Hemen hemen her gün içinde çocuklarımın da olduğu okul eğitim sistemimizi ve ardından bu sistemin yetiştirdiği yetişkinleri düşünüyorum. Aklıma sık sık TEOG sınavlarına hazırlanan 14 yaşındaki oğlumun bana söyledikleri geliyor: “ Anne hayat çok zor.”

Çocuğuma yaşamı, doğanın güzelliklerini, yaşamdan keyif alınmasını, sınavları çok önemsememesi gerektiğini anlatsam da, sınavlardan aldığı puanları sormasam da çocuğum omuzlarında daha şimdiden ağır bir yük hissediyor. Çünkü benim çocuğumdan sabahtan akşama kadar süren okulun ardından akşamları 3-4 saat ve hafta sonları yüzlerce binlerce test çözmesi isteniyor. Çocuğuma eğer bunu yapmaz, yeterince test sorusu çözmezse “büyük yarış” veya çocukları daha şimdiden “başarılı ve başarısız”, “zeki veya değil” , “çalışkan veya tembel” diye kategorize eden bu acımasız sistemde kaybedeceği sinyali veriliyor. Hayatta ne işe yarayacağı belli olmayan, ezberlenmiş bir sürü bilgiyi bir bilgisayar gibi tıka basa beyinlerine doldurmakla meşgul çocuklar, kaygı ve korku ile bu sınavı bekliyor.

teog-resim.jpgBu acımasız sınavda sadece ilk % 1-2 ye girenler göklere çıkartılıyor, örnek gösteriliyor veya başarılı sayılıyor. Çöp tenekesine atıldığını hisseden diğerleri, muhtemelen ileride sorgulayacakları ama çoktan geç kalındığı için teslim olacakları sistemin içinde kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Doğanın, hayvanların güzelliklerini tadamadan, tahtadan küçük bir kutu bile yapamadan, basit bir ev aletini bile tamir edemeden, yemek pişiremeden oyunlarla yaratıcılığı keşfetmeden, arkadaşları ile oynarken insanı tanıyıp sevemeden, kendi bedenini geliştirecek sporlar yapamadan büyüyüp gidiyor. Ortaya grup çalışması değil kişiler arası statü veya materyaller için yarışıp duran; dünya ve evren farkındalığı olmayan bireyler fabrikadan çıkarcasına sürülüyor.

Farkında mıyız? Hayatı ağırlaştırıp zorlaştıran dünyanın kendisi mi yoksa bizler miyiz, ne dersiniz?