15 Temmuz ABD/FETÖ'cü darbe girişiminden sonra, Türk Ordusuna subay yetiştiren köklü kurumlar olan Askeri Liseler, Harp Okulları ve Harp Akademilerin kapatılması ve Askeri Hastanelerin de Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi; 1918 sonrası İstanbul'un işgalini hatırlattı. O günlerde de askeri okul ve hastaneler İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilerek karargâh yapılmıştı. Bununla da yetinmeyen düşman kuvvetleri ve işbirlikçileri, 'Kuvayı Milliye ruhu taşıyor' diyerek bu öğrenci/subayları yıldırarak kaçırtmıştı. Bununla da yetinmeyen düşman, Sevr Antlaşmasıyla askeri okulların kapısına resmen kilit vurmuştu.

MONTROS ANTLAŞMASIYLA BAŞLADI

30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Türk ordusu terhis edildi ve tersane ile askeri kışlalarına girilmeye başlandı. 25 maddeden oluşan bu Antlaşma'nın 5. Maddesi "Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir"şeklindeydi. Askeri kısıtlamalar açısından bir madde de 6. Maddeydi: "Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır." Bu Antlaşmadaki kritik maddeleri de bahane eden İngilizler, Yunan ordusunu 15 Mayıs 1919 günü İzmir'e çıkardı. İşgali adım adım genişletti.

SUBAY KAYNAĞI KURUTULMALI

İşte bu süreçte, Türk ordusunun gücü kırılmaya ve onun kurumları bir bir tasfiye edilmeye başlandı. İlk iş olarak muvazzaf ve yedek subay adayları talimgâhları olarak piyadeler için Maltepe, Yakacık, Pendik ve Kızıltoprak bölgelerinde, sahra topçuları için Metris çiftliği, ağır topçular için Rami Kışlası ve süvariler için Balmumcu'da faaliyette bulunan talimgâhlar lağvedilerek adaylar terhis edildi. 1915 yılından buyana askeri hastane olarak kullanılan ve bir kısmı da Mekteb-i Askeriye Müdürlüğü olarak kullanılan Pangaltı Harp Okulu binası, İngiliz General Wilson tarafından boşaltılarak, 13 Aralık 1918'den itibaren İngiliz kuvvetleriyle işgal olundu. İşgal Kuvvetleri Komutanlığı karargâhı yapıldı. Rumların da baskısıyla Pendik ve Maltepe'deki kışlalar 48 saat içinde boşaltıldı. Mekteb-i Askeriye Müdürlüğü Çengelköy'deki Kuleli Askeri Lisesi'ne taşındı. Bostancı, Erenköy ve Göztepe bölgesindeki talimgâhlar da hızla kapatıldı. Amaç, Türk ordusunun subay kaynağını en kısa sürede tüketerek direnci kırmak ve resmi işgali sorunsuz gerçekleştirmekti.

KULELİ ERMENİ YURDU YAPILDI

16 Mart 1920 günü İstanbul'un büyük kuvvetlerle resmen işgalinden sonra baskılar daha da arttı. Halıcıoğlu'nda yeniden açılan Harbiye Mektebi, Nisan 1920'de işgal olunarak kapatıldı. (Bu günlerde Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve İsmet Paşa Ankara'ya iltica etti.) Kapatılmada rol alan Anzavur'un kayınbiraderi Üsteğmen Ali olmuştu. Okulun Ağır Makineli Tüfek Bölüğü'nde bulunan Üsteğmen Ali, öğrencileri işgal yönetimine, "öğrencilerin Kuvayı Milliye ruhu taşıdıklarını ve Anadolu hareketini benimseyerek desteklediklerini" jurnaller! İngiliz İşgal Yönetimi, Harp Okulu öğrencilerini ilk etepta izinli sayarak evlerine gönderir. Evleri İstanbul'da bulunmayan öğrenciler ise Kuleli Askeri Lisesi'ne misafir olarak yerleştirilir. Ancak iş bununla da kalmaz. Bu öğrenciler 5 Temmuz 1920 günü Kuleli'nin öğrencileriyle birlikte Kağıthane'ye nakledilirler. Kuleli Askeri Lisesi binasını da Ermeni yetimhanesi yaparlar. Kağıthane'ye nakledilen öğrenciler burada 25 günlük bir sefalet hayatı yaşadıktan sonra, sırasıyla Eyüp, Maçka ve Beylerbeyi'ne gönderilir. 12 Eylül 1921 günü de Maçka Kışlası'nda öğrenim gören Harp Okulu tamamen kapatılır.

ASKERİ TIBBİYE'YE DE BASKI

Baskılar sonucu İstanbul'da askeri okul kalmaz. Harp Okulu, Kuleli ve Bursa Askeri Lisesi öğrencileri Ankara'ya giderek Milli Orduda görev alırlar. Harp Okulu çekirdek halinde ve bir talimgâh şeklinde 1 Temmuz 1920'de Ankara'da Cebesi'de Abidin Paşa Köşkü'nde kurulur. İlk etapta 250 öğrenci eğitim görür. Bu okul daha sonra değişik sınıflarda genişletilerek, Türk ordusunun subay ihtiyacı karşılanır. 1 Nisan 1923'te Ankara Talimgâhı, Harbiye Mektebi adını alarak, 27 Eylül 1923'te İstanbul'a gelerek Pangaltı'daki eski binasına yerleşir.

İşgal yıllarında İstanbul'da bulunan Askeri Tıbbiye Okulu kaldırılmamışsa da askeri kimliğinden ayrılmıştır. İşgal yönetiminin denetimi altındaydı. Vatansever subaylar Ankara'ya kaçar. Aynı durum Erkân-ı Harbiye Mektebi (Harp Akademisi)'nin de başına gelir. Bu okul da Teşvikiye'den Beylerbeyi'ne taşınır. Amaç öğrencileri yıldırmaktır. Bir süre sonra okul tamamen kapatılır ve öğrencileri de Ankara'ya gider. Lozan Antlaşması'ndan sonra 1 Ekim 1923 günü yeniden İstanbul'da açılır. 1927 yılında da ismi Harp Akademisi olarak değiştirilir. (Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, III. Cilt, 6'ncı Kısım, (1908-1920), Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara, 1996, s.250-266.)

SEVR ANTLAŞMASI KAPATTI

İşbirlikçi İstanbul Hükümetinin, 10 Ağustos 1920 günü Fransa'da imzaladığı ve Ankara'nın kabul etmediği Sevr Antlaşması, "Ordusuz bir Türkiye' hedefliyordu. "Askerlikle İlgili Hükümler Bölümü"nde ise"Askeri okulların kapatılması" emredilir. Deniz ve hava gücünün olmadığı Antlaşmada, Osmanlı Padişahına 700 kişilik 'koruma gücü' tayin edilir. Bursa-Samsun ve Sivas arasında sıkışıp kalacak olan Yeni Türkiye'de 35 bin kişilik de jandarma gücüne izin verilir. Antlaşmada askerlik 'gönüllü' olacak, 'yedek subaylık' ise olmayacaktır. Antlaşmanın ilgili bölümü aynen şöyleydi: "Bütün askeri okullar kapatılarak, bir tek subay yetiştirme okulu, bir de yerel okul bırakılacaktır. Bu okullardaki öğrenci sayısı da subay sayısı ile orantılı olacaktır." (Cahit Kayra, Sevr Dosyası, Boyut Kitapları, İstanbul, 1997, s.89-91.)

 

 

KUTU

 

İLK SUBAYLARA SESLENEN MUSTAFA KEMAL PAŞA:

 

'Ordumuz, haysiyet mücadelesinde,

milletin yegâne dayanağıdır'

 

 

Ankara Subay Adayları Talimgâhı Mektebi'nden dört aylık sıkı eğitimden sonra ilk mezun olanlara, 1 Kasım 1920 günü diploma verildi. Törene TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa da katıldı. Paşa, törende yaptığı konuşmada, Batı'nın Türkiye'yi parçalamak arzusundan vazgeçmediğini hatırlatarak, "Hakikaten bu gençler başlarında subayları ve öğretmenleri oldukları halde buraya gelmişler ve burada fedakârlığın maddi bir misalini vücuda getirmişlerdir. Bundan dolayı esasen dedikleri takdire ve tebriğe değerdir. Ordumuz, hayat ve haysiyet mücadelesinde, milletin ve milletin gayelerinin yegâne dayanağıdır. Orduda inzibatın yegâne tecelli vasıtası aydın, kahraman, fedakâr subaylardır. Şu fevkalade ahval ve şartların heyecanlarıyla, gayeleriyle yetişecek olan genç subaylarımız, bize bağımsızlık için daha kuvvetli ümitler bahşedeceklerdir" der. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.10, Kaynak Yayınları, 2012, s.84-85.)

 

OKUL HATIRA DEFTERİNE YAZDIKLARI

Paşa, okulun hatıra defterine ise şunları yazar: "Türkiya Büyük Millet Meclisi hükümeti 'Ya istiklâl ya ölüm' ahdiyle yetişen ilk bağımsızlık subaylarının ordu ve milletimize takdim ve emanet olunduğunu görmekle bahtiyardır." 

isgal-kuvvetleri-harbiyede-18-ocak-1919-1.jpgharbiye-mektebi-ingiliz-bayragi-1.jpgankara-subay-mektebi-1-kasim-1920-1.jpg