Prof. Dr. Kerem Doksat, aşkı sadece ihtiras olarak ele almanın hata olduğunu söyledi ve ekledi: Gerçek aşk, cinsellik bittikten sonra da devam eder. Aşksız yapılan seks ise, yavan bir yemeği kerhen gevelemeye benzer.

Bütün tabiatın uyandığı ilkbahar, aşkın da en çok filizlendiği zaman dilimi niteliğini taşıyor. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kerem Doksat, aşkın sağlıklı ve sebatkâr bir bağlılık olduğunu dile getiriyor. Aşkın çok nadir durumlar dışında hastalık olarak nitelendirilemeyeceğini belirten Doksat, eklemeden edemiyor: “Dünyaca ünlü psikiyatr Eugène Minkowski, aşkı paranoyaya yakın fenomenler arasında görmektedir. Bunlar, hastalıklı denemeyecek ama normalliği de aşan bir takım ruhsal hallerdir. Kullanılan benlik savunma mekanizmaları, deliliğe çok yakındır. Bunlar arasında yansıtma, regresyon, aşırı değer verme, aşırı değersizleştirme, inkâr, fantezi kurma ve ayırma bulunmaktadır. Bir insan aşıkken, adı geçen bütün bu mekanizmaların engellenmesi gerçekten oldukça güç olmaktadır.”

BAĞIMLILIĞA DÖNÜŞMESİN

Aşık kişinin sevdiğini göklere çıkardığını ve bu sevginin etkisiyle gözlerinin kör olduğunu belirten Prof. Dr. Kerem Doksat, her türlü bağımlılığın hastalık kategorisinde değerlendirildiğini, bu nedenle aşkı bir bağımlılık boyutunda yaşamaktan uzak durmak gerektiğini söylüyor. “Sadece karşılık gören, saygılı ve sağlıklı bir bağlılıkla süslenen bir aşk insana iyi gelir” diyen Prof. Dr. Doksat, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kişi bazen kara sevdaya da düşebilir. Arapça"da sevda kelimesi siyah kelimesi ile akrabadır. Yani aşkın bir de karanlık yönü bulunmaktadır. "Kara sevda" tanımı, psikiyatride genellikle aşkına karşılık bulamayınca melankoliye giren insanlar için kullanılmaktadır.”

HER YAŞTA FARKLIDIR

Aşkın her yaşta farklı yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Doksat, aşkın yaş gruplarına göre nasıl yaşandığını ise şu sözlerle özetliyor: “Ergenlik ve gençlik aşklarında ani çıkışlar, zarar verme, intihar, depresyon, aşırı mutluluk ve ataklık aşkın tipik halleri arasındadır. Orta yaşta, romans ve sevginin ihtirasın önüne geçmesi, karşılıklı ilgi ve saygıyı artırır. Yaşlılık döneminde ise, seks önemini büyük ölçüde yitirdiği için bağlılık ve ağırlıklı olarak saygının hakim olduğu bir aşk ilişkisi yaşanır.”

SADECE İHTİRAS DEĞİLDİR

Aşkı sadece ihtirasa indirgemenin hata olduğunu belirten Doksat, “Beyindeki belli bölgelerin uyarılmasıyla, tamamen üremeye yönelik evrimsel bir refleks halinde tezahür eden cinsel çekim, en vazgeçilmez üreme ve neslini sürdürme stratejisidir. Oksitosin, testosteron gibi hormonlar ve nörokimyasal sinyaller şehveti uyandırır. Halbuki; cinsellik bittikten sonra da devam eden bağlılık, gerçek aşktır” diye konuşuyor. Aşkla ve aşk olmadan yapılan seks arasındaki farkı ise şu sözlerle açıklıyor: “Aşksız seks, hiç sevmediğiniz yavan bir yemeği kerhen gevelemeye benzer. Aşkla yapılan seks ise, bayıldığınız bir mamayı şehvetle yemek gibidir.”

AŞIRI BİR NEŞE HALİ YAŞANIR

Prof. Dr. KeremDoksat, aşkın başlıca hallerini ise şöyle sıralıyor:
- Aşık olan kişide, normalin üzerinde bir neşe hali gözlenir.
- Aşık kişi bakımına, süsüne ve makyajına çok fazla önem verir.
- Gözü başkasını görmez.
- Eleştiriye veya aşkının aleyhindeki sözlere tahammül edemez.
- Zamanının çoğunu aşkını düşünerek ve hayaller kurarak geçirir.
- Sorumluluk ve yükümlülüklerini sevgilisi uğruna ihmal edebilir.

Aşk acısı kadınları ağlatır erkekleri ise depresyona sokar

Kadın-erkek herkesin, biten bir aşkın ardından acı çektiğini belirten Prof. Dr. Kerem Doksat, “Kadınlar daha çok ağlayıp sızlar ama daha kısa sürede toparlanır. Erkekler ise daha fazla örselenir ve depresyona girer. Bu, her iki cinsin beyin yapılarının farklı olmasından kaynaklanır” diye konuşuyor. İnsanın canını en çok acıtan aşkın karşılıksız aşk olduğunu belirten Doksat, ekliyor: “Karşılıksız aşk insanın içini çok acıtır. Kişi reddedilmeyi karşılayabilecek olgunluğa ulaşamamışsa, bu acı daha da yoğun olur. Nitekim ergenler ve gençlerde büyük tepkiler görürsünüz. Sanatın bir alanına eğimli insanlar için ise, karşılıksız aşk yaratıcılık için bir aracıdır. Bunun çok sayıda örneği vardır. Mesela benim sanatçı bir tanıdığım, bugüne dek tam üç kere boşandı ve her boşanma işleminin öncesinde, birer şiir kitabı yazdı.”

Aşka dayanan hastalıklar

“Aşk, bazen bir hastalık halinde tezahür edebilir” diyen Prof. Dr. Doksat, aşktan kaynaklanan hastalıkları şöyle sıralıyor:
- Erotomani: Kişide kendinden çok üstün olan tanışmadığı birinin kendisine aşık olduğu hezeyanı vardır. Ona mesajlar yollayabilir, hatta onu öldürmeye bile kalkabilir. Bazen de sapkınlaşır. Uygunsuz şeylere karşı arzu duymaya başlar.
- Fetişizm: Bu hastalık, kadın ayakkabısı gibi cansız nesnelere ya da kadın ayağı gibi bir organa aşırı ilgi duyma hali anlamına gelmektedir.
- Erotolepsi: Aşırı seks düşkünlüğü hatta seks bağımlılığı anlamına gelen bu hastalık, her iki cinste de görülebilir.
- Nimfomani: Kadınların tatmin bulamayarak, sürekli seks yapma isteğini yansıtır.

Aşkın ömrünü uzatmanın yolları

- Karşınızdaki kişiyi "bir şeyler için" veya "bir şeylerden dolayı" değil, "bir şeylere rağmen" sevin.
- Saygıyı ihmal etmeyin.
- Sevginizi söyleyin; anlaşılmayı beklemeyin.
- Yıkıcı değil yapıcı olun. Eleştirilerinizi yumuşaklıkla ve sabırla yapın.
- Gönül kırıklığı olmuşsa, bunu derhal tamir edin. Çünkü aşkta gururun yeri yoktur.
- Hiçbir konuda sevgilinizi aldatmayın, değmez!
- Aşk canlı bir şeydir, onun için de beslenmesi gerekir. Doğum günlerini ve evlilik yıl dönümlerini kesinlikle ihmal etmeyin. Küçük hediyeler vermenin önemini sakın unutmayın.

H2