanlış olduğunu ben nasıl anlayacağım. Bunu cezalandırmayacak mı spor medyası? İçim soğudukça sosyal medyada geçmiş günlere bakıyorum.

Geçenlerde sayın Aykut Kocaman’ın Eskişehir-Fenerbahçe maçı sonrası sözünü dinledim. Orada ben taraflıyım yöneticiyim, Fenerbahçe kulübünün menfaatlerini koruyorum. Aykut Kocaman bir spor adamı ve sahanın içinden teknik bir bakış açısıyla olaya bakıyor. Söyledikleri yenilir yutulur laflar değil. En azından o maçın hakemini çağırıp sorsunlar kardeşim senİ niye attım. O sezon Meireles oyundan atıldı hakem raporunda tükürdü dedi. Sonra görüntüler çıktı tükürmediği ortaya çıktı. Kimse sormayacak mı bu neden oldu? Siz bir kulübe kumpas operasyonu yapıyorsanız sportif alanda da yapmanız gerekiyor. Bugüne kadar hiç duymadık hakem camiasından temizlenin bir futbol adamı olduğunu.

1998’den buna Fenerbahçe’nin başına neler gelmiş incelemek lazım. Fenerbahçe futbol takımının sahası bir çekirdek torbasının sahaya atılmasıyla 1 maç 2 maç kapatılmış. Biz o zamanlar bunun farkında değildik yeni de geldiğimiz için mücadele ediyorduk. Tesis yapmaya çalışıyoruz, futbol takımına sporcular almaya çalışıyorduk biz farkında değildik. 2006’dan sonra farkına varmaya başladık. Operasyonların yapıldığını Denizli’deki maçtan sonra görmeye başladık. Bunlar federasyonda tezgahlanıyordu. Hakemler, gözlemciler, yan hakemler oraya bağlı. Belki Yıldırım beyin haberi olmadan şu anda çok şeyler oluyor. Şimdi değişiklikler yapıldı federasyonda o gitti bu gitti gelenler kimdir? Gelenler incelediğiniz zaman söylediğimi anlayacaksınız.

Şüpheniz var da mı böyle diyorsunuz?

Aziz Yıldırım: Şüphem var. Bir yere hizmet etmek için atamalar yapılıyor. Orada dürüstçe davranan çalışan bir Trabzonlu olabilir, dürüstçe karar verdiği için görevden alıyorlar. Hapishanede geldiler bizim ifademizi aldılar etik kurulları, sonradan bana bir ceza vermediler. Şekip beye ceza verdiler. Bununla ilgili federasyona gittim bu konuyu tartıştım ben. Kimlerin bunun üzerine oyunlar oynadığını anlattım. Fenerbahçe’ye sportif olarak ceza verenlerle vermek istemeyenlerin yine örgütle ilgili bağlantılı olduğunu talimatlar aldıklarını başkanın yanında yüzlerine söyledim. Bundan 15 gün önce TFF Etik Kurulu Başkanı sayın Oğuz Atalay görevden alındı. Fenerbahçe aleyhine rapor çıksın diye baskı yapıldı diye yeni beyanat verdi. Diyor ki, “Şike yoktu ve bir kumpas davasıydı. Bunu o dosyalara bakarak söylüyorum o iddianameden şike çıkmaz. Benin FETÖ’cü olmam mümkün değil. TFF bana gerekçe sunmadı.

Görev yaptığım şike döneminde FETÖ’cülerin hedefi oldum. Etik kurulunun birinci raporuna göre ceza verilemez diye not düşüp TFF yönetimine yolladık ama o rapor sanki şike varmış gibi basına sızdırıldı. Polis fezlekesi ile Fenerbahçe aleyhine rapor çıksın diye baskı yapıldığını düşünüyorum. Savcı Mehmet Berk iddianamesinde diyor ki, ‘şu şu eylem şubemiz elemanlarınca araştırılmış ve tespit edilmiş’ savcının şubesi elemanı yoktur. Emniyetin vardır. Bunu görünce savcı iddianamede unutmuş diye gülmüştük. Bu da iddianamenin polis ağzıyla yazıldığını gösteriyor. Mehmet Berk çıksın bu bölümü açıklasın” diyor. Etik kurulu raporunu yanlış olarak sızdırdılar, o şekilde de kararı almak için baskı yaptılar. O baskılar neticesinde disiplin cezaları vermeye çalıştılar arkadaşlara. Ama buradan giden dokümanlar polis fezlekesi olduğu için Avrupa’ya gönderildi bununla ilgili dışarıda da yürütüldü.

"FENERBAHÇE'NİN AVRUPA'YA GÖNDERİLMEMESİNİN SEBEBİ TFF"

İddiam şudur dışarıda da Gülen operasyon yapmıştır Fenerbahçe’ye. İsterseniz şunu da açıklayalım, Fenerbahçeliler merak ediyor. Yeni bir çalışma başlatıyoruz. Fenerbahçe’nin haklarını almak için TFF’den çünkü 2011’de şampiyon olan Fenerbahçe’nin Avrupa’ya gönderilmemesinin sebebi TFF’dir. UEFA işiniz varsa onlarla halledin diyor. Bu maddi kayıplarımızı TFF’den isteyeceğiz. Alamazsak bunları mahkemeler başlıyor. Bununla ilgili 2013’te olan mahkemeler ikinci sene UEFA göndermedi, onunla ilgili olan mahkemeleri de yurtdışında da avukatlık bürolarıyla çalışmaya başlıyoruz. Yalnızca içeride olan maçlarda kayıplarımızda gitmemenin yanında maddi demin söyledim SPK değer kayıpları gibi hesaplamalar için davaları açacağız. 40 milyon 50 milyon için dava açmayacağız. Belki ben burada olmayacağım o zaman ömrümüz yetmeyecek belki ama biz bu davaları açacağız. İkinci dönem içinde aynı davaları açacağız. Buradan o zamanki TFF başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın Fenerbahçe kulübüne sözü vardır, eğer bu siyasi bir dava çıkarsa bu davada Aziz Yıldırım’a yapılacak iade-i itibarın ilk savunucusu ben olacağım. Bekliyorum bu konuşmasını.

İkincisi eğer suçsuz bulunurlarsa disiplin kurulunda suçsuz bulunur ve CAS’ta davayı kazanırsa diyor bu dava biraz uzayacak ama o da kulübe 45 milyonluk tazminatı cebimden ödeyeceğim diye sözü var. Bizde sözler namustur. Bugün Yıldırım beye de söylediğim için söylüyorum, tribünde İBB maçında bir taraftar bağırıyor FETÖ’nün bilmem neleri diye bağırıyor. Bizi disipline göndermişler taraftar öyle dedi diye. Böyle federasyon hukukçusu mu olur? Bir kulübün adını karıştırırsa o zaman tamam anlarım ama böyle bir tezahüratta sen kulübü niye cezalandırıyorsun.

Hapisteyken başkanlığı bırakmamı isteyenler oldu. FETÖ'den isimler gelip avukatlık almak istedi.

Galatasaray'da FETÖ soruşturması yapılmalı. Trabzonspor'a 2011 kupasını vaat eden siyasiler var.

Şekip Mosturoğlu: Hem federasyon hem UEFA boyutu bu işin en önemli parçalarından birisi. Ben bir hukukçu olarak şunu gördüğüm mesela Lütfü Arıboğan mahkemede şahit olarak dinlenecekti, gelmedi. İfadesi hakimin odasında alındı. Hatta ifade alınma döneminde yanlış hatırlamıyorsam Ali Rıza Dizdar bey ya onunla ilgili ya İlhan Helvacı da aynı şekilde gelmedi duruşmaya, ifade alınırken hakimin odasının önünde hazırdı. İfadede bende bulunayım soralar sorayım sordurtmadı. Türkiye'de özel yetkili mahkemede ifadesi alınacak hangi kişi hakim odasında ifade vermiştir? Bu fezlekenin gönderilmesindeki acelenin sebebi nedir? Polis fezlekesi UEFA’ya gönderilen. O gün federasyonun hukuk kurulunda 10 tane avukat vardı. Bunlardan 8 tanesi istifa ederek Galatasaray kulübünde çalışmaya başladılar.

Başkan vekili sayın Lütfü Arıboğan’dı o da Galatasaray kulübünde CEO oldu. Ebru hanım vardı o da Galatasaray’da iş buldu. Belki de basit bir tesadüftür. Ama en azından biri kamuoyunda bunu aydınlatmalı. Bu polis fezlekesini hazırlayan kişi çok önemli. UEFA’nın verdiği kararın ana yapısı polis fezlekesi. Bunu yazan polis memurunun ben hukuk fakültesini bitirdiğini biliyordum. İçeriğindeki bazı ifadeler uluslararası spor hukukunda bile çok tartışılır konular ve bunlar çok üst düzey spor hukuku bilgisiyle izahı kabil olaylar. Ben bunu Türkiye'de yazabilecek iki veya üç hukukçu olduğunu düşünüyorum dünya çapında da en fazla on tane olabileceğini düşünüyorum. Banda tesadüfen sosyal medyadan geldi. 2013 yılında bu polis arkadaş yüksek lisans yapıyor tez danışmanı tesadüf İlhan Helvacı. Bu kadar tesadüf bir arada olabilir mi? 

UEFA’da da bu hukuki hak arama süreci geliyor galiba.

Aziz Yıldırım: Bizim her şeyi beklediğimiz nokta Yargıtay’dı. Ama maalesef Türkiye'deki gelişmelerden dolayı bu biraz süreç aldı. Şu anda da ne zaman neticelenir bilemiyorum. Biz çalışmalara bağlayacağız zaten bu çalışmalarda süre alacaktır, o süre içinde de o da bitmiş olur ve dosyanın içine koyarız inşallah. Öyle zannediyorum ki bugün Fenerbahçe’nin 200 küsur milyon dolar borcumuz var. Bunun tamamını biz bize yağılan kumpaslardan dolayı alacağız ve Fenerbahçe kulübünün bütçeleri de artıya girecek. Kesinde alacağız. Haklılığımız yavaş yavaş ortaya çıktı. Toplam borcumuz 227 milyon dolar. 2011’de eğer Mayıs ayında bizim değerimiz 1 milyar 739 milyon dolardı. O zaman borcumuzda 140 milyon dolardı. Biz yüzde 10 halka arz yapacaktık Mayıs’ta ve oradan 170 milyon dolar alarak Fenerbahçe’yi borçsuz hala getirecektik. Ama o operasyonlarla birlikte biz bu yapmak istediğimizi yapamadık. Biz haklıyız ve zamanında uyardık bunları.

Bana hastanede Mehmet Ali bey geldiği zaman, “sakın Fenerbahçe’nin üzerine oyun oynanıyor dikkat et, Fenerbahçe’yi küme düşüreceğim, puan sileceğim sakın yapma” dedim. En büyük hatayı Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne götürmemekle yaptılar. CAS’ta herkes 5 dakika konuşurken  ben 45 dakika konuştum. İnanamadılar bana. Ben orada 17-25 Aralık’ı anlattım onlara. 17-25 Aralık’ın olacağını anlattım onlara. Adamlar hukuk adalet böyle olmaz dediler. Biz de böyle dedim onlara. Son gün CAS’ta ikiye bir lehimize karar çıkıyordu sabana ikiye bir aleyhimize çıktı. Netleştiremiyoruz ama ne olduğunu biliyoruz.

UEFA üzerinde de bu örgütün bir etkisi oldu mu?

Aziz Yıldırım: Oldu oldu eminim buna.

Şekip Mosturoğlu: UEFA üzerinde sadece bu örgütün etkisi olmamış bana göre. Kumpas olayının bir Türkiye lobisi var, artı buna finansman sağlayanlar var. Anlatacağım konuyu ilk defa izleyiciler dinleyecekler. Sayın Sadri Şener tarafından gazeteye verilmiş bir demeç var. Borsa davası şike davasından bile önemli diyor sayın Sadri Şener. Şikayetçisinin Trabzonspor olduğu ama şu anda kamu davasına dönüşmüş bir dava var ve bu dava görülüyor. Bu davada sayın Sadri Şener şüpheli. Burada avukatlara bir takım usulsüz ödemeler yapılıyor Trabzonspor’un iddiası bu. Sadri bey diyor ki, “bu dava şike davasından daha önemlidir. Çünkü buradan Trabzonspor yatırımcılarına kar payı ödeyecekti tıpkı Galatasaray gibi onu giderecek hukuki müşavirliği aldık buraya harcanan para da budur.” Nitekim buna ilişkin  geçenlerde sayın Faik Işık bir televizyon kanalında yaptı daha sonra sayın Mehmet Helvacı sanki o açıklamayı başkan yapmış gibi başkana bir cevap verdi. Bu tamamen iki şirketin birleşmesiyle ilgili bir avukatlık hizmetidir ve bunun için alınmıştır ücreti. Tümünü doğru kabul ediyoruz buraya kadar.

Trabzon’daki iddianame avukatlara yapılan bir takım ödemeleri gösteriyor. Burada sayın Mehmet Helvacı’ya yapılan ödemede var. Burada görüyoruz ki Trabzonspor sayın Levent Bıçakçı’ya da bir ödeme yapmış ciddi bir ödeme. Levent Bıçakçı, UEFA disiplin kurulu üyesi. Ben UEFA’da hiçbir disiplin üyesinin bir kulübün avukatlığını yapabileceğini düşünmüyorum. Bu da iftira olabilir diyelim. 6 Ocak 2012 tarihinde Trabzonspor Levent Bıçakçı’ya vekalet çıkartmış. 22 Haziran 2013’te UEFA disiplin kurulu karar vermiş, 10 Temmuz 2013’de UEFA tahkimi karar vermiş. Eğer bu para şirket birleşmesi için verilmişse Levent Bıçakçı’ya niçin verilmiş?  Avukat Halil İbrahim Koca ve avukat Ali Çelik’e para ödenmiş. Kim bunlar? Halil İbrahim Koca yargı imamı olduğu söyleniyor, firari şuan. Ali Çelik’te benzer şekilde. Bunlar özel yetkili mahkemeler aracılığıyla oradan oluşan kumpas davalarından örgütte himmet götürdükleri iddia ediliyor. Bu ödenen paraların toplamı 13.9 milyon lira. 

Aziz Yıldırım: Sadri beyi ifadeye çağırıyorlar bu konularla ilgili soruyorlar. Orada duyuyor ki paralar himmet olarak gitmiş. O zaman diyor ki, “ben gideyim oradan alayım” diye espri yapıyor.

Şekip Mosturoğlu: Bunu ilk olarak Serdar Ali Çelikel bey yazmıştı ben oradaki görüşe katılıyorum ama isimleri doğrulayamam. Fenerbahçe’nin başına gelen hadisenin benzeri Yunanistan’da Olimpiyakos’un başçına geldi. Orada UEFA bunun bir yargılaması var diyor mahkemede bunun çıkacak sonuncuna göre bir karar vereceğim diyor. Fenerbahçe’ye gösterilen bu özel muamelenin bir izahı olması lazım. Buradaki kişilerle sınırlı değil belki. UEFA Türkiye'deki bir hukuk bürosundan hukuki destek aldı bu iş için. Bize yerini tarif ettiler isim vermediler ama. Ben şimdi şüpheleniyorum cemaatin bir hukuk bürosu mu diye.

Futboldaki FETÖ olgusu konusunda bir soruşturma yürütülüyor. Sayın Yıldırım nereye bakmalılar veya sizinle temasa geçtiler mi savcılar?

Aziz Yıldırım: Onunla ilgili biz gittik ifadelerimizi verdik. Basından da şikayetçi olduğumu insanlar var. Lütfü Arınboğan’dan, görevlerini tamamlayıp Galatasaray’a geçenlerden, Helvacı’dan hepsinden şikayetçiyiz. Bu savcılık tabi ellerinde çok iş var bunlara sonra sıra gelecektir. O zaman hesaplaşacağız.

Fenerbahçe kafilesine silahlı saldırı Trabzon’da. Bu konu hala aydınlatılmadı bir ümidiniz var mı?

Şekip Mosturoğlu: Biz bu olayın hemen ardından bir soruşturma başlatıldı iki kişi göz altına alındı daha sonra serbest bırakıldılar. Hem kamuoyu hem biz gelişmelerden son derece rahatsız olduk çünkü bu işin sorumlularının tespit edilebileceğini düşünüyorduk. Çok profesyonel bir işti bu. Harekete den bir otobüse 200-300 metre mesafeden saçma atan bir tüfekle ve direk şoförü öldürmeye yönelik bir atış. O gün Trabzon valisi dediği taş atıldı, birkaç saat sonra silah olduğu öğrenildi. Sonra iki kişi gözaltına alındı bırakıldı. Biz Trabzon’a kendi hukukçularımızı yolladık ve savcı ile görüşme talep ettik. Yapılan görüşmede şüphelendiğimiz bir kişi var, bu kişinin polis için muhbirlik yapma ihtimali yüksek, duyumlarımız var. Anlatılan profil benim anladığım Santori cinayeti veya Hrant Dink cinayetinin yapılanması gibi bir yapıdan bahsediliyor. Telefon dinlemesine ilişkin iki defa karar alındığını ama TİB’den buna engel olunduğunu, yapılması gereken şeyin devlet büyüklerine konuyu intikal ettirmek gerektiği onların da bir katkısı olursa bu işin çözülebileceğini umut ettiğini söylüyor.

Savcı neden devlet büyükleri desin ki?

Şekip Mosturoğlu: Bence savcının gördüğü yapı çok büyük bir yapı. O olay çok basit bir olay değil. O gün Fenerbahçe Rize’de liderliğe yükselmişti ve ligin bitmesine çok kısa bir zaman kalmıştı. Bu saldırıdan sonra özellikle yabancı futbolcular olmak üzere birçoğu ülkeyi terk etmek istedi. Biz o dönem geri kalan maçlarda beklenmeyen puan kayıplarıyla şampiyonluğu kaybettik. Bununla ilgili biz devlet büyüklerimize yazılar yazdık. Ben tahmin ediyorum 15 Temmuz’dan sonra pek çok yapı ortaya çıkartıldı ve Trabzon’da bu çalışıyor. Savcılık bence bu dosyanın üzerinde ve çok kısa süre içinde faile de azmettiricilere ulaşılacak. Bu aydınlandığında da çok bağlantılar çıkacak.

Aziz Yıldırım: Türkiye'deki en önemli konulardan biri de Muhsin Yazıoğlu hadisesi, Hrant Dink ve bunun gibi bizim bilmediğimiz olayların hep faili meçhul kalması toplumda korkuyu getirir ve olayın çözülmemesi olay hangi tarafa yapılmışsa onun haklarının ve hukukun kaybettirildiği noktaya taşır ki biz de bu hadise manevi anlamda çöküntü yaratmıştır ve biz şampiyonluğu kaybetmişizdir. Oyuncuların aileleri korktu. Bir kafile katledilmek için yapıldı o operasyon. Bizim inandığımız biliniyor ama açıklanamıyor.

Bir köşe yazısı nedeniyle üzerime düşen bir borç var. Ertuğrul Özkök 3 Temmuz’da tahliye olduğunuzda evinize geldiğinde bir şey söylediğini ama yazmadığını fakat benim konumumda olan gazeteciden bunu rica etti. O akşam kendisine ne söylediniz?

Aziz Yıldırım: 1 yıl hapis yattık. Bu hapis sürecinde hem iktidar tarafından hem de karşı taraftan kendini belirtmeseler de insanlar geldiler bizlerle konuştular. Bazıları başkanlığı bırak diye tavsiyelerde bulundu. Bizim bu konuşmalar neticesinde benim çıkardığım bir görüntü vardı. İktidar her ne kadar Türkiye'yi idare ediyor bütün kararları onlar veriyor gözükse de alt tarafın koptuğunu gördüm. Alt taraf başka tarafa hizmet ediyordu. İstifa et bırak başkanlığı biz bu işi çözeriz. Bunları gördüm. İnsanların göründükleri gibi olmadığını gördüm. Bunu görünce Ertuğrul beye, “sayın başbakan yalnız dedim ve o altların kendisine itaat ettiğini zannediyor ama öyle değil. İnsanlar her dediğini yapmıyorlar” dedim.

Ntv