19.Eylül tarihli “ADÜ Rektörü Cavit Bircan nereye koşuyor?” yazımız üzerine Genel Sekreter Mustafa Aslan ile Rektör Bey’in bilgisi dâhilinde olduğunu düşündüğüm uzunca bir telefon görüşmesi yaptık.

Ona göre:

BİR-ADÜ’ de FETÖ’ye yönelik etkin bir mücadele yürütülüyor,

İKİ- Açığa alınan veya görevine son verilenler arasında Cavit Bircan’ın danışmanlık, yardımcılık ya da rektörlüğü döneminde işe alınan yoktur.

ÜÇ-Bu çevreler basını kullanarak mücadelemizin etkisini kırmaya çalışmaktadır.

Şurası açıktır ki, bu gün yaptığı mücadele ile “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyor. Başarılı olması devletin bekası, milletin selameti için hayati önem taşıyor.

O nedenle yetkililerin cadı avı değil adalet ve hakkaniyet noktasında, kılı kırk yararak, mücadele yapma mecburiyeti vardır ki, millette mağdur algısına yol açmasın… Yoksa yanlışın bedeli ağır ödenir.

Sayın Cumhurbaşkanının yetkilere at izini, it izine karıştırmayın ihtarı rektör dâhil herkesin uyması gereken bir direktiftir.

İnce eleme, sık dokuma bütün yetkililer için gereklidir ama söz konusu üniversite olunca önemi bir kat daha artar.

Çünkü üniversiteler özgür düşüncenin merkezleri, eyleme dönüşmediği sürece de her türlü fikrin ve görüşün serbest olduğu, tartışıldığı yerlerdir yani adı üstünde üniversaldır.

O dinamikleri ile de üniversiteler hem ekonomik kalkınmanın hem sosyal ve kültürel gelişmenin lokomotifidir.

ADÜ’den de aynısını istemek her Aydınlının hakkıdır diye düşünüyorum. Yoksa Aydın’da yeterince lise de var diplomalı da…

Bu anlamda Amerika’nın her yönüyle gelişmiş bir ülke olması boşuna değildir…

İsraillilere taş atarken görüntülenen (yıl 2000) Columbia Üniversitesi Öğretim üyesi Edward Said’i Yahudi Lobisi üniversiteden atılması için şikâyet eder.

Üniversite yönetimi onun bu hareketinin özgür düşüncesinin bir ürünü olduğu gerekçesi ile atılmasını reddeder. Ancak akademik camiadaki yükümlülüklerini de unutmaması gerektiğini hatırlatmaktan da geri kalmaz.

Türkiye’de aynı yıllarda(1998) Van 100.Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Dursun Odabaş’ı “Türban Zinciri” eylemine destek verdiği için 28 Şubatçılar görevden atmıştı.

İçinde bulunduğumuz şartlar ne kadar çetrefil olursa olsun FETÖ mücadelesi 1- Devlet olmanın bir gereği 2-Kamu vicdanı açısından “ adalet ve hakkaniyet” çizgisinde kamu vicdanını zedelemeden, 28 Şubatçıların cadı avına dönüşmeden, sürdürülmesi gerekiyor.

Böyle bir hassas dönemi, devlet sorumluluğu taşıyan kimse, kendini devlet yerine koyarak bazılarını koruma rakipleri ya da hasımları ile hesaplaşma aracı olarak kullanamaz.

Mustafa Aslan’ın açığa alınanlardan” rektörün gerek rektörlük gerek öncesindeki danışmanlık ve yardımcılık döneminde işe alınan yoktur” sözleri gerçekleri yansıtmıyor.

Ayrıca rektörün bunlardan ekibim dediklerinden bazılarını bir şekilde koruma altına aldığı, FETÖ ile mücadele üzerinden kendine karşıt gördüklerini açığa aldığı iddiası da var.

Onlara göre rektör kusurunu örtmek için devlet adamlığı ve akademisyen kimliği yerine görev tanımına uymayan politikacı kimliğiyle öne çıkıyor ve elinde sopa tribünlere oynuyor.

Bu görüntü hem idari hem temsil açısından rektöre zarar vermekle kalmıyor halktaki üniversite algısı da hak etmediği halde bundan nasibini alıyor.

Onun FETÖ hakkında ateşli nutuklar atmasının, popülist politikacı görüntüsü vermesinin, meydanlarda nutuk atmasının birinci nedeni bu açığını örtmektir.

İkincisi de üniversiteye personel yerleştirme derdindekilerin verdiği gazla geleceğe yönelik siyasi yatırımdır.

Sayın rektöre yeri gelmişken bir hatırlatmada bulunalım… O gazı veren yağcılar bir sabun önüne bir sabun da arkasına koyuyorlar o bunun farkında değil… O ancak istediklerini verdikten sonra ayağı kayınca uyanır.

Sonra rektörün görevi siyasi arenada boy göstermek değil görev tanımının gereği üreteceği hizmetler üzerinden sağlayacağı katma değerle doğrudan devlete,dolaylı olarak iktidara katkı sağlamaktır.

Ayrıca Sayın rektörün devlet işlerinde şeffaf olması hem görevi hem de bunu istemek her Aydınlının en doğal hakkıdır diye düşünüyorum.

Eşini işe aldığını haber yapanlara sosyal medya üzerinden bir akademisyene yakışmayacak hakaretle yaklaşmak ne insan terbiyesine ne de devlet adabına yakışan bir tavırdır.

Genel Sekreter olaya komplo teorisi açısından yaklaşarak konuyu dillendirenlerin başka maksatları olduğunu söylemekle yetindi.

Diğer bir konu da villa meselesi…

Eğer Cavit Bircan iddia edildiği şekilde 700 bin TL değerinde bir villa satın almışsa bunu nasıl, kimden aldığını, satanın şimdi nerede olduğunu ve paranın kaynağını makul ve mantıklı bir şekilde açıklamak durumundadır.

Bizim bu topraklar üzerinde yaşayan tüyü bitmedik yetim, garip gureba ve toksullar adına Sayın Rektörden isteğimiz şimdilik bunlar…