İran'da konuşulması yasak olanları dillendirmek istiyor. Bunları orada söylemekse kolay değil: Cezası idam.
 
İran Azerisi Habib. Kendini bana böyle tanıttı: adının önünde getirdiği etnik kimliği ve doğduğu yerin isimleriyle. Gerçek adı bu mu bilmiyorum. 33 yaşında şair ve aktivist bir Azeri Habib. Türkiye'de olmasının sebebi Azeri olduğu için maruz kaldığı ötekileştirme ve aşağılamalara karşı çıkıp İran rejimini eleştirmesi nedeniyle maruz kaldığı baskılar.
 
Arkadaşları hapiste. Hapse girmemek ve susmak zorunda kalmamak için vatanını terkedip Türkiye'de yaşamayı seçmiş bir gönüllü sürgün o. "İran'ın Ermenistan ile ilişkileri yüzünden Ermenistan'ın bize yaptığı şeyleri eleştiremiyoruz. Şiirlerim İran'da bulunsa beni idam ederler." diyor. Habib'in bir çok arkadaşı bu sebepten dolayı hapse atılmış.
 
O da daha rahat konuşabilmek, yazdığı şiirleri kitap haline getirmek ve üniversiteye girmek için gemileri yakıp İstanbul'a gelmiş. Henüz bir işi yok ve kötü bir yerde oturduğunu söylüyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de buradan ayrılmayı düşünmüyor çünkü Türkiye'yi daha demokratik buluyor. Habib İran'da hukuk bölümünden mezun. Ama kendi dilinde okuyamamış. Bu onu en çok üzen şeylerden biri olmuş.
 
"Gazetelerimiz, televizyon kanallarımız ve kitaplarımız Farsça yayınlanıyor. Bizim Türkçe okuyup yazmamıza izin vermiyorlar. Nüfusun %55'i olarak kendi dilimizi yazmaya ve okumaya hakkımız var." Habib, kendini ifade edebilecek kadar Türkçe'ye sahip. Bunu da Türk kanallarını izleyerek öğrenmiş. Dillerini nasıl koruduklarını ise şöyle anlatıyor; "Dilimizi ve kültürümüzü korumak için çocuklarımıza küçükken kahramanlarımızı anlatırız."
 
BİZİ AHLAKSIZ LANSE EDİP FİKİRLERİZE SAYGI DUYMUYORLAR
 
Habib, bu yasakların Türkler'in güçlenmesini engellemek için koyulduğunu söylüyor. "Azarbeycan milleti 8 yüzyıl önce büyük bir imparatorluğa sahipti. Şimdi bizi paramparça ettiler. Dünya Türk milletlerinin birleşmesini istemiyor. Dünya bizim gücümüzü anladıkları için bizi paramparça etmişler ve bizi kontrol etmeye çalışıyorlar. Karabağ'ı komünistler almış. Azeriler'in her birisi bir bölgeye dağılmış. Bunlar birleşirse 8 yüzyıl önceki güçlerini geri alacaklarını düşünüyorlar." Habib İran'da Azeriler'in ezildiğini söylüyor. "Eziliyoruz. Gazetelerde bizi küçük düşürüyorlar. Bizi ahlaksız olarak lanse ediyorlar. Fikirlerimize saygı duymuyorlar. Filmlerde bizi çöpçü rollerine layık görüyorlar. İran'da İran adında bir gazete var ve orada hakkımızda çok çirkin şeyler yazılıyor. Biz buna itiraz ettik. İtiraz ettiğimiz için bir kısmımız hapse atıldı ve hala oradalar."
 
BU DAVA İÇİN AİLE KURMAKTAN VAZGEÇTİM
 
Habib'in kitabının ismi Dertli Gönüller ve Yaşlı Gözler. Fakat hiç bir yayınevi onun kitabını basmaya yanaşmamış. Kitapta ezilmişliği ve ötekileşmeyi anlatıyor. "Ben şiirlerimi hep ağlayarak yazdım. Okurken bile ağlıyorum. İçinde aşk, politik konuda ve efsane olmuş karakterlerimize ithafen yazdıklarım var." Habib kitabı basılmasa bile İstanbul'da kalmayı ve ileride Türkiye ile ilgili bir kitap yazmayı düşünüyor. Ama şu an maddi açıdan sıkıntıda. "Çok kötü durumdayım. Kimse yardım etmedi. Arkadaşlarım bile beni bırakıp gitti. Gün oldu ekmek yemeden uyudum. Benim için paranın bir önemi yok." Habib, 33 yaşında. Davası uğruna aileden ve çocuk sahibi olmaktan vazgeçmiş ve bunu anlatırken hiç de pişman değil. "Kimi insanlar çocuk yapmak ve aile kurmak için yaşıyor. Ben aile kurmayı düşünmedim. Çünkü aile kuran çok insan var ama kimse kalemi alıp bu konuları konuşmaya yanaşmıyor. İran'da benim gibi düşünenler var. Ama konuşanı hapse atıyorlar. Benim aile kurmamamın sebebi de bu. Aile kurduğunuz zaman yaşam savaşı düşüncelerinizin önüne geçebiliyor. Ben yaşadığımız sıkıntıları anlatmak için bunu tercih etmedim. Çünkü o insanlar düzenleri bozulmasın diye konuşmayı tercih etmiyorlar. Özgürlüğümün kısıtlanmasını istemedim."
 
İRANLIYIZ AMA KENDİ DİLİMİZİ OKUYABİLMEK HAKKIMIZ
 
Habib İran'daki Azeri halkının gözlerini kapatıp yaşadığını fakat son dönemlerde bir uyanışın olduğunu söylüyor. "30 yıl önce İran'da bu konular konuşulmuyordu. Devlet bize baskı yapıyor ve susun diyor. Kendi ana dilimizi konuşmaya ve yazmaya hakkımız yok. Türkçe konuşanlar şöyle düşünüyor; 'Bir gün gelecek kendi dilimizi okuyup yazmaya başlıyacağız.' Biz böyle düşündüğümüz için Azerbeycan'ı İran'dan koparmak istediğimizi söylüyorlar. Biz böyle bir şey istemiyoruz. Kendi haklarımızın var olmasını istiyoruz sadece. İranlı olabiliriz ama kendi dilimizi okuma yazmaya hakkımız olmalı." Yasaktan dolayı bu konuları gizli konuştuklarını söyleyen Habib eninde sonunda haklarını alacaklarını düşünüyor. Peki nasıl? İşte cevabı; "Artık silahların devri bitti. İnsan ahlak ve kalem sahibi. Savaş bu ikisiyle verilebilir. Dünyada artık sadece kalemler savaşıyor.
yenişafak