CHP, Türk siyasi hayatının en köklü ve en renkli partisidir. Ne parti içi mücadelesi bitiyor, ne delege savaşları, ne de kurultay hesapları. Bu işlere o kadar çok zaman ve enerji harcıyorlar ki, neredeyse muhalefet yapmaya zamanları kalmıyor. Kabul etmek lazım ki her kademede parti içindeki rakiplerini tasfiye etmekte çok başarılı görünüyorlar. Bunu başarabilmek için de; mahalle delege seçimini iptal ettirmek, mahalle bazında ittifak kurmak, delegeleri çeşitli yöntemlerle ele geçirmek, yöneticileri MYK kararı ile görevden aldırmak, istifa baskısı kurmak, naylon üye yazmak, sahipsiz delege yerine başka delegeye oy kullandırmak, blok liste - çarşaf liste gibi yöntemlerde uzman olmak gibi çeşitli enstrümanları çok iyi kullanabiliyorlar.

  1. günlerde CHP’deki kongre süreciyle birlikte yine çeşitli olaylar ve tartışmalar parti örgütünü ve yerel basını meşgul etmeye başladı. Belediye başkanları, milletvekilleri, yerel yöneticiler, parti eski yöneticileri ve daha birçok partili, ilçe ve il yönetiminde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Bu aşamada her kademedeki delege seçimlerinde partinin yetkili organlarına itirazlar yapılacak, tartışmalar, istifalar, hakarete varan sözler, kavgalar devam edecek. Bu ne ilk ne de son olacak. Çünkü artık parti örgütü, tamamen profesyonel politika yapanların parti içi mücadele arenasına dönüşmüş durumda.

Sonu gelmez delege elde etme ve seçilme kavgalarının temelinde, kişisel talepleri karşılamaya yönelik bir particilik bulunmaktadır. Özellikle son yıllardaki gelişmeler, siyasi partilerdeki himayecilik ilişkilerinin ağırlığını artırmış, bilhassa büyük kentlerde kişisel ve grupsal çıkarları karşılamak için partiler, bazı kesimlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Bunların önemli bir kısmının parti üyeliği ve örgütte ağırlık kazanma hedefi, ideolojik, duygusal ve geleneksel bağlarından ziyade, kişisel isteklere yöneliktir.

Yine son dönemlerde toplumda oluşturulan kamplaştırma sonucunda seçmenler her partiye otomatik bir oy deposu oluşturmuştur. Bunun sonucu olarak da parti yöneticileri, daha nitelikli kadrolara eskisi kadar ihtiyaç duymaz hale gelmişler, parti yerel örgütlerinin profesyonelleşmesine politikadaki nitelik düşüklüğü eşlik etmiştir. Bu eğilimlerin üye tabanındaki ve örgütteki ağırlığı, kitle partisinde olması gereken bir partiyi, maalesef hedefinden ya da en azından örgüt tabanından uzaklaştırmıştır. Politik etkinliklerin düzeyi, kalitesi ve delege kavgalarında yaşananlar önemli ölçüde bunun ürünüdür.

Yeri gelmişken başka bir soruna değinmek istiyorum; “Çarşaf liste” ve “blok liste” sorunu. Bu listeler kongrelerde oy kullanacak temsilcilerin belirlendiği delege seçimlerinde kullanılıyor. İsterseniz biraz açalım. Aynı parlamentoda halkın yerine, temsilcilerimizin yani milletvekillerimizin yer aldığı gibi, partilerde de parti üyelerini parti içi seçimlerde temsil eden mahalle delegeleri seçiliyor. Bu delegeler de İlçe Kongresi’nde ilçe başkanı ile ilçe yöneticilerini ve il kongresinde oy kullanacak il delegelerini seçiyor. Yani sistem seçimle belirlenen temsilcilerin oy kullanarak parti organlarını belirlemesi üzerine kurulmuş durumda. İşte bu temsilcilerin yani delegelerin kimler olduğu ve parti içerisinde kime veya kimlere yakın olduğu, parti yöneticilerinin ve genel başkanlık için oy kullanacak kurultay delegelerinin de kimler olacağını gösteriyor.

Tam da bu noktada “Çarşaf liste” ve “blok liste” devreye giriyor. Demokrasi oyunu işte burada, delege seçimleri sırasında başlıyor. Mesela bir ilçe başkanı yeniden aday olacaksa veya bir milletvekili kendi işaret ettiği bir kimsenin yeni ilçe başkanı olmasını istiyorsa imdadına “Blok Liste” yetişiyor. Zira kendisini veya kendi işaret ettiği kişiyi yeniden seçecek delegeleri bizzat kendisi belirliyor ve “Blok Liste”ye yazıyor. Parti üyelerine de bu liste bildiriyor; “şu gün parti binamızda delege seçimi vardır, gelin oy kullanın” diye. Üye de delegelerini yani temsilcilerini kendisinin seçeceğini zannederek parti binasına geliyor. İlçe başkanının görevlendirdiği ilçe yönetim kurulu üyeleri ve görevlendirdiği kişiler gülücüklerle karşılıyorlar üyeyi. Üye hazirun cetveline imzasını atıyor. İmza atıldıktan sonra üye, kendi delegelerini kendisi belirleyeceğini zannederken eline bir liste tutuşturuluyor ve “bunu sandığa atıver” deniliyor. Hatta uzak yerlerden gelip te oylamaya katılmayan delegelerin yerine bile uygun zamanlarda oy kullanılabiliyor. İşte örgütü kayıtsız şartsız elinde tutmak için milletvekili, il ve ilçe başkanlarınca uzun pazarlıklar ve çok gizli çalışmalarla günler, gecelerce çalışılarak oluşturulan Blok Liste.

Ortak akıl, demokrasi falan kimsenin umurunda değil. Onların milletvekilliğinden, başkanlığından, kongre delegeliğinden daha önemli hiçbir şey yok da ondan. Sözde büyüklerin verdikleri akıllarla belirledikleri aday ve yine gizli gizli yaptıkları kifayetsiz listelerle partiye kaybettirdikleri yerel seçimlerin, tükettikleri itibarın hesabını vermek istemiyorlar da ondan. Sadece seçmenlerin kapılarını çalıp hala seçim kazanabileceklerini düşünüyorlar da ondan.

Yine biz dönelim seçim olayımıza. Günün sonunda il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanı, milletvekili falan her kimler olayı yürütüyorsa hepsi çok rahat. Demokrasi görünümlü parti içi diktatörlüğün verdiği huzur ve kendini seçecek delegeleri bizzat kendileri belirlemenin verdiği sonsuz güvenle parti koridorlarında bağırıyorlar. “Yaşasın parti içi demokrasi”.

Gelelim Aydın CHP’ye. Son dönemlerdeki il ve ilçe seçimlerinde kimlerin rol aldığını tekrar tekrar yazmaya gerek yok. 2017 kongre sürecinde de benzer olaylar yaşanıyor. Birileri sürekli parti yöneticileri üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Direnen olursa istifaya zorlanıyor. İstedikleri delegelerin ve yöneticilerin seçilmesi isteniyor. Dik durmaya çalışanlar istifa etmek zorunda kalıyor.

Güzelçamlı’da Panionion oyunları, Didim’de Didyma oyunları binlerce yıl önce bu topraklarda oyunların başlangıcı olmuşlardı. Ama günümüzde devam etseydi, bu oyunlar bile delege oyunlarının gerisinde kalırdı.

Meydanlarda demokrasi deniyor, ama kapalı kapılar ardında en faşizan söylemlerde bulunuluyor. Demokrasiye rahmet okunuyor. Söze geldi mi parti içi mücadele. Artık bu kısır parti içi mücadeleleri bir kenara bırakıp büyük resmi görme zamanı. Partiyi büyütecek, toplumun her kesimini kucaklayabilecek, gerçekten demokrasiyi işletebilecek, vizyon sahibi yöneticilere ihtiyaç var. Basiretsiz ve kurnazlık yaparak partide yer edinmeye çalışanlara prim vermemek lazım. Yoksa tarihin tozlu sayfalarına gömülüp gidersiniz. Arkanızdan da kimse rahmet okumaz.

”Demokrasilerde çare tükenmez, ama demokrasiye aykırı davrananlar tükenir.” (Servet Tanilli)

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR