Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Kayseri'de hayırsever işadamı Süleyman Çetinsaya'nın, eşi Nurcan Çetinsaya adına Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde yaptırdığı konferans salonunun açılışı ile Kayseri Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği, ''Geleneksel Başarı Ödülleri Yarışması'' ödül törenine katıldı.

Bozdağ, burada yaptığı konuşmada, her alanda büyük bir değişim yaşayan Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını belirterek, ''Türkiye daha iyi noktada ve daha ileri bir noktaya doğru yol alıyor. Bunda da elbette basının rolü çok büyük. Eğer bir ülkede demokrasi dışı yapıları basın alkışlarsa, orada demokrasiyi güçlendiremezsiniz'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle devam etti:

''28 Şubat'a şöyle geriye dönüp bir baktığınızda, orada 28 Şubat'ı ayakta alkışlayan bir medya yapısının olduğunu hep beraber gördüğümüz gibi, onun karşısında milletin, demokrasinin, hakkın, hukukun sesi olan medyayı da görüyoruz. 12 Eylül'e bakın, 12 Mart'a, 27 Mayıs'a bakın. Demokrasi dışı, hukuk dışı yolları benimseyenlerin, yanlarında medya olmadığı zaman başarı elde etmeleri mümkün değil. Onun için bir ülkede demokrasi, hukuk güçlendirilmek isteniyorsa, orada medyanın her zaman hukuktan ve demokrasiden yana tavır koyması, hukukun ve demokrasinin dışına çıkanlara karşı tavrını belirlemesi son derece önemli. Ben 28 Şubat'ı çok yakından yaşadım, 12 Eylül'ü biliyorum, sizin içinizde 12 Mart'ı bilen büyüklerim de var, onlar da biliyor. O dönemde Türk basınının verdiği sınavlar da var. Hepimiz görüyoruz ve bu sınavlara baktığımızda, diyoruz ki Türkiye daha iyisine layık, daha iyisini yapabilir. Yanlışları, eksileri, kötü olanları tasfiye ederek, onun yerine iyi olanları ikame ederek yolumuza devam etmeliyiz.''

-''Basın da demokrasiye sahip çıkmalı''-

''Darbecileri alkışlayan bir basın olmaz, olamaz'' diyen Bozdağ, şöyle konuştu:

''(Darbe yapmıyorsunuz) diyen veya darbe yapılmasının lazım geldiğini ifade eden, onları tahrik ve teşvik eden birtakım yapıları eğer basın manşet atıyorsa, o zaman orada başka şeyler var demektir. Demokrasinin olmadığı bir yapı var ve basın da bu demokrasiyi içine sindirememiş demektir. Onun için demokrasinin kökleşmesi, sadece siyasilerin ve milletin demokrasiye sahip çıkmasıyla olmaz. Basın da demokrasiye sahip çıkacak ve ona göre demokrasiden, haktan, hukuktan yana tavrını koyması gerektiği zaman koyacak'' dedi.

Bozdağ, 27 Nisan muhtırasına ilk gün alkış tutan medya grupları olduğunu yakından müşahede ettiklerini dile getirerek, şunları söyledi:

''Öyleyse, demokrasiyi kökleştirmek ve geliştirmek için bizim alacağımız çok ama çok mesafe var demektir. Bunlar içinde de en önemli gayreti, çabayı basının göstermesi, mücadeleyi basının vermesi lazım. Bizim de bu mücadeleyi onlarla birlikte yürütmemiz lazım. Çünkü siyaset güçlü olursa, o ülkede demokrasi de güçlü olur. Baktığınız zaman bütün ara dönemlerde demokrasiye balans ayarını esas millet vermiştir. Sincan'da tankları yürütenler, balans ayarı falan vermemiştir. Onlar öyle olduğunu zannettiler. Esas balans ayarını her defasında sandıkta millet vermiştir. 12 Eylül darbesi olmuştur, Kenan Paşa, 'horoz partisi'ni yani MDP'yi işaret etmiştir, aba altından sopa göstermiştir adeta halka. Ama bu milet pazar günü yüzde 44 Anavatan'a oy vermiştir, en büyük ayarı millet sandıkta vermiştir.

En son baktığınız zaman, 28 Şubat'ta balans ayarını verdiklerine bakarsanız, bin yıl sürecek bir süreci başlatanlara bakarsanız, 15 yıl geçti, daha 985 yıl var demektir. Ama 'bin yıl' diyenler ortada yok, milletin yüzüne de bakamıyorlar, hiç kimsenin yüzüne bakamıyorlar. Neden, millet balans ayarının en alasını herkese verdi de o yüzden bakamıyorlar.''

Ülkeyi birbirine düşürmek için Danıştay saldırısı, Malatya Zirve Yayınevi katliamı, rahip Santoro ve Hrant Dink olayları gibi birçok karanlık olayın yaşandığını ifade eden Bozdağ, ''Bu karanlıkta lambayı yine millet yaktı. 22 Temmuz'da herkese balans ayarını, yine Kayserililer, Sivaslılar, Yozgatlılar, yine 75 milyon insanımız verdi. Onun için demokraside en büyük güç, milletin gücüdür. Biz ona inanıyoruz'' dedi.

Türkiye'nin her alanda güçlü olmasını istediklerini vurgulayan Bozdağ, ''Ekonomide olduğu gibi, demokrasinin de, hukuk devleti anlayışının da güçlü olmasını istiyoruz. Geldiğimiz günden bu yana da bu gücün her alanda büyümesi için gecemizi gündüzümüze katarak büyük bir çalışmanın içerisindeyiz'' ifadesini kullandı.

-Basın özgürlüğü-

Bozdağ, basın özgürlüğüyle ilgili alanlarda bir sorun olmaması, Türkiye'de basının hür ve özgür bir şekilde yazıp ve çizmesi için önemli adımlar attıklarını belirterek, şöyle konuştu:

''İfade hürriyetiyle ilgili yaşanan sıkıntılarla alakalı eğer yasalarda sorun varsa, biz bu sorunları düzeltmeye, ortadan kaldırmaya, yasaları daha iyi yapmak için adım atmaya her zaman hazırız, her zaman da yapılması gereken ne varsa, onları yaptık. Örneğin, meşhur 301. maddemiz vardı. Bu maddenin benzeri, dünyanın her ülkesinde var. Biz özgürlükle başlayan bir yasa yaptık, onun için bakan iznini de kaldırdık, bir baktık ki, Türkiye'nin her yerinden 301'den, neredeyse ağzını açan herkese dava açılmış. Yazan, çizen yargılanıyor, hakimin huzurunda. Sonra tekrar tuttuk biz 301. maddeye bakan iznini yeniden koyduk.

Şimdi hepimiz, Fransa'daki Anayasa Konseyinin Ermeni yasasıyla ilgili verdiği kararı alkışladık. Ben de alkışladım, eminim Kayseri de alkışladı, bütün Türkiye alkışladı. Çünkü insan haklarından yana bir karar aldıkları için, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi'nin ruhunu yansıttığı için alkışladı ve doğru bir karar olduğu için alkışladı. Yani tarihleri meclislerin yazamayacağı gerçeğine uygun olduğu için alkışladı. Ama bakın, Türkiye'nin uygulamasına, bu ülkede yıllar yılı başı örtülü öğrenciler, üniversitelerin kapısında hüngür hüngür ağlatıldı. Siyaset kayıtsız kaldı, ağlatanların gerekçesi, Anayasa Mahkemesinin kararlarıydı. Sonra Danıştay, sonra üniversiteler, mahkemenin kararına dayanıp haksızlığı hak gibi uygulamaya kalktılar. Sonunda büyük haksızlıklar oldu ve bu haksızlıkların temelinde, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar yatıyor.''

''Keşke Fransız Anayasa Konseyinin bu kararı, bizim mahkemelerimiz açısından da çok büyük bir örnek olarak değerlendirilmiş olsa'' ifadesini kullanan Bozdağ, ''Umarım, bizim mahkemelerimiz de bu anlamda özgürlükleri genişletici, ifade hürriyetinin önünü açıcı kararlar verir. Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarla yürütmeyi zorlamalı, 'daha özgür bir Türkiye oluşturacak yasal değişiklikleri yapın' diye. Mahkemeler adım atarken, karar verirken, özgürlükten yana adımlar atmalı, kararlar ortaya koymalı'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ''Malesef Türkiye'de çok açık söylüyorum, meclis özgürlüğün önünü açıyor, mahkemeler kapatıyor, meclis adım atıyor, mahkemeler kapatıyor. Onun için sadece yasaları değiştirmekle basını özgür kılma imkanı yok. Uygulayıcıların da zihniyetinin de değişmesi lazım. Uygulayıcılar, özgürlükten yana yorum yaparlarsa, umuyorum ki bugün mahkemelerdeki dosyaların büyük bir kısmı, daha ilk incelemede takipsizlikle geri dönecek işlerdir'' diye konuştu.

-''Yazıp çizmek önemli iştir''-

Gazetecilikle alakalı konularda bir kişi yazdı, çizdi diye hakkında soruşturma açılmasını hiç kimsenin tasvip etmeyeceğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:

''Yazıp çizmek önemli iştir, çünkü onun mesleğidir. Yazıp, çizecek, konuşacak. Mesleğini yaptığı için bu kişi soruşturma geçirirse, biz de bundan rahatsız oluruz. Ama bir gazeteci, yazma, çizme dışında başka bir suç işlediği zaman, o suçtan yargılandığında (gazetecilikten dolayı yargılanıyor) dersek, o zaman yanlış yapmış oluruz. Her mesleğin içinde yanlış yapan olur. O, o mesleği lekelemez. Ama burada gerçekten büyük bir çarpıtma var, büyük bir dezenformasyon var. Türkiye'yi uluslararası planda da şikayete giden siyasiler var, başka kesimler var. Gazetecilik faaliyetinden dolayı yatmayan, başkaca suçlardan dolayı haklarında soruşturma açılmış, kovuşturmaları devam edenler var. Maalesef bunu gazetecilik yapanları AK Parti Hükümeti içeri atıyor gibi bir haksız, gayriahlaki, gayrihukuki yaklaşım var.''

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da yaptığı kısa konuşmada, ''Zaman zaman gerçeklerin daha hızlı seyrediyor olması, basının omuzlarındaki yükü daha da artırmaktadır. Özelikle seçim zamanlarında, toplumun hassasiyetinin ölçüldüğü anketler olsun, ister yerel, ister genel seçimler olsun, biz basın mensuplarının daha çok yorulduğunu görüyoruz. Mecliste arkadaşlarımız, basın çalışanlarının sorunlarının minimize edilmesi adına çalışıyorlar'' dedi.

Konuşmaların ardından, Kayseri Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği, ''Geleneksel Başarı Ödülleri Yarışması''nda dereceye giren gazetecilere ödülleri verildi.

Anadolu Ajansı Kayseri Bölge Müdürlüğü muhabirlerinden Orhan Canbulatel ve Tevfik Işık'a ödüllerini Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz verdi.