Kuruluşundan sonra girdiği 2002 deki ilk seçiminde AK Parti(%18) CHP(%20) ve DYP(%19)nin ardından Aydın’da üçüncü parti oldu.

Ancak Ülke genelinde birinci parti olunca, seçim sisteminin de yardımıyla, tek başına iktidar oldu.

İlk dönem icraatları ile demokrat geleneğe bağlı, liberal yapıdaki Aydınlı seçmenin güvenini kazanan bu parti 2004 yerel seçimlerinde % 35,4 oy oranı ile bu sefer birinciliğe yükseldi.

Sonraki seçimlerde Ülke genelinde yüzde %50 sınırına dayandığı halde Aydın’da bir daha 2004 deki o performansı sergileyemedi ve hem yerelde hem de genelde üstünlüğü CHP ye kaptırdı.

Buradan çıkan sonuç vatandaşın AK Parti’ye karşı önyargılı olmadığı doğru aday ve doğru politikalarla her zaman başarılı sonuç alınabileceğidir.

Diğer bir ifadeyle sorun vatandaşta değil 2004 seçimlerinden sonra izledikleri politikalar bağlamında kötü yönetim sergileyen parti sorumlularında.

Nedenlerini irdelemek konumuz değil. Hem pratikte faydası da yoktur. Ancak üzerinde durulması gereken asıl konu bundan sonra bu partinin Aydın’da ilk dönem başarısını tekrar yakalayabilmesi için yoluna kiminle, nasıl devam edeceğidir.

AK Parti’yi başka partilerden ayıran bir özellik var… Bazı partililer düzenli bazıları da gerek gördüğünde Genel Merkeze rapor yazar. Yazılanlar değerlendirilir, gerekli görülenler yeri geldiğinde kullanılmak üzere dosyalanır.

Kongre nedeniyle son zamanlarda yazılan raporlarda bir artış var. Siz adına ister temenni ister tavsiye deyin bu yazıları iki başlık altında toplamak mümkün:

BİR: Yıpranan il ve taşra yöneticilerinin duruma göre iskelet bozulmadan yenilenmesi ile bu parti içine düştüğü durumdan kurtulur, görüşünü savunan gelenekçiler.

Onlara göre dirilişin şartı Ankara projesi olmayan vaktinden, nakdinden fedakârlık yapacak, vatandaşın damarından girecek bir il başkanı bulmaktır.

 Mesela…

Eski Milletvekili A.Rıza Acar, Avukat Nebil Alpaslan, Mehmet Filizli, Mehmet Kıvanç, Nuri Güler, Güner Gürgen gibi teşkilatı yakından tanıyan, karşılığı olan isimler.

İKİ: Diğer grup da başarının yolu yeni bir yapılanmadan geçer tezini savunan yenilikçiler.

Onlara göre 2004 den sonraki süreçteki siyasi aktörlerin “ben merkezli” kısır hesapları başarıyı değil doğal olarak hizipleşmeyi beraberinde getirdi.

Menderes’in memleketinde onun siyasi mirasına sahiplik iddiasındaki AK Parti’nin birinciliği onu idama destek veren bir partiye kaptırması acı bir şeydir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu hazmedemediği ve çare bulunmasını istediği sosyal medyaya bile yansıdı.

Bu durum Cumhurbaşkanını üzdüğü kadar demokrat gelenekten gelen Teşkilat Başkanı Süleyman Soylu ve gönlünde Menderes sevgisi olan herkesi üzmektedir. Çare dağılan o cepheyi bu partinin çatısı altında toplamaktır. O nedenle seçilecek il başkanı demokrat misyona aşina birisi olmalıdır.

Mesela…

Mustafa Savaş destekli Yalçın Pekgüzel ve Engin Polat…  

Milletvekilliği seçimlerinde ve son yerel seçimlerde parti tabanına karşı kendini kanıtlayan Mustafa Savaş’ın buradaki rolü oyun kuruculuğudur.

Yalçın Pekgüzel de Efeler Belediye Başkanlığını kazanamadı ancak aldığı oyla AK Parti’de önemli bir aktör olabileceğini kanıtladı.

Siyasete DP de başlayan, stajını bu misyonda yapan, muhafazakâr camiada tanınan Engin Polat da Aydın siyasetinin önemli bir figürüdür.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Başbakan’a partiye kazandırılmak üzere adı verilen ve Süleyman Soylu’nun DP Genel Başkanı olduğu dönemde onun da Aydın İl Başkanı olması onun siyasi kariyerinin birer göstergesidir.

 Peki, kim veya kimler nerede saf tutuyor?

Tek adaylı seçim olasılığı yüksek olduğu için asıl merak konusu kimin,kime yakınlığı değil Genel Merkez’in kimi aday göstereceğidir.

Ancak “tapulu tarlamıza ortak kabul etmeyiz” diye yenilenmeye itiraz eden “kıdemlilerin”  yenilikçilere karşı olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?

Tabi gelenekçilerin kırıp döktükleri veya orada aradığını bulamayanlar da karşı tarafta saf tutmuş vaziyetteler.

Her ne kadar bunlar söylense de iki grup arasında bir sınır tespiti kolay değildir. Zira siyasetteki ilişkileri “dostumun dostu ve düşmanımın düşmanı dostumdur; dostumun düşmanı ve düşmanımın dostu benim de düşmanımdır” kuralı belirlediğinden kimin nerede olduğunu kestirmek çok zordur.

Sınırı zorlaştıran diğer bir sebep de burun sürttürme meselesi… Bu yolla hasmına kim haddini bildirmek istiyorsa tabiatıyla onun karşısındaki grupta yer alıyor.

Bir de “siyasette bir gün bile uzun bir zamandır” sözünden hareketle her iki grubun zamanla alacağı şekli, toplayacağı kuvveti izlemekle meşgul olanlar var.

Velhasıl herkes derin bir sessizlik içinde belirlenecek il başkan adayını bekliyor. Onu gördükten sonra bu partinin 2019 da ikinciliğe veda edip etmeyeceğine karar verecek.   

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg