29 Kasım günü Aydın Post ve Köşe Yazarları ile
Ilıca Başı Mahallemizi ziyarete gittik.
Kahvehanenin ortasına bir kürsü konuldu.
Vatandaşlarımız konuştu. Bizler not tuttuk.
Öyle içten konuşmalar yapıldı ki yüreklerimiz acıdı!
“Belediye Kömürümü kesti. Donuyoruz!”
Diye ağlayan yaşlı teyzeyi unutmak mümkün mü?
“Çocuklarımıza iş olanakları sağlanmadığı için,
Çoğu uyuşturucuya bulaşıyor!” diye haykıran
Amcayı duymamak olur mu?
“Bizler sadece Sepetçi, Kömür toplayıcısı ve dağıtıcısı
Değiliz!” diye isyan edenleri, “Bizlere fırsat verilirse
Biz de herkes gibi her işi yapabiliriz!” diyen ve
Eşit Yurttaş kabul edilmediğini bağıran yağız delikanlıyı
Görmemek olur mu? “Roman olmak, iş başvurularımızda
Sanki otomatik bir engel gibi hep önümüze çıkıyor!” ya da
“Biz Kötü değiliz. Kötü tercihlerimiz çaresizlikten!”
Diyenleri duyunca yüreğiniz kanıyor!
Dernek Başkanı Abdül tam bir “Lider” tavrıyla sorunları
Sıraladı. Muhtar tıpkı bir “Diplomat” gibi mahallenin
Durumunu özetledi… Deveci, sanatlarının Türkiye’de
Takdir edilip arandığını, ancak Aydın’da artık üretemez
Duruma geldiklerini vurguladı. Hepsi de güzel insanlardı.
Türkiye’mizde Irksal bir “Ayrımcılıktan” söz edilecekse,
Romanlar uzun ara önde yer alıyor! Sadece yeterince
Sesleri çıkmıyor. Yeterince “Eşitlik, Hakkaniyet, Adalet”
Gündemli sokaklara taşmıyorlar.
Boyun eğdirilmeye alıştırılmışlar.
Politikacılar için ise sadece “Bas parayı, al Oyu” olarak
Görülmüşler. Oysa ne Sanatkârlar var aralarında…
Zaten ruhu müzikle yıkanan hiç kimse Kötülük taşıyamaz
Kalbinde! Hepimiz namusluca kendimize soralım.
“Roman Irkından olanlar, gerçekte Eşit Yurttaş mıdır?”
Geçen yıl Belediye, Ilıca Başı Mahallesini
“Kentsel Dönüşüm Alanı” ilan ettiğini duyurmuş.
Tüm Mahalle Sakinleri çok mutlu olmuşlar.
“Nasıl olsa Belediye Evlerimizi yıkıp, yenisini yapacak”
Diye tamiratlarını bile ertelemişler. Zaten hiç sağlıklı
Olmayan Evleri daha da harap hale gelmiş.
“Kentsel Dönüşümü” beklemekten yorulanlar,
Çok düşük fiyatlarla mülklerini satıp göç etmişler.
“Seçim Posteri” olarak kullanılan dev tabela yırtılmış.
Kalan parçaları Belediye tarafından temizlenmiş.
Sadece Tabelanın demir taşıyıcıları kalmış.
Çünkü Vaatler Buza Yazılmış!
Güneş çıkınca buzlar erimiş.
Doğal olarak ta Yazılar ve vaatler de silinmiş!
Umut yerini umutsuzluğa bırakmış.
Öfke ciğerlerine dolmuş! Güven yerini Güvensizliğe,
Sevinç yılgınlığa bırakmış yerini!
Onların aldatılması sanki Siyasetin “Fıtratı” olmuş…
Mahalleli “Kentsel Dönüşüm Alanı İlan edildiniz”
Diye aldatılmış. Duyguları ve umutları istismar edilmiş.
Ama bugüne kadar tabela ve seçim vaadi dışında
Muhatap olacakları birini mahallelerinde hiç görmemişler.
Hiçbir “Yetkiliye” de ulaşamamışlar.
Sosyologlar gelip onlarla hiç konuşmamışlar.
Onları dinleyip “Yaşama Alışkanlıklarını
Beklentilerini saptamamışlar. Haritacılar gelip en azından
Projenin hudutları konusunda ölçümler ve aplikasyon
Yapmamışlar. Mimarlar gelip görüş ve önerilerini
Almamışlar. Taslak Projelerini sunup tartışmaya
Açmamışlar. Şehir Plancıları ele alınacak alan içindeki
İmar tercihlerini ve önerilerini ortaya koymamışlar.
Belediye, Vatandaşın ne kazanıp, ne kaybedeceğini
Onlara hiç anlatmamış. Zamanlama konusunda da
En küçük bir bilgi verilmemiş.
İşin Süreci konusunda hiçbir bilgi yok.
Zaten hiçbir Çalışma da yok!
Hem yazık, hem de günah…
Hani derler ya; “Zanlıya Adalet lazım!
Ama yarın değil hemen şimdi lazım!”
Ilıca Başı Mahallesinde de
“Kentsel Dönüşüm lazım! Daha fazla gözyaşı
Dökülmeden hemen bugünden lazım!”
Önceleri de söylemiştik. Tekrar edelim.
Büyük Şehir, İnsanların, İnsanca yaşadığı koşullara sahip
Mutlu İnsanlar Şehridir. Gösterişli Yapılarla da,
Rutine bağlanan lokmalar ve konserlerle
Büyük Şehir olunamaz… Olunmuyor da!
Engelliler haftası için Engelsiz bir Aydın diliyorum!
Kadınların Seçme Seçilme Haklarının Kazanılmasını,
Şartsız ve içinde “Ama!” sözcükleri olmadan
“Tam Eşitlik” temelinde selamlıyorum!
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!