“PKK’ya yardım eden işadamlarının ve sanatçıların listeleri elimizde…” Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 4 Kasım 1993’te cümleyi kurmasından çok kısa bir süre sonra Türkiye, peş peşe öldürülen Kürt işadamları ve bürokratların haberlerini okumaya başladı.

ENİS TAYMAN / RADİKAL

Çiller’in 1993’teki bu sözleri bir anlamda karanlık, korkutucu, acımasız, pervasız ve gayrimeşru olaylara açılan kapı oldu. Türkiye, 90’lı yıllar boyunca faili meçhuller, köy boşaltmalar, toplu öldürmeler, siyasi cinayetler, yargısız infazlar, ‘asker - polis - mafya’ tarafından oluşturulmuş çeteler, provokasyonlar ve bunlara uydurulmaya çalışılan kılıflarla uğraştı. Çiller’in cümlesinin gerçek anlamı ise emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın itiraf gibi ifadesiyle ortaya çıktı. Kıyat “1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler devlet politikasıydı” dedi. Yani Çiller 1993’te belki de tüm on yıl için ‘malumu ilam etmiş’ olmaktan başka bir şey yapmadı.

İçişleri Bakanlığı verilerine göre bu 10 yılda yalnız polis bölgesinde 1912 siyasi cinayet işlendi. Bunun 608’i faili meçhul olarak bildirildi. Tansu Çiller’in bu meşhur cümlesini takip eden dönemde ise 1993’te 411, 1994’te 453 olmak üzere 864 siyasi cinayet işlendi, 303’ü faili meçhul olarak kaldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) göre bu rakamların misliyle fazla insan öldürüldü. Öldürmeler akademisyenler, askerler, işadamları, siyasetçiler avukatlara uzandı.

TBMM’de 1993’te kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Hüsamettin Korkutata, sonucu şu ünlü cümleyle anlattı: “Görüldü ki vatan, millet dedikleri şey para, pul, kaçakçılık ve rant işidir.” Tansu Çiller’in danışmanı Memduh Bayraktaroğlu ise ‘Çillerli Yıllarım’ adlı kitabında “Resmi olmayan, sabıkalı isimlerden özel bir tim kuruldu. Bu tim daha sonra uyuşturucu ticaretine karıştı. O dönemde sivrisinek öldürür gibi insan öldürüldü” diye yazdı.

Eski özel timci Ayhan Çarkın’ın itiraflarıyla bugün bu karanlık dönemle hesaplaşma başladı. İşte karanlık 10 yılın tablosu...

Rakamlarla ‘alacakaranlık’ 10 yıl

1912: İçişleri Bakanlığı’na göre polis bölgesinde 1990 - 2000 arasında işlenen siyasi cinayet.
608: 1912 siyasi cinayetten 608’i faili meçhul kaldı.
1165: ‘Yargısız infazlar’ o yılların korkulu rüyasıydı. Kayıtlara geçen rakam 1165 oldu. (TİHV)

Gözaltı ve cezaevinde

403: kişi öldü (TİHV)
205: 1990 - 2000 yılları arasında ‘kayıp’ sayısı (TİHV)

253: Türkiye’deki toplu mezar sayısı (İHD)
3541: Boşaltılan köy ve mezra sayısı (İHD)

1990’lı yılların baş aktörleri

Alacakaranlık yıllarında pekçok önemli aktöre de tanık olduk. Aktörler siyaset, istihbarat, asker, polis, kontrgerilla ve yeraltı dünyasına ait isimlerden oluşuyordu. Başrollerde ‘özel ordu’ kurduğu iddia edilen siyasetçi dönemin Başbakanı Tansu Çiller, sonraki yıllarda ‘suç örgütü yöneticisi’ kararıyla Susurluk’tan hüküm giyen polis Mehmet Ağar, geçen hafta faili meçhul soruşturmasında gözaltına alınıp bırakılan MİT’çi Mehmet Eymür, Korkut Eken, JİTEM’in kurucularından Ergenekon tutuklusu Veli Küçük, ‘yaşayıp yaşamadığı’ hâlâ tartışılan ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı vardı. Eski özel tim polisleri Susurluk hükümlüleri Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Oğuz Yorulmaz, Enver Ulu, Mustafa Altunok, Ercan Ersoy ve Ziya Bandırmalıoğlu’ysa bu süreç içinde infazlarda, kayıplarda görev aldı.

3 Kasım 1996’daki Susurluk kazası bir dönemin sonu oldu

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen kazada Türkiye’yi karıştıran kirli ilişkiler açığa çıktı. Kaza siyaset-mafya-polis-istihbarat ilişkisini belgeledi. Kazada polis Hüseyin Kocadağ, ülkücü mafya Abdullah Çatlı ile sevgilisi Gonca Us öldü. DYP Milletvekili Sedat Bucak yaralı kurtuldu. İstanbul DGM Başsavcılığı 11 Kasım 1996’da, cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak gerekçesiyle soruşturma başlattı. Sanıklardan Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy, Mustafa Altunok , Abdülgani Kızılkaya, İbrahim Şahin, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Enver Ulu, Ali Fevzi Bir, Yaşar Öz, Haluk Kırcı ve Sami Hoştan ceza aldı. Mehmet Ağar da aynı dava kapsamında 2011’de hapis cezasına çarptırıldı.