Başbakanlık Tezkeresinde, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde seyreden ticari gemilere yönelik korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerinin uluslararası gündemin ön sıralarında yer alan ciddi bir uluslararası güvenlik meselesi olduğu belirtildi.

Can ve mal emniyetini tehdit eden, uluslararası ticareti ve deniz taşımacılığını olumsuz etkileyen, Somali ile Afrika ülkelerine yapılan insani yardımların deniz yoluyla ulaşımını güçleştiren yasa dışı eylemlerin, Türkiye'yi de yakından ilgilendirdiği belirtilen Başbakanlık Tezkeresinde, şöyle devam edildi:

“Bölgede bugüne kadar 500'e yakın korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun vakası yaşanmıştır. 2008 yılı sonu itibarıyla üçü Türkiye bağlantılı 15 gemi ve 37'si Türk olmak üzere 300'ü aşkın denizci rehin alınmıştır. Bu gemilerden ikisi 2009 yılı Ocak ayı başında serbest bırakılmışsa da biri halen rehin tutulmaktadır. Ayrıca, bölgede seyreden bazı ticaret gemilerimiz korsan/deniz haydutlarının saldırısından son anda kurtulmuş olup, benzer vakalarla karşılaşılması riski çok yüksektir. Esasen, söz konusu eylemlerin gerçekleştiği deniz alanları, Türk ticaret gemileri tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Ticari gemilerimize ve bunlarda görev yapan vatandaşlarımıza yönelik tehdit, ülkemizin ticari ve ekonomik menfaatlerini de olumsuz etkileyen bir boyut kazanmıştır.”

Somali'de kamu düzeninin sağlanamamış olması, korsan/deniz haydutlarının ve silahlı soygun icra eden kişilerin çok geniş bir deniz alanında faaliyet göstermeleri ve yargılanmaları konusunda karşılaşılan belirsizliklerin, uluslararası toplumun korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile etkin bir mücadele yapmasını engelleyici temel faktörler olduğu kaydedilen Tezkerede, “Sorunun vahameti ve karmaşıklığı, uluslararası toplumun kapsayıcı bir yaklaşımla müşterek hareket etmesini ve tekrardan kaçman uluslararası tedbirlerin alınmasını ve etkin şekilde uygulanmasını gerektirmektedir. Zira, hiçbir ülke tek başına bu sorunla baş edebilecek imkan ve yeteneğe sahip değildir” denildi.

Tezkerede, hükümetin, korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadelede uluslararası işbirliğinin geliştirilmesine özel bir önem atfettiği belirtilerek, bu alandaki çabaları desteklendiği, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde yürütülen çalışmalara aktif olarak katılındığı bildirildi.

Bu yaklaşım doğrultusunda, Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyinin 16 Aralık 2008 tarihinde aldığı 1851 sayılı Karar çerçevesinde, ABD'nin öncülüğünde kurulan “Temas Grubu”na kurucu üye olarak katıldığı anımsatılan Tezkeresinde, özetle şunlar kaydedildi:

“Korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadele kapsamında istihbarat paylaşımı ve bölgedeki askeri/sivil faaliyetlerin koordinasyonu konularında çalışma yürütecek Temas Grubu'nun ilk toplantısı 13-14 Ocak 2009 tarihlerinde New York'ta yapılmıştır. Grupta 24 ülke yer almakta, NATO, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler Sekretaryası ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatı da grup çalışmalarına gözlemci olarak iştirak etmektedir.

Korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadele çabalarının uluslararası hukuk bakımından çerçevesini, bu konuda teamül niteliğini almış uluslararası hukuk kuralları ile 1988 tarihli Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme (SUA) başta olmak üzere ilgili uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararları oluşturmaktadır.”


SOMALİ GEÇİCİ HÜKÜMETİNİN RIZASI


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin konuyla ilgili kararları anımsatılan Başbakanlık Tezkeresinde, bölgedeki askeri deniz unsurlarının, belirli koşullar altında Somali karasularına da girebildikleri belirtildi. Tezkerede, şunlara yer verildi:

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2 Aralık 2008 tarihinde kabul ettiği 1846 sayılı Kararın 10'uncu maddesi, Somali Geçici Federal Hükümeti ile işbirliği içindeki Birleşmiş Milletler üyesi ülkelere, korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadele kapsamında 2 Aralık 2009 tarihine kadar Somali karasularına girme imkanını da tanımaktadır. Hükümetimiz, Somali Geçici Hükümetinin rızasını almak için gerekli başvuruyu 9 Ocak 2009 tarihinde New York'ta yapmış ve gerekli izin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de bilgilendirilmek suretiyle 13 Ocak 2009 tarihinde alınmıştır.”

Tezkerede, Türkiye'nin, uluslararası barış ve istikrarı tehlikeye düşüren ve milli menfaatleri de olumsuz etkileyen, korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun ile mücadele yönündeki uluslararası çabalara etkin destek vermesinin, uluslararası ve milli sorumluluklarımızın bir gereği olarak görüldüğü belirtildi. Başbakanlık Tezkeresinde, şöyle devam edildi:

“Hükümetimiz, uluslararası meşruiyetin gereklerini karşılayan, genel kabul görmüş nitelikteki uluslararası hukuk kuralları, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve uluslararası toplumun ortak iradesini temsil eden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyimin 1816, 1838, 1844, 1846 ve 1851 sayılı kararları çerçevesinde, korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının, Somali karasularını da kapsayacak şekilde, dost ve müttefik ülke deniz kuvvetleri ile birlikte, belirtilen görevleri icra etmek üzere, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi amacıyla, Anayasanın 92'nci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin istenmesinin uygun olacağını değerlendirmektedir.”


GÖREV ALANININ KAPSAMI


Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının, söz konusu bölgelerdeki görevlerin icrasından verilecek talimat çerçevesinde gemi komutanının sorumlu olacağı belirtilen tezkerede, görev alanının kapsamı şöyle belirlendi:

“-Keşif ve karakol görevleri,

-Korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun yaptığından şüphe duyulan ticaret gemilerini telsizle sorgulamak, bayrak devletinin rızası halinde bu gemilere çıkmak, geminin bayraksız olması durumunda uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde müdahalede bulunmak,

-Ticaret gemilerine refakat ve kuruma sağlamak,

-Korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilerin saldırısına uğrayan ticaret gemilerine yardım etmek,

-Korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilerin kullandıkları deniz araçlarına müdahale etmek, durdurmak, etkisiz hale getirmek ve el koymak, bu amaçlarla şartların gerektirdiği ölçüde güç kullanmak,

-Bu deniz araçlarında bulunan korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişileri gerektiğinde yakalamak, gözaltına almak,

-1851 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı hükümlerine uygun olarak, korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişiler hakkında adli işlem yapacak ülkelerle gerekli düzenleme ve anlaşmalar yapılması halinde, adli takibatı yürütmek üzere, söz konusu ülke yetkililerini gemiye kabul etmek,

-Belirtilen anlaşma/düzenlemeler çerçevesinde, korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun faillerini, ilgili ülkeye teslim edilene kadar gemide gözaltında tutmak,

-Korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun faillerini, Türk vatandaşı olmaları durumu hariç, haklarında cezai işlem yapacak devlet makamlarına teslim etmek,

-Gereken hallerde, sorgulama, delil toplama da dahil her türlü adli kolluk işlemlerini yapmak.”


KARA OPERASYONUNDA GÖREVLENDİRİLMEYECEK


Başbakanlık Tezkeresinde, bölgede konuşlandırılacak Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının, Somali toprakları üzerinde, korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilere yönelik herhangi bir kara operasyonunda görevlendirilmeyecekleri bildirildi.

BM Güvenlik Konseyi Kararında, adli işlemler ve yargılama konusunu ayrıntılı olarak düzenlendiği ve korsan/deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilerin bölge ülkelerinde yargılanmalarını teşvik eden bir yaklaşımın benimsendiği ifade edilen tezkerede, bu yaklaşımın Türkiye tarafından da desteklendiği kaydedildi.

Hürriyet