Çağdaş İslama yönelik 35 kitabı, makale ve konferanslarıyla tanınan Prof.Dr. John Esposito"nun "İslam"ın Geleceği" adlı kitabı Financial Times"ın kitap köşesinde geçtiğimiz günlerde tanıtıldı.

-AKP, REFAH VE FAZİLET"TEN DAHA ÇOĞULCU BİR PARTİ OLMAYI TERCİH ETTİ- Esposito kitabında AKP"nin Türkiye"deki "seçim zaferlerinin" özellikle uzun süreden bu yana Orta Doğu"da laikliğin bir sembolü olarak kabul edilen bir Müslüman ülkede parlamenter çoğunluğu kazanması açısından dikkati çekici olduğunu yazdı. Kitapta AKP konusunda şu değerlendirmeler yer aldı: "Kurucuları Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) ve Abdullah Gül (Dışişleri Bakanı ve şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı) İslami bir parti olan Refah ve onu izleyen Fazilet partisinde anahtar figürler olsalar da, AKP ekonomik kalkınma ve toplumsal muhafazakârlık üzerine daha güçlü bir vurgu yapan, daha kapsayıcı biçimde çoğulcu (İslami olmayan) bir parti olmayı tercih etti.

AKP, Türkiye"nin AB"ye üyeliğini ve liberal piyasa ekonomisini savunan ılımlı, Batı yanlısı bir partidir. AKP"nin tarihi ve uygulamaları göstermiştir ki, politikanın realiteleri İslamcıları, deneyimlerden bir şeyler öğrenmeye, vizyonlarını genişletmeye, değişik seçim ortamlarına adapte olmaya ve etkin biçimde hükümet etmeye yöneltebilir. AKP 2002"de Türkiye hala büyük finansal kriz nedeniyle sendelerken iktidara geldi ve izleyen dört yılda Türkiye"nin ekonomisini önemli ölçüde iyileştirdi. Enflasyon dört yıl devam eden güçlü büyüme sırasında iki haneli rakamlardan bir ara yüzde 6.9"a yaklaşarak, 1970"den bu yana en aşağı düzeye dramatik bir biçimde düştü. Yatırım ve şirketlerde büyüme birden arttı. Parti aynı zamanda kent ve kırsal kesimdeki yoksullar için güçlü sosyal programlar uyguladı.

AKP yönetimindeki hükümet aynı zamanda, Türkiye"nin bağımsızlığını korurken Avrupa ile Türkiye"nin AB"ye katılımı ve ABD ile Müslüman ülkeler ülkelerle ilgili, diğer ortak kaygılar üzerine çalışarak uluslararası alanda seleflerinden daha başarılı olduğunu kanıtladı. Yurt içinde ordu ve laik muhalefet tarafından "İslami yönelimli" bir hükümete yönelik ifade edilen korkuların boş olduğu kanıtlandı." -AKP LAİKLİĞİ TAAHHÜT ETTİ?- Kitabında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın kızlarının başörtüsü dolayısıyla yurtdışında okumalarına da değinen Esposito kitabına şöyle devam etti: "AKP yönetimi Türk laikliğine ilişkin taahhüdünü yeniden teyit etti. Ancak onların laiklik düşünceleri, devlet ve dinin kurumsal olarak ayrılması, katı laiklerin yaklaşımıyla güçlü bir tezat oluşturdu. Kadınların dini giysi giyinme hakları üzerindeki gerginlik dini korkunun iyi bir örneği oldu. Laiklerin ortaya koyduğu, örtünmede bir gevşemenin tüm kadınların başörtü takmaya zorlanmasıyla sonuçlanacağına ilişkin endişe bu insan hakları konusunun diğer tarafını örter gibi görünüyor. Örneğin hicaba göre giyinen Türk kadınlarının Parlamento"da görev yapmaları, hükümet binalarına girmeleri, üniversitelere devam etmeleri yasak. Daha açık bir örnek AKP iktidara geldiğinde yaşanmıştı. Başbakan, kabine üyelerinin çoğunluğu ve parlamento üyeleri başörtü taktıkları için "laik yönelimli" Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından verilen yıllık resepsiyona katılamamışlardı. Ayrıca başbakanın kızları başörtüleri nedeniyle Türkiye"de üniversiteye devam edemediler, onun yerine ABD"de eğitim gördüler." -CİHADIN KÜRESELLEŞMESİ- Kitapta 1970"lerden 90"ların ilk yıllarına kadar Müslüman aşırıların kendi ülkelerine odaklandıkları, 1993 yılındaki Dünya Ticaret Merkezi ve 1995"teki Paris bombalamaları örneği dışında Batılılara ve elçiliklere yönelik birçok saldırının Müslüman ülkeler içinde gerçekleştiği bunlar arasında Fas, Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye"den Irak, Yemen, Pakistan ve Endonezya ya kadar ülkelerin bulunduğu belirtildi.

-AMERİKAN DIŞ POLİTİKASI: SAVAŞ KÜRESEL TERÖRİZME Mİ İSLAMA KARŞI MI?- Kitabın "Amerikan Dış Politikası: Savaş Küresel Terörizme mi, İslama mı Karşı?" başlıklı bölümünde ise ABD"nin Irak harekâtının radikalleşme ve terörizmi besleyen ekonomik ve siyasi koşullar yarattığı, Türkiye, Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan, Kuveyt ve diğer Körfez ülkelerinde istikrarı tehdit ettiği ve İran"ın Orta Doğu"da Büyük bir siyasi oyuncu olarak itibarını artırdığı savunuldu.

-FINANCIAL TIMES"IN TANITIMI- FT yazarın kariyeri ve birikimiyle bu iş için doğru kişi olduğunu belirtirken, kitabın Obama sonrası batı-İslam ilişkileri konusunda bir el kitabı niteliğinde bulunduğunu yazdı. FT"de kitap ve verdiği bilgiler konusunda şu değerlendirmeler yer aldı: "-Esposito İslam"ın siyasetteki rolüne de değiniyor. İran"ın 1979"daki İslam Devrimi ile başlayarak, şu anda Türkiye"de iktidarda olan tamamen demokratik Adalet ve Kalkınma Partisi"nden politik hedefleri terör taktiklerine bağlayan İslami Cihad"a değin İslami politikaları değerlendiriyor. Yazar Amerika"nın -birçok radikal İslamcı grubu anti Amerikan olmaya iten- Müslüman dünyada demokrasiyi teşvik ederken ve İsrail"in Arap düşmanlarına karşı güç uygulamasını destekleme tutarsızlığını araştırıyor.

-Esposito"nun analizine göre İslam"ın Reformasyona ihtiyacı yok: Reformcular Müslüman dünyanın her köşesinde çalışıyor. Batının kendisinin değişmeye ihtiyacı var. Ortak Yahudi-Hristiyan mirasının kabulü ikinci dünya savaşından sonrası anti Semitizmle mücadele için anahtar. İslamofobi"ye karşı mücadele batının "İbrahim"in çocukları zengin Yahudi-Hıristiyan-İslam tarih ve geleneğinin bir parçası" görüşünü benimsemesine bağlı. Bu bilimsel ve çekici kitap boyunca Esposito hem İslam hem de batı için daha iyi bir gelecek için bir yol önerisinde bulunuyor.

-İslam"ın küresel bir din olarak coğrafi dağılımı, ibadet ve inançlarda büyük çeşitlilik görüldüğünü, bir değil birçok İslam bulunduğunu gösteriyor.

-20"nci yüzyılda Batı Avrupa ve ABD"de büyük ve genişleyen Müslüman azınlık cemaatleri ortaya çıktı. İslam şu anda Kuzey Amerika"da üçüncü en büyük din ve son on yılda Müslüman nüfusun 12 milyondan 20 milyona çıktığı Avrupa"da ikinci büyük inanç. Avrupa ve Kuzey Amerika"da artan Müslüman varlığı "batı" ve "Müslüman dünya" gibi coğrafi ayrımları alay konusu haline getiriyor.

-İslam varlığının batıdaki genişlemesi, daha büyük bir kabul ya da anlayışla sonuçlanması anlamına gelmiyor. 1997"de bir İngiliz düşünce kuruluşu olan Runnymede Trust, batıda Müslümanlara karşı artan düşmanlığı saptamak için "İslamofobi" deyimini icat etti. Esposito bunun batı uygarlığı için, anti Semitizm kadar tehlikeli olduğunu ve bir o kadar da mücadele edilmesi gerektiğini iddia ediyor.

-Batıdaki birçokları için İslam ortaçağ teolojisini temsil ediyor ve modern zamanlar için uygun değil. İslam"ın gerçekten ihtiyaç duyduğu, şu anda tartışılan şey, tüm cemaatler Hıristiyan Avrupa"nın tamamıyla kan ve hoşgörüsüzlüğü gerektiren deneyimini tekrar etmeyi mahkum etse de, bir Aydınlanmaya ve din ve devletin ayrılmasına yolaçacak bir Reformasyon.

-Esposito sorunun İslamın durağan olduğu ve "hiç Müslüman reformcu yok" varsayımıyla yanlış yönlendirildiğine inanıyor. Yazar reformcu İslam"ın uzun ve şöhretli geleneğinin yaşadığını ve olumlu durumda bulunduğunu belirtiliyor şu görüşü savunuyor: "Bugünün reformcularının sayı ve çeşitliliği sık sık gündeme getirilen bir soruyla saptırılıyor, şüpheli imalarda bulunuluyor. "Hiç Müslüman reformcu var mı?" deniliyor. Daha az olmasını dilerdim, çünkü aralarından temsilci örnekler seçerken zorlanmazdım." -Kitabın en ilgi çeken ve özgün malzemesi Esposito"nun bugün Müslüman çoğunluğun bulunduğu ülkelerle, batıdaki Müslüman azınlık cemaatindeki reformcular arasında 21"nci yüzyılda İslam"ın gündemi konusunda bir tartışma başlatması.

-İslamcı bir "televangelist" (televizyondan vaaz veren Evangelistlere benzer şekilde program yapan Müslüman vaiz) olan Amr Halit"in web sitesi Oprah Winfrey"den fazla tıklanıyor. "Halit muhafazakar dini inancını karizmatik kişiliği ve konuşma tarzıyla harmanlıyor". Esposito bunu batılı tarzda kendi kendine yardım, yönetim-eğitim jargonu ve heyecanlı kalabalığın hoşuna gidecek öykülerle dolu bir performans ve gözyaşları ve kahkahalarla açıklıyor.

Milliyet