ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras Ergenekon Operasyonu"nu, yerel seçimleri, DTP"yi, AKP"yi ve partisiyle ilgili gündemdeki konuları değerlendirdi. Uras, “AKP-CHP ikilemi dışında bir alternatifi ortaya koymamız lazım. Darbe isteyen solcu olamaz. Mahalle baskısı değil AKP baskısı var. AKP bir öteki Türkiye yarattı, o öteki Türkiye"yi örgütlememiz lazım, zihinsel bir ısınma, vandalizm var. Bir genç parkta bira içti diye kurşunlanıyorsa bu felakettir” diyor.


ÖDP Genel Başkanı, İstanbul Bağımsız milletvekili Ufuk Uras solun Meclis"teki "bağımsız" sesi. Kendisiyle ilk röportajımı ÖDP kurulduğunda, 14 yıl önce yapmıştım. “Aşkın ve devrimin partisi”nin çocukları şimdilerde “Çok zaman kaybettik, solda vites değişikliğine ihtiyaç var” diyerek, 2009"a iddialı girdi. Bu arada Ufuk Uras"la ilgili “Başkanlıktan istifa etti" şeklindeki haberler de asparagas çıktı!


Darbe taraftarı biri solcu olabilir mi?
Bazı sol kesimler, 12 Mart"ta da, 12 Eylül"de de tereddütler yaşadı, ama darbelerin mağduru hep sol kesimler, emekçiler, işçiler oldu. Biz hep açık demokrasiyi savunmalıyız. Asla darbeler yoluyla politika değişikliklerine niyetlenmemeli, bu eğilimleri desteklememeliyiz. Tartışma solu dışa yöneltecekse anlamlıdır. İç değil, dış patlamaya ihtiyaç var solda. Değirmende taşların arasına bir şey koymazsanız kendisini öğütür. Gazze"de savaşvar, koskocaman küresel kriz var. Emek haklarına ve sosyal haklara yönelik olağanüstü tahribat var. Herkes adres arıyor. Şimdi işimiz, ortak adresi ortaya koymak.


Alternatif olabilir mi ÖDP?
AKP, açık ki neo-liberal küreselleşme sürecinin has partisi. Türkiye"deki egemen güçlerle yaptığı uzlaşmayla tek kale maç oynuyor. CHP de merkezi, muhafazakar bir çizgi izliyor. Bizim ise yapmamız gereken, Nazım"ın “En güzel söz henüz söylemediğimdir” diyerek anlattığıdır. Devrimcilik her gün kendini aşmaktır. Her gün yeni bir sol yaratmamalıyız. İnsan darbeciyse, ırkçılığa cevaz veriyorsa neo-liberal politikaları savunuyorsa solla alakası yoktur. Özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi solu göstermeliyiz. Bakın, Hopa Karadeniz"in en başarılı belediyesi seçildi. Çok memnunuz.



Kütüphaneye sık giden bir daha seçilemiyor

Meclis"teki ilişkileriniz nasıl? Meclis"te dost edinebildiniz mi?
Arada sırada Meclis kütüphanesine gidiyorum. “Buraya çok gelen bir daha seçilemiyor” dediler.


Kim söyledi bunu?
Orada çalışanlar söyledi.


Meclis"e girmeden önce ön görmediğiniz neyi yaşıyorsunuz?
Bu kadar yoğun bir mesai olacağını kestirememiştim. Üstelik siyaset Meclis"te grup merkezli yürüyor. “Grubun kadar konuş” diye bir söz var. Diğer taraftan benim durumum farklı. Grup disiplini dışında olduğum için özgürüm. Fernando Pessoa “Huzursuzluğun Kitabı” adlı kitabında “Özgürlük yalnız kalabilmektir” diyor. Öyle bir özgürlüğüm bile olmuyor.


Meclis"te tribünlere oynanıyor

Ankara"da gazetecilik yapmaya başladığım ilk yıllarda şaşırdığım bir gözlemimden söz etmek istiyorum. O dönemde koalisyon hükümetleri vardı. Meclis genel kurulunda tartışan, kavga eden vekillerin meclis kulislerinde şakalaştığına, kol kola gezdiğine tanık olurduk. Siyaset bana o zamandan beri şov dünyasına benzer gelir, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bu durum şimdi de devam ediyor. Meclis"te tribünlere oynanıyor. Genel kurulda siyaset gösteri ve sahne sanatlarının bir parçasıymış gibi davranılıyor. Bakın, ben neden bağımsız aday olarak girdim? Baraj olduğu için. En anlaşamayan partiler AKP ve CHP seçim sisteminde, yani baraj konusunda anlaştığı için ben bağımsız aday oldum.


Bu durum sizce seçmene, halka nasıl yansıyor?
Seçmen de şöyle düşünüyor: Kim iktidara gelirse gelsin, altta kalanın canı çıksın şeklindeki neo-liberal politikalar zaten uygulanacak, uluslararası ilişkilerde zaten ABD"nin hegemonyası var. O yüzden beklenti yorgunluğu var. Kadınlara, gençlere, emekçilere, siyasetin katılım kanalları açılmalı, bu zemini bizim açmamız lazım.


Ama ne yazık ki baktığımızda siyasi kadrolara kadınlar ve gençlere hayli uzak bir fotoğraf çıkıyor karşımıza. Siyaseti kirli ve kendisine uzak görenler ile alternatif yokluğundan yakınanlar da çok...
Nermin Abadan Onat hocamız bir yemekte bana “Hiçbir zaman istediğim partiye, adaya oy vermedim. Birisi gelmesin diye bir başkasına oy verdim” demişti. AKP ve CHP ikilemine sıkışıp kalmaktan kurtulmamız, üçüncü seçenek oluşturmamız lazım.



Siyaset televizyondan izlenen seyirlik bir şey olmaktan çıkmalı

Siz CHP ve AKP alternatifi üçüncü seçeneği ne kadar sunabiliyorsunuz?
3 ay sonra yerel seçimler var. Türkiye"nin her yerinde bekleniyor, parti genel başkanları adayları ilan etsinler diye. Bu çok tuhaf bir şey. Yerel seçimler yerellerden belirlenir. Yerel seçimlerde doğrudan demokrasiyi işletmek gerekir. Sol, her yerde ortak platformlar oluşturarak aşağıdan yukarı adayları belirlemeye çabalıyor. Bu bütün demokratik ülkelerde rutin uygulamadır. Siyaset televizyondan izlenen seyirlik bir şey olmaktan çıkmalı. Solun örgütlenmesi, yenilenmesi, rönesansını yapması gerekiyor. Hani derler ya "Balık akvaryumu kadar büyür". Bizim okyanuslara açılmamız lazım. Bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz.


CHP çarşaflı üyeler aldı, kendi içinde karıştı. Bir solcunun darbeden beslenmesi beklenemezken Türkiye"de darbe bekleyen solcular var. Ulusalcı solcular, devletçi solcular... Kürt sorunuyla ilgili sol kesimden yükselen farklı sesler... Türkiye"de kendini sol kesimde görenler arasında derin fikir ayrılıkları yok mu?
Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler insanları tartışır derler... Sonuçta zihniyetin, politik farklılıkların tartışılması iyi bir şey.



CHP otobüsüne binerek solculuk yapılamaz

ÖDP olarak ortak adresi ortaya koyabiliyor musunuz?
AKP iktidarına karşı hemen hemen tüm ciddi toplumsal protestoların ve sokak eylemlerinin örgütlenmesinde bir rol oynuyoruz. AKP, bir öteki Türkiye yarattı, bizim de o öteki Türkiye"yi örgütlememiz lazım.


Siz de üzerinizde bir mahalle baskısı olduğunu düşünüyor musunuz?
AKP baskısı var. Herkes başkasını kendine benzetmeye çalışıyor. Bırakın herkes kültürüyle, diniyle özgürce yaşasın. Biz baskıcı bir toplumuz. Devlet baskısını hiç saymıyorum. Yunanistan"da bir Alex öldü diye herkes ayağa kalktı, bu bile Türkiye"de açık şiddetin nasıl kanıksandığını gösteriyor. Bırakın bu örnekleri; ben küçükken babamla kardan adam yapardım, kardan adam hava izin verdiği sürece olduğu yerde kalırdı, şimdi oğlumla kardan adam yapıyoruz, bir bakıyorum birkaç saat sonra kafasına tekme yemiş. Memlekette küresel ısınma var, ama bir de zihinsel bir ısınma var, vandalizm var. Bunun adına mahalle baskısı deyin, şu bu deyin. Parkta bir genç bira içti diye kurşunlanıyorsa, trafikte insanlar kafasından vuruluyorsa ve bunlar kanıksanıyorsa bu felaket demektir. Bunlara karşı Türkiye"nin bir de aydınlık yüzü var. O aydınlık yüz Türkiye"nin geleceğini belirlemeli.


Parti içinde neyin tartışmasını yaşıyorsunuz? Ergenekon Davası"yla ilgili farklı görüşler mi, yerel seçim geliyor seçimin gerginliği mi?... Siz istifa mı ettiniz?
İstifa etmedim. Çıkan haberler tamamen asparagas. Örgütsel, politik farklılıklar tabii ki olacak. Biz ÖDP"de her zaman demokratik tartışma zeminlerini kullanarak farklı politik yaklaşımları tartıştık, tartışacağız da. Yerel seçimi de, Ergenekon meselesini de, solun krizini de, kapitalizmin krizini de, Kürt sorununa çözüm yollarını da... Hep söyledik, biz pirinçten pilav yaptık. Şimdi bir politik ve örgütsel yenilenmeye ihtiyacımız var. Solda ciddi bir yenilenmeye ihtiyaç var.


ÖDP üyeleri arasında CHP"den belediye başkanı aday adayları mı var?
Bunu parti üyeliğinden istifa ederek yapanlar olabilir. CHP otobüsüne binerek solculuk yapılamayacağını defalarca deklare ettik. Öte yandan kapalı devre solculukla da bir yere gidilemeyeceği ortada. Solun hızla genişlemesi lazım. Zaman kaybetmemek gerek. Solun vites değişikliğine ihtiyacı var. Demokratikleşme, emeğin hakları, gerçek laiklik, barışı savunmak, kadın ve çevre sorunları gibi konularda bir araya gelebiliriz.


DTP yerel seçimden güçlü çıkar

Siz sık sık Güneydoğu"ya gidiyorsunuz? Sizce AKP mi DTP mi daha şanslı seçimlerde?
Ben yerel seçimlerde DTP"nin gücünü artıracağını düşünüyorum. DTP"li belediyeler de büyük zorluklara ve imkansızlıklara rağmen iyi çalışıyorlar. Güneydoğu Anadolu Bölgesi"nde ilginç yerel yönetim açılımları oluyor.


Sizi de Kürt sorununa yaklaşımlarınızdan dolayı çok eleştirenler var...
Herkes kendi içindeki şeytanı taşlamalı, hiç kimse eleştiriden azade değil, ama tüm bunlar siyasi zeminde olmalı... Kürt sorunu Türkiye"nin onlarca yıldır çözülememiş bir sorunudur. Çözüm bir yaşam, eşitlik ve gönüllü yurttaşlık temelinde olur. Ben Meclis"te bunun için, barış ve barışma için çabalıyorum.


AKP"nin Kürt sorunu konusundaki yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? Yerel seçimler AKP"nin söylemini değiştirdi mi? DTP"nin elinde olan belediyeleri “kaleleri fethedeceğiz” diyerek bu seçimlerde alacağını ifade eden bir yaklaşım Kürt sorununun çözümünü çıkmaza sokuyor mu?
Önemli olan kalpleri fethetmek. Kale dediğinizde, kalenin içindekiler ve dışındakiler olur ve bir kesimi ötekileştirmiş olursunuz. Kürt sorununun çözümünde ancak demokrasiyle, yerel demokratik açılımlarla, anayasal yurttaşlık temelindeki açılımlar esas olmalı. Sınır ötesi operasyonlardan çözüm beklemek anlamlı değil. Şiddetten arındırılmış toplum ihtiyacı ortadayken, gerilim üzerinden yerel seçim strateji oluşturulması sorumsuzluktur.


Kılıçdaroğlu"nun enerjisi heba oluyor

Kemal Kılıçdaroğlu son dönemde siyasetin parlayan ismi. Siz Kılıçdaroğlu"nun performansını nasıl buluyorsunuz?
Kılıçdaroğlu"nun performansını çok olumlu buluyorum. Teknik bilgilerinin, Meclis"te tartışmalara katkısı büyük. Ama dahil olduğu siyasi çizgiyi genel olarak aslında muhafazakâr bulduğum için, ayak bağı olarak gördüğümden, Kılıçdaroğlu"nun enerjisinin orada heba olduğunu düşünüyorum. Bugün hakikaten dünyada sola yönelik dönüş varken, emek hareketini ve toplumsal muhalefeti büyütmeliyiz. 21. yy"da yeni bir sosyalizm seçeneğinin inşa edilmesi gerekiyor. Bürokratik ve devletçi sosyalizm Berlin Duvarı"nın altında kaldı, ikiz kuleler, maalesef diyelim, neo liberal politikaların insanlığa mutluluk getirmeyeceğini gösterdi. Şimdi Can Yücel"in dediği gibi “Başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer ne de buluta...” Bunu yeniden yaratmalıyız.


Orhan Pamuk korumayla dolaşmasın

Nazım Hikmet vatandaşlığa alındı. Ne düşündünüz AKP bunu yapınca?
Nazım Hikmet evrensel onur duyduğumuz bir isim. Keşke 2002"de UNESCO Nazım Hikmet yılında bu yapılsaydı. Politik intikal sorunu olmasaydı. Ama önemli olan geçmişe yönelik pişmanlık beyan etmekten çok, bugün ne yaptığımız. Nazım Hikmet"in kemiklerini buraya getirmekten önemli olan, şu kafatasımızın içerisinde hâlâ 301 gibi anti demokratik zihniyetleri değiştirememe ayıbından kurtulmamız. Nazım Hikmet o acıları yaşadı. Biz şimdi o acıları yaşayandan istediğimiz kadar özür dileyelim, ne anlamı var? Ama şimdi Orhan Pamuk"a bunu yaşatmayalım. Orhan Pamuk korumayla yaşayabilir durumda olmasın. İfade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıralım. Nâzım yaşasaydı bunu isterdi. Konu mezarlık değil. Ruhi Su gibi birçok aydınımızın mezarlarının tahrip edildiğini ben biliyorum. Toplumda vandalizm var. Bunun önüne geçmeliyiz.

Susurluk ve Şemdinli"de yapılamayanlar bu kez yapılsın


Ergenekon"un son dalgası size ne düşündürüyor?
Şeffaflaşmadan yanayız. Hukukuk üstünlüğüne inanıyoruz. Gizli örgütlenmeler, yasadışı ilişkiler varsa bunlar ortaya çıkmalı. Ama bunlar yapılırken dediğim gibi hukukun üstünlüğü esas olmalı, polis devletine dönüştürmeden yapılmalı. Her gözaltına alınan suçludur diye bir şey yok ve şu anda yargılama süreci devam ederken olayın siyasi zeminde değerlendirilmesi de doğru değil. Biz gerçeklerin neyse ortaya çıkmasını bekliyoruz. Daha önce Susurluk ve Şemdinli"de yapılmayanların bu kez yapılmasını istiyoruz.


Meclis çatısı altında bağımsız milletvekili olarak bulunmak eşittir yalnızlık demek mi?
Kendimi yalnız hissetmeyecek kadar yoğun bir meşguliyet içindeyim. Meclis"e gelen ziyaretçi sayısı günde 4 bin ile 7 bin arasında değişiyor. Uluslararası heyetler, meslek odaları, sendikalardan temsilciler geliyor. En çok kürsüye çıkan parti başkanıyım.



11.01.2009


VATAN