ANKARA - Radyo ve Televizyon Üst Kurul üyeleri dün sabah saatlerinde, yeni başkan ve başkanvekilini seçmek üzere toplandı. Üst Kurul"un yaklaşık iki saat süren toplantısı sonrasında basın mensupları içeri davet edildi. Kendisinin Üst Kurul"un 9. başkanı olduğunu belirten Prof. Davut Dursun, başkan ve başkan vekillerinin 2 yıl için seçildiğini hatırlattı. Prof. Dursun, Zahid Akman"ın yeni dönemde aday olamayacağını açıklaması üzerine üst kurul üyelerinin kendisini başkan, Prof. Dr. İlhan Yerlikaya"yı ise başkanvekilliğine seçtiğini açıkladı.

Kurul"dan yapılan yazılı açıklamada ise başkanlığa Davut Dursun ile Hülya Alp"in aday olduğu belirtildi. İlk turda 2"ye karşılık 7 oyla Prof. Dr. Davut Dursun Başkan seçildi. Daha sonra yapılan Üst Kurul Başkan Vekilliği seçiminde ilk turda Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Prof. Dr. İlhan Yerlikaya ve Mehmet Dadak aday oldu. İlk oylamada Fendoğlu ve Yerlikaya 3"er oy, Dadak 2 oy aldı. İkinci turda Fendoğlu"nun adaylıktan çekilmesiyle Yerlikaya 5 oyla Başkan Vekili seçildi.

Dursun seçildikten sonra gazetecilere yaptığı açıklamada Zahid Akman"ın RTÜK üyesi olarak görevine devam edeceğini hatırlatarak “Akman"ın katkılarını şimdiye kadar ki tecrübelerini kullanacağız. O bakımdan kendisine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum” dedi.

Görevi biten üyelere teşekkür

Önümüzdeki dönemde öncelikli konumuz RTÜK Yasası"nı AB ve Avrupa Parlamentosu"nun yayınladığı Görsel İşitsel Medya Direktifi Çerçevesi içinde uyumlaştırılmasına yönelik çalışma olacak“ diyen Prof. Dursun, ”frekans tahsisleriyle ilgili konuların RTÜK gündeminin baş sayfasında olacağını“ kaydetti.

RTÜK"ün bağımsız idari otorite olduğunu ve üyelerinin TBMM tarafından seçildiğini vurgulayan Dursun, 28 Mayıs itibariyle RTÜK üyelerinin bir kısmının yenilendiğini hatırlattı. Dursun, görevleri sona eren Paşa Yaşar ile Şaban Sevinç"e ve eski başkan Akman ile Başkanvekili Abdulvahap Darenli"ye teşekkür etti.

Hukuk mücadelesi sürdürüyorum

Eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ise konuşmasında çalışma arkadaşları ile Cumhurbaşkanı ve Başbakan"a teşekkür etti. 4 yıllık sürecin özellikle son yılında kendiyle ilgili kamuoyuna yansıtılan haberler konusunda onlarca açıklama yaptığını hatırlatan Akman, ”Bu konuyla ilgili çok ciddi bir hukuk sürecini takip ediyorum ve bir hukuk mücadelesi sürdürüyorum. Bu süreçte yardımlarını esirgemeyen, basın etik ilkelerine uyan ve bu değerler çerçevesinde yayın yapan ve insanları mağdur etmemek için gayret sarf eden yayın kuruluşlarına teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum“ diye konuştu. Hem kendi hayatı hem de kurul açısından yeni bir başlangıç yaşandığını dile getiren Akman, hizmetlerine RTÜK üyesi olarak devam edeceğini söyledi.

Yeni Şafak"ta köşe yazıyor

Artvin"in Borçka ilçesinde 1953"te doğan Davut Dursun, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde lisans, İktisat Fakültesi Siyaset İlmi Enstitüsünde yüksek lisans ve Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktora öğrenimi gördü. 13 Temmuz 2005"te AKP kontenjanında RTÜK Üyeliğine seçilen Dursun"un, Türk siyasal hayatı, modern dönemdeki sorunlar ve süreçlerle ilgili yayımlanmış çalışmaları, çevirileri ve ansiklopedi maddeleri bulunuyor. Türk demokrasisinde krizler üzerinde belgesel türü çalışmalar yürüten Dursun"un çok sayıda kitabı bulunuyor. Dursun halen Albayrak grubuna ait Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor.

"Dine baskı yapıp küçük düşürdüler"

RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, 2005"te Köprü Dergisi"nde yayınlanan “Dine Müdahale Aracı Olarak Laiklik” başlıklı makalesinde laiklik hakkındaki görüşlerini şöyle aktarıyor: Laiklik, Türkiye"de halkın talep ve kanaatlerini rahatlıkla dile getirebilecekleri, kendi talepleri doğrultusunda devletin yapılanacağı bir ortamda doğmuş değildir, tam tersine laiklik, cumhuriyet yönetimlerinin halka rağmen yukarıdan aşağıya inen baskı ve dayatımları sonucunda kurulmuştur. Dayatma ve baskı sadece laiklik veya din politikaları alanında değil, bütün toplumsal ve siyasal uygulamalar ve sistem alanında gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyeti kuran ve siyasal iktidara egemen olan devrimci kadro, toplumun geriliğinin faturasını kestikleri dini, kamusal alandan bütünüyle ”tard“ ve ”tasfiye“ye yönelmiş militan bir devlet politikası uygulamışlardır. Bu kadronun laiklik meyanında yaptıkları şu şekilde özetlenebilir: Dini, din adamlarının ve din kurumlarının baskı altına alınması ve küçük düşürülmesi, mabetlere saygısızlık, dini eğitimin yasaklanması, ibadet yapmanın zorlaştırılması, İslam dinin reforme edilmeye çalışılması ve bir ”İslami kilise“ oluşturulmasına yönelik uygulamalar bir ”akıl dini“nin yaratmak istenmesi, kültür devreminin yürürlüğe sokulması.