Hangimiz anne babamızı seçtik…
Hangimiz beğendik de geldik rengimizi.
Dil bahçesinden anadilimizi,
Hangimiz kendi ellerimizle derdik…
Alın yazısı dediğiniz işte bu…
Gayrısı eninde sonunda hep bizim yazımız…
Nasıl yazarsan yaz, nasıl boyarsan boya…
***
Geçen hafta Ilıcabaşı Mahallesi”ndeydi
Tam anlamıyla bir dokun bin ah işit türünden…
Ulaşım, temizlik, alt yapı, park ve yeşil alan gibi eksikliklerin bahsi bile geçmedi.
Çünkü mahalle sakinleri çok daha büyük sorunlarlarla boğuşmakta.
Birincisi; iki yıldır sürüncemede olan Kentsel Dönüşüm Projesi;
Şu an akıbetini bilen yok… Ne zaman başlanacak, nerede oturulacak, evler nasıl olacak gibi bilinmezlikler…B
ikincisi; Madde bağımlılığı ve satışı…
Polisiye tedbirlerin dışında çok etkili bir çalışma yok…Sadece polisiye tedbirlerle de bu iş bitmez zaten…Bu uyuşturucu belasının ağır ağır yok ettiği bir gençlik…Buna bağlı olarak mahallenin ve mahallelinin daha da kötüye çıkan adı…Ve işsizlik…Kim iş verir bir kere adın kötüye çıkmışsa…Zaten hayata bilmem kaç sıfır geriden başlıyorsun Roman olmakla…
Ah o “ ötekisi” olmak yok mu.
Bir insanın hayatında kölelikten sonra karşılaşabileceğ
Romansınız diye dışlanmak. Ve çoğunlukla bu dışlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz davranışlar. Hırçınlıklar…Köt
Bu kısır döngüyü kırmak için kurumsal girişimler çabalar var. Başkanlığını Abdül Aydemir’in yaptığı Aydın Roman Dernekleri Federasyonu gibi. Federasyon Roman kültürü ve sorunları ile ilgili faaliyetlerde bulunuyor. Diğer yandan Adnan Menderes Üniversitesi bünyesinde 2011 yılında kurulmuş Roman Araştırma Merkezi var…Buradan ayrıca Ilıcabaşı Mahallesi Muhtarı AlimTarım’ı da tebrik etmek gerekiyor.Kolay değil zor bir mahallede muhtarlık yapıyor.
Şimdi bir insanın bu işi iyi yapamazsın diye
Tembelsin diye,
Yeteneğin yok diye,
Fiziki şartları taşımıyorsun diye,
Diploman yok diye,
Ustalığın yok diye ayrılması kabullenilebilir durumlardır.
Fakat, esmersin, beyazsın Roman’sın, Kürt’sün, Türk’sün , Alevisin, Sunnisin diyerek kabul edilmemesi, ayrılması, öteki durumuna düşürülmesi kesinlikle kabul edilemez.
Oysa o kadar çok aynılığımız ve ortak paydamız var ki…
Bir kere önce hepimiz insanız… Aynı yaratıcının kullarıyız…
Aynı toprağın üstünde, aynı gök kubbenin altındayız…
Üstelik o Allah; kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur…Üstünlük iyilikte, doğrulukta ve bana yakın olabilmenizde diyor…Hal böyle iken biz neyin alçaklığını-yüks
Bir ekmek kırıntısına gösterdiğimiz hürmeti insana göstersek…Hani evlerimizde nesilden nesile aktarılarak süregelen güzel bir davranışımızdır ya…Elin tersiyle itilmez. Üstünden geçilmez…Yanlışl
Bu gün, içinde yaşadığımız yirmi birinci yüzyılın Aydın’ında insanların içinden geçmek istemedikleri, mahalle sakinlerinin bile akşamları birbirlerine misafirliği gidip gelemedikleri, uyuşturucu, hırsızlık vb. gibi olumsuzlukların oldukça yoğun olduğu bir Ilıcabaşı gerçeği varsa bu hepimizin ayıbıdır.
Devletimizin en tepesinden tutun, valisi, kaymakamı, belediyesi, üniversitesi, okulu, camisi, mahalle sakinlerine kadar… Demek ki kimse görev-yetki ve sorumluluklarını hakkıyla yapmamış.
Şehrimizin, mahallelerimizin sıkıntılarını yerinde halkın arasında tespit edip, oy kaygısı ve herhangi bir terfi, makam mevki beklentisi olmadan, içtenlikle, yaradılanı severim yaradandan ötürü mantığı ile çözüm bulunması dileklerimle…
Sağlıcakla kalın…
NOT: Mahalle ziyaretlerimiz devam ediyor. Bu hafta OSMAN YOZGATLI MAHALLESİ’ndeydi
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!