Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı(YGS) sonuçları açıklandı. Sınava giren 2 milyon 162 bin adaydan 1milyon 400 bini Temel Matematik ve Fen Bilgisi sorularının yer aldığı YGS 1, YGS 2 testinde 180 puan barajını aşamadı.

Fen Bilimlerinde bir ilk yaşandı… Başarı 5’in altına düştü 4.6… Sınavda -0-alan da geçen yıla göre 4 bin artışla 38 bine çıktı.

Bu sonuçlar OECD’ye üye ülkeler arasında üç yılda bir yapılan ve sonuncusu 2015’de uygulanan “Uluslararası Eğitim Değerlendirme Sınavında”  (PİSA) Türk öğrencilerin Fen Bilimlerinde 52.Matematikte 49.Okuduğunu Anlamada(Türkçe) 50.olmaları ile birebir örtüşüyor.

Burada gözden kaçırılmaması gereken matematik ve fen bilgisi alanlarındaki başarının okuduğunu anlama yani Türkçe ile olan yakın ilgisidir. Sonuçların bir birine yakın olması da bunu açıkça anlatıyor zaten.

Bakan İsmet Yılmaz PİSA’daki başarısızlığı her ne kadar meslek liseli öğrencilerin üzerine atarak inkâr etse de başarısı düşük illerin baskısı bahane edilerek il başarı sıralamasının bile açıklanmasından korkulan bu yılki YGS sonuçları da gösteriyor ki, eğitim sistemimizin ciddi bir sorgulamaya ihtiyacı var.

Çare okulu tekrar merkez hale getirmektir

Bilgiye ulaşmanın kolaylaşması öğrencinin okula ve öğretmene olan bağımlılığını zayıflattı.

Bu değişim bizim eğitim sistemimizde önemli bir yeri olan okullardaki disiplini de hemen hemen yok etti, bitme noktasına getirdi.

Bilgiye erişim bu denli kolaylaşınca okul öğrenci ve veli gözünde ihtiyaç olan bilgilerin edinildiği, moral değerlerin kazanıldığı bir yer olmaktan çıktı diploma almak için formaliteden uğranılan bir yer haline geldi.

Dershanelerin kaldırılması, yerine okullarda ücretsiz üniversite hazırlık kursları açılması öğrencinin ve velinin yüzünü tekrar okula çevirmesine neden oldu ancak bir yandan öğretmen seçimindeki özensizlik diğer yandan öğrenci devam devamsızlık takibinin yapılmaması bu yönelişteki umutları boşa çıkardı.

Hazırlık kurslarında aksayan ne?

Kurslar başta öğrenci ve velilerde kapatılan dershanelerden doğacak boşluğu dolduracağı ümidine yol açtı. Ama işler devlet mantığı ile yürütülmeye kalkışılınca beklenen olmadı.

Hâlbuki bu kurslar bir çatı yönetim tarafından tek elden yönetilmeliydi ve seçilecek öğretmenden tercih edilecek yayınlara, yapılacak sınavlara kadar her konuda yegane karar mercii bu yönetim olmalıydı.

Bu yapılmayınca liselerde “üniversiteye hazırlık kursu” adı altında açılan kurslar ortaokullardaki  “yetiştirme kursundan” öteye geçemedi.

En büyük hata da bu işin dinamosu öğretmenlerin seçiminde yapıldı.

Her şeyden önce dershanede öğretmenlik yapmak başkadır… Okulda öğretmenlik başka bir şeydir.

İlkinde alanında uzman olmayanı… Bir derste 60 soru çözmeyeni… Test tekniğini bilmeyeni… Soru hazırlama ve seçme yeteneğinden yoksun olanı…

Velhasıl anlattıklarıyla, yaptıklarıyla öğrenciye kendini beğendirmeyeni dershanede kapıdan içeri sokmazlar.

Ayrıca öğrenci devamsızlığını takip etmeyen.. velilerle sürekli iletişim halinde olmayan.. dershaneler de belli bir süre sonra kapılarına kilit vurmak zorunda kalırlar.

Bunlar göz ardı edilerek okul kurslarına öğretmen seçiminde öğrencinin istemediği öğretmene de sırf ücret alsın diye kurs görevi verilirse..verim alamayan öğrenci belli bir süre sonra kursu terk eder.

Ama ne öğrencinin kaydı silinir ne de velisi bu konuda bilgilendirilir. Öğretmen ücret alma.. idareci de kendinden istendiği şekilde sayıyı tam gösterme adına dönem sonuna kadar çiftlik gibi vaziyeti idare ederler.

Diğer bir sorun da adayın bilgisini ölçmede mühim bir yeri olan deneme sınavlarının bazı kurum yöneticileri tarafından getirilen yayın seçme yasağı nedeniyle yapılamamasıdır.

Sınav yapmak isteyenlere kaynak gösterilen EBA’dan (Eğitim Bilişim Ağı) soru seçme ve çoğaltma belli bir masraf gerektirdiği, çoğu öğretmen de idareden bu konuda destek almada zorlandığı için deneme sınavları yapılamamaktadır.

Bunlar yapılmayınca çoğu öğrenci kısa sürede kursu terk ediyor.

Dil sorunu nasıl çözülür?

Çok okumak ve yazmakla alakalı okuduğunu anlama ve yorumlama yeteneğinin bizim gençlerimizde olmadığı PİSA sonuçlarıyla ayan beyan ortaya çıktı.

Dalı önemli değil… Öğrenci okuduğu sorudan ne istendiğini anlayacak ki, doğru cevap versin…

Şu bir gerçek ki, bu günün gençliğinin en iyi bildiği ve konuştuğu argo… O da taş çatlasın yüz elli kelimeyle sınırlı.

Bu Ülke için bir felakettir…

Gidişat böyle olursa fazla sürmez.. bu millet eğer zaman yaşama hakkı tanırsa işaret diliyle konuşmaya başlayacak.

Bunu önlemenin yolu okullarda haftada en az iki saat öğretmen gözetiminde öğrencilere kitap okutmaktır.

Amaçlanan sonuca ulaşmak da ÖSYM’nin yapacağı sınavlardaki Türkçe sorularının Bakanlık tarafından seçilen klasiklerden ve Çağdaş Yazarların eserlerinden seçilmesinden geçer.

Burada öğretmenlere düşen görev çocuklara kitap okuma zevkini aşılamak, okuma yarışmaları düzenlemek ve teşvik için notla ödüllendirmektir.

Okul yönetimlerine düşen de okul aile birliği ile kütüphaneyi yeni eserlerle zenginleştirmek ve en azından okulun açık olduğu günlerinde açık tutmaktır.

Gerek TEOG gerek YGS türü sınavlarda Aydın’ı eski başarılı günlerine kavuşturmak bunlardan geçer.

Tabi uygulayacak yönetici bulunabilirse…

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA