AK Parti’de 7 Haziran seçimlerinden önce Aydın’da 1, Parti olma arzusu vardı.

Bu arzunun yerine getirilmesi için, aday adayları temayül yoklamalarında  hedefe ulaşma sözü vermişlerdi.

Ak partinin Aydın’da 1. olmamasını haklı kılacak mazeret yoktu.

“Yeter ki insanımıza dokunalım ve onlara samimi yaklaşalım.”

Bu yaklaşım tarzı tek başına başarı için yeterliydi(!)

Nitekim bu çaba gösterildi(!)

Ama arzulanan sonuç alınamadı.

Yanlış bir yöntem mi izlendi?

Yoksa Aydınlı seçmenin Ak partiden bir beklentisi mi yok?

Orasını bilemiyoruz.

Biz gördüklerimizi yazacağız.

Seçimlerde adaylardan bazıları Aydınlı seçmenin vefalı bir yapısı olduğunu vurgulamış, bu tezini “Olmayan Demokrat Parti’ye %20 oy veren bir seçmen Ak Parti’ye niye oy vermesin?” diye dile getirmişti.

Haksız sayılmazdı yani.

Seçmen Aydın’da 2009 Yerel seçimlerinde DP’ye %20 oy vermişti.

Bu bir vefa örneğiydi.

Peki, Demokrat Partililerin  yaptığını AK Partililer niçin yapamıyor?

İstediği  desteği alamıyordu?

Bu soruların cevabı bulunduğunda, eminim çözüm de bulunacaktır.

Görülmüştür ki; siyaset dilek ve temennilerle yapılmıyor.

Seçmenin bir iki tatlı söze “tav” olması mümkün değil.

Seçmen üzerinde daha ciddi tanınma çalışması yapmak,

Seçmenin beklentilerini doğru okumak gerekiyor.

Beklentilere cevap verilmeden sonuçların değişmesi zordur.

Bize göre sıkıntı vatandaşta değil partidedir.

İlimizde Ak Partinin kurumsallaşma, birlikte iş görme ve hareket etme sorunu vardır.

Parti kurumsal olarak vatandaşlarımızla bağ kurmada, kalıcı ilişkiler oluşturmada sıkıntı çekmektedir.

Sanırım, partinin kurulduğu günden beri iktidar olması, vatandaşla samimi bağ kurmasını engellemektedir

Partiye gelen her vatandaş “İş için gelmiş muamelesi” görmektedir.

Bu durum, parti yöneticilerinde yük olarak algılanmaktadır.

Hatta parti binalarına “İş için müracaat etmeyin” levhaları dahi asıldığı görülmüştür.

Yine, İşe yerleştirme konusunda, vekil - teşkilat çatışmaları sık sık yaşanmaktadır.

Vekiller arasında, “Kurum idarecilerinin atanmasında” ciddi sıkıntı oluşturmaktadır.

Yetkililer adeta bürokratların işini görmekten, birbiriyle çatışmaktan vatandaşın işine vakit bulamamışlardır.

Bürokratlarda kendisini destekleyen vekilin talepleri dışında bildiğini okumakta, verimliliği gözetmemekte, sıradan vatandaşların talepleri ciddiyetle değerlendirilmemektedir.

Taşeron firmalarda çalışacak kişilerin işe alınması ise vahim bir durum arz etmektedir.

Bu zafiyete birde parti içi çekişmeleri eklediğinizde, vatandaşla bağı kopuk, kendi içlerinde sorunlu bir yapı ortaya çıkıyor.

Vekiller arası çekişmeler teşkilat yönetimlerini etkilemektedir.

Göreve gelen teşkilat eskisini ihanetle suçlamakta, partide bölünmüşlük hiç giderilememektedir..

Böyle nereye kadar devam edecekler?

Bekleyip göreceğiz.

Bize göre; sebepler değişmeden sonuçların değişmesini beklemek abestir.

Değişimin ilk şartı birbirine tahammül ve birlikte iş yapma becerisi ortaya koymaktan geçer.

Bu birlik ve çaba sağlanmadan başarı mümkün değildir.

Nitekim bu parçalanmışlığı seçim çalışmalarında da gördük.

İktidar partisi olmasına rağmen seçimlerde partilileri umutlandıracak performans gösterilemediği gibi, seçmene birlik ve beraberlik mesajı verilemedi.

Bu tarz çalışmayla alınan sonuç normaldir.

Gerçi birisi çıkıp, Aydın’da başarılı olduklarını söylerse şaşırmamak lazım.

Nihayetinde ülke genelinde %8 oy kaybı varken, ilimizde % 7 oy kaybı yaşandı diyebilirler.

Sonucun bu şekilde olmasını, teşkilatın başarısı olarak bile değerlendirilebilirler(!)

Biz, millet olarak mağlubiyetlerden zafer çıkarmakta pek mahirizdir.

Milli maçlarda ne diyorduk?

“Yenildik ama ezilmedik.”

“Galip sayılır bu yolda mağlup”

Nihayetinde:

Şerefli Mağlubiyetlerle dolu bizim şanlı tarihimiz(!)