DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Mahmur ve Kandil"den dönen 34 kişinin serbest bırakılmasının ardından yapılan coşku ve sevinç gösterilerinin halkın “bir an önce barış istemi ve talebini” yansıttığını ifade ederek “Mütevazi bir barış adımını bile, kahramanlık-teslim olma-teslim alma-yenme-yenilme gibi kışkırtıcı bir savaş diliyle tanımlamak, ancak ve ancak toplumun barış ve huzur taleplerine karşı sorumluluk duymayan siyasetçilerin işi olabilir” dedi.

Türk, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli"nin geliştirdikleri “ırkçı” söylemlerle Türkiye"yi tehlikeli bir noktaya doğru sürüklediğini savunarak, halkı kışkırtmalara karşı olgun ve duyarlı davranmaya çağırdı. Türk, Hükümet"e de "barış grubu"nun gelişiyle oluşan olumlu süreci demokratik açılıma dönüştürerek sürdürme ve cesur adımlar atma çağrısında bulundu.

DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna DTP Genel Merkezi"nde Mahmur ve Kandil"den 34 kişinin Türkiye"ye gelişi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Türk, Abdullah Öcalan"ın çağrısı üzerine PKK"nın, “barış ve çözüme şans tanıma, demokratik siyasetin önünü açma amacıyla” Türkiye"ye barış grubu gönderdiğini anımsatarak tıkanmış siyasetin önünü açmaya dönük atılan bu “tarihi nitelikteki” adımı, barışa ve demokrasiye olan inancın, arayışın ve samimiyetin göstergesi olarak tanımladıklarını ve oldukça önemli bulduklarını bildirdi. Bu adımın, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü açısından yeni bir dönemi ifade ettiğini kaydeden Türk, “Bu yeni dönem, yüz binlerce insanın barış ve özgürlük için ortaya koymuş olduğu coşku ve sevgi selinden açıkça anlaşılmaktadır. Halkımızın saygıya değer bu barış coşkusu ve heyecanı, bizlere bir kere daha barış ve demokratik çözüm konusundaki sorumluluklarımızı hatırlatmış, temsiliyet görevimizin önemini ortaya koymuştur” dedi.

DTP olarak, bu gelişmeyi 30 yıllık çatışmalı ortamın ardından ölümlerin durduğu bir sürecin gelişebilmesi için oldukça ön açıcı ve önemli bir başlangıç adımı olarak gördüklerini belirten Türk, yüz binlerce insanın kendiliğinden harekete geçerek, gelen barış grubunu büyük bir coşku ve sevinçle karşıladığını söyledi. “Silopi"den Diyarbakır"a, oradan ülkemizin çeşitli kentlerine kadar uzanan bu coşku ve sevinç gösterileri, "bir an önce barış istemi ve talebini" yansıtmaktadır” diyen Türk, “Bu sevinç, savaşın bir diğer mağduru olan, çatışmalarda evlatlarını kaybeden yurttaşlarımızın barışla buluşacak olması adına da duyulan bir coşkudur. Barış grubunun gelişi sırasında yaşanan ve bir bayram havasına dönüşen gelişmeler, bu nedenle bir kez daha doğru okunmalı ve doğru anlaşılmalıdır diyoruz” diye konuştu.

“BARIŞ ADIMI BİLE SAVAŞ DİLİYLE TANIMLANIYOR”

Bu tabloyu bir şov olarak gören yaklaşımları, büyük bir talihsizlik olarak gördüklerini açıklayan Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mütevazi bir barış adımını bile, kahramanlık-teslim olma-teslim alma-yenme-yenilme gibi kışkırtıcı bir savaş diliyle tanımlamak, ancak ve ancak toplumun barış ve huzur taleplerine karşı sorumluluk duymayan siyasetçilerin işi olabilir. Maalesef, ülkemiz ve halklarımız, ayrıcalıklı konumlarını ve iktidarlarını, hala savaşçı söylemle sürdürmeye çalışan siyasetçiler tarafından sürekli olarak kutuplaştırılmaya ve kışkırtılmaya devam edilmektedir.”

Halkın atılan bu adımı büyük bir coşkuyla sahiplenmesinin, Kürtlerin barışa kenetlendiğini apaçık gösterdiğini dile getiren Türk, samimi olunması ve cesur adımlar atılması halinde demokratik açılım sürecini milyonlarca yurttaşın sahipleneceğinin görüldüğünü ifade etti. “Türk ve Kürt gençlerinin ölmeyecek olmasına, Türk ve Kürt annelerin artık ağlamayacak olmasına duyulan sevinç ve coşkudan daha doğal, daha barışçıl ve daha güzel ne olabilir?” diye soran Türk, bölgedeki gelişmelere objektif bir gözle bakılması ve bir empati kurulması durumunda halkın bu coşkusunun, yıllardır çekilen acılarla ve ızdıraplarla doğru orantılı olduğunun görüleceğini ve kimsenin buna öfkeyle yaklaşamayacağını söyledi.

“Kürt halkının barış iradesi, kararlılığı ve inancını açığa çıkartan, bu noktada açılım sürecinin de önünü açacak olan” bu adımın, siyasi liderler tarafından doğru ele alınmadığını ifade eden Türk, “Siyasi parti liderlerinin kullandığı dil, barış grubunun gelişini bir gerilim kaynağı olarak göstermek isteyen, buradan hareketle de ortamı kışkırtıp, süreci provoke etmeye çalışan bir takım odakları beslemektedir. Barış grubunun gelişini sloganlara ve üzerlerindeki kıyafetlere kadar indirgeyen dar ufuklu ve kısır yaklaşımlar, bu adımı özünden boşaltmaya dönük bir amacı ortaya koymaktadır. Bu milliyetçi yaklaşımlar, asıl görülmesi gereken barış ve demokratik çözüm boyutunu geri planda bırakmak, kışkırtıcı nitelikte haber ve yorumların önünü açıp yıllardır bölgedeki gelişmelerden bihaber tutulan kamuoyunu yanlış yönlendirmekten başka bir şey değildir” diye konuştu.

“KÜRTLERİ LİNÇ ETTİRMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?”

Milliyetçiliği, ırkçılığı ve militarizmi kendisine kılavuz edinen, savaş rantçısı bir takım siyasi odakların, toplumun bu barış yürüyüşünden olabildiğince korktuğunu ve provokasyonlar çıkarmanın peşine düştüklerini söyleyen Türk, “Çatışma, ölüm, kan ve gözyaşından başka bu topluma önerecek bir çözümü olmayan CHP ve MHP, barış grubunun gelişiyle oluşan olumlu iklimi tersine çevirebilmek ve ortamı kışkırtabilmek için büyük bir çaba sarf etmişlerdir” dedi.

Kürt raporlarında barıştan, aftan söz eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal"ın “hukuk katledilmiştir”, “Hükümet teslim olmuştur”, “bu işin özü yanlıştır” gibi ifade ve açıklamalarla milliyetçiliği, ırkçılığı ve şovenizmi tetiklediğini savunan Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Baykal, bu çıkışıyla barıştan değil, savaştan yana olduğunu, ölüm ve gözyaşından beslendiğini bir kez daha ortaya koymuştur. CHP"nin, MHP ile kol kola girerek geliştirdiği bu savaş ittifakının, kamuoyu ve halkımız tarafından net bir şekilde görülmesi gerekmektedir. Hem Baykal, hem de Bahçeli geliştirdikleri ırkçı söylemlerle Türkiye"yi tehlikeli bir noktaya doğru sürüklemektedir. Bahçeli "İstanbul, Silopi değildir" diyerek kime hangi mesajı göndermektedir? Sormak istiyoruz, Kürtleri linç mi ettirmek istiyorsunuz? Kürtleri kıyımdan mı geçireceksiniz? İşte Türkiye açısından gerçek bölücülük budur. Halkları birbirine karşı kışkırtan yaklaşım budur. Bunun, son 30 yıldır Kürt-Türk çatışması yaratmak isteyen Ergenekon zihniyetinin ta kendisini olduğunu söylemekten kendimizi alamıyoruz. Öyle ki, son günlerde batı illerimizde Kürt yurttaşlarımıza karşı linç girişimleri ve saldırılar yaşanmakta, toplumsal barış giderek yara almaktadır. Sokaklara çıkarılan bazı kesimler, Kürtlere karşı kışkırtılmakta, sokak çatışmasının önü açılmaya çalışılmaktadır. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Annelerin ve gazilerin yaşadıkları acıları ve duygularını manipüle etmek ve onları kışkırtmak suretiyle, toplumsal gerginlik çıkarmak planlı ve organizeli bir girişimdir.”

“BAYKAL KÜRTLERE KARŞI IRÇI SALDIRILARI SAHİPLENİYOR”

Türk, Ankara"da, Trabzon"da, Konya"da, Edirne"de, Elazığ"da, İstanbul"da Kürtlere ve DTP teşkilatlarına yapılan saldırıların ardından Baykal"ın, “Sokaktaki tepkiler üzerine hükümet açılımda frene basmıştır” dediğini belirterek “Baykal"ın, sokak tepkisi dediği, Kürtlere karşı linç girişimleridir. Böylece Baykal ve partisi, Kürtlere karşı ırkçı saldırıları açıkça sahiplendiğini göstermiştir. Yaşanabilecek olumsuzlukların vebali bu iki partiye ait olacaktır. Güvenlik güçlerinin, bu linç gösterilerine seyirci kalmasını, engellememesini, sorumsuzca görevini keyfi kullanarak partimizi sindirmeye yönelik bir tutum olarak değerlendiriyoruz.”

Bu olumsuz gelişmelerin diğer tarafında Hükümet"in izlediği tutumun yer aldığını dile getiren Türk, barış grubunun gelişini açılım sürecine destek olarak görmesi gereken bir siyasi iktidarın en baştan işi “siyasi şov” olarak nitelendirmesinin “hazin bir tabloyu” yansıttığını ifade ederek “Milliyetçi tehditlerden korkan Hükümet, partimizi hedef alarak CHP ve MHP"nin geliştirmeye çalıştığı gerilimli ortamdan etkilenerek geri adım atmıştır. Türk halkını asıl geren DTP ve Kürtler değil, tam tersine CHP ve MHP iken, Sayın Başbakan"ın hedef şaşırtıp, partimizi adres göstermesi doğru bir yaklaşım değildir. Şunu çok açıkça belirtiyoruz ki; DTP olmasaydı dahi, halk yine barış grubunu yüz binler olarak karşılayacaktı” diye konuştu.

“SİL BAŞTAN YAPARIZ" SÖZÜ KARARLI OLUNMADIĞININ GÖSTERGESİ”

DTP olarak karşılamanın barışçıl bir şekilde noktalanması için azami gayret içerisinde olduklarını ve tek bir insanın dahi burnu kanamadan bu sürecin başarıyla noktalandığını kaydeden Türk, Hükümetin, İçişleri Bakanlığı"nın karşılama sırasında göstermiş olduğu hassasiyeti önemsediklerini ve değerli bulduklarını, ancak Başbakan"ın, daha sonra DTP"yi gerilim kaynağı olarak göstererek başlangıçtaki bu olumlu yaklaşımını terk ettiğini söyledi. Türk, Başbakan"ın “Eğer böyle giderseler sil baştan yaparız” sözünün açılım sürecinde kararlı olunmadığının göstergesi olduğuna dikkat çekerek Başbakan"ı ve Hükümet"i bir an önce bu tutumunu terk etmeye çağırdı. “DTP"yi ve Kürtleri suçlayan dilden vazgeçin, bu dil barış sürecine hizmet etmez” diyen Türk, şöyle konuştu:

“Hükümete şu çağrıda bulunuyoruz: Barış grubunun gelişiyle oluşan olumlu süreci demokratik açılıma dönüştürerek sürdürün ve cesur adımlar atın. Kürtler bir adım, bir jest, güçlü bir irade beyanı beklentisi içindedirler. AKP iktidarı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğer diyalog ortamı ve mekanizmasını geliştirmez ve süreci kesintiye uğratırsanız, açılımı sabote etmek isteyen güçler, yani Ergenekon zihniyeti daha etkin hale gelir ve bu da ülkemizde hiç kimseye kazandırmaz, aksine büyük kaybettirir. Ülkemizin ve halklarımızın demokratik ve özgür geleceğini büyük hassasiyet ve duyarlılıkla hepimiz düşünmek zorundayız. Türkiye tarihi zamanlar yaşamaktadır. Ya hep birlikte kazanacağız, ya hep birlikte kaybedeceğiz. Üçüncü bir seçenek yoktur, olmayacaktır.”
DTP olarak, barışçıl rolleri ve demokratik duruşlarından asla geri adım atmayacaklarını vurgulayan Türk, tüm yurttaşlardan, sivil toplum örgütlerinden, aydın-demokrat-sanatçı çevrelerden provokasyonlara, kışkırtıcı tutum ve davranışlara karşı duyarlı olmaları, barışçıl girişimlerin sindirilmesine ve bastırılmasına izin vermemelerini istedi. Türk, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“Kürt sorunun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümünün gündemde olduğu bu süreci, hiçbir gücün akamete uğratmasına izin vermeyelim. Üç gün sonra Cumhuriyetin 86. yıldönümünü kutlayacağız. Amacımız, demokratik bir cumhuriyet oluşturmaktır. Sorunun çözümü, cumhuriyeti güçlendirecek, sağlamlaştıracak, halklarımızın farklılıkları ile bir arada özgür ve eşit bir şekilde yaşamalarını sağlayacaktır. Tüm vatandaşların bu algı ve sorumlulukla, olayları değerlendirmesi ve provokasyonlara, kışkırtmalara karşı olgun ve duyarlı davranılması çağrısında bulunuyoruz.”

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türk, DTP PM üyesi Esat Canan"ın yaşanan görüntüleri tasvip etmediği yönündeki açıklamaların anımsatılması üzerine “Biz bütün arkadaşlarımızın düşüncelerini anlıyoruz, saygı duyuyoruz. Ancak parti yönetimiyle bir diyalog ortamı olmadan yapılan açıklamaları da doğru bulmuyoruz” dedi. Türk, Diyarbakır"da yaptığı “Türkler korkmasın” açıklamasını CHP Genel Başkanı Baykal"ın “ayrıştırma” olarak nitelemesini nasıl değerlendirdiği sorusunu ise “Silopi başka yerdir, İstanbul başka yerdir" dediğiniz zaman, "Halkımız frene basmıştır" diyenler bölücülük yapmış olmuyor mu? Bizce tam tersine, bu sorun Türkiye"nin sorunudur diyoruz. Türkiye halkıyla demokrasi yaparak, Türkiye halkına da anlatarak, Türklere de Kürtlere de anlatarak bu sürecin sona ermesi yönünde de çaba içinde olacağımızı ifade ediyoruz. Farkımız bu. Tahrik etmiyoruz, tam tersine empati yaparak bu işi çözeceğimize inanıyoruz ve öyle de devam edeceğiz” sözleriyle yanıtladı. Türk, bu sürecin önünün tıkanmaması için hassasiyetlerini sürdüreceklerini ifade etti./akşam