Ercan Dolapçı-2004 yılı Haziran ayında Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, İran"a resmi gezide bulunmuştu. O zamanki İran Cumhurbaşkanı Hatemi idi. Gezi bir hayli yararlı geçmiş ve ebedi dostluk teyit edilmişti. O günden bugüne aradan çok dereler aktı. İran"da Hatemi gitti yerine kimsenin tahmin etmediği Ahmedinejad geldi. Türkiye"de de seçimler oldu ve Sezer"in yerine tartışmalı bir şekilde Abdullah Gül geldi.

Aradan geçen zaman içinde Sezer"in gezisinin karşılığı verilmedi. Ahmedinejad iki yıldır Türkiye"ye gelmek istiyor ama bir türlü Türkiye"den yanıt alamıyordu. Araya ABD ve İsrail giriyor ve gezi oyalanıyordu. Dün gerçekleşen gezi işte bu kadar zor (!) bir işin başarılmasıydı. İran son yıllarda artan ABD baskısıyla karşı karşıya… Bunu özellikle komşularıyla iyi ilişki kurarak aşmak istiyor. Türkiye ilişkileri de bir hayli gelişti. İki ülke arasındaki ticari hacim 13 milyar dolar civarında. Bunun büyük bir kısmı Türkiye aleyhinde işliyor. Türkiye daha az mal satıyor İran"a… İran"dan ise petrol ve doğalgaz alıyoruz. İran bunun değiştirilmesi hatta 20 milyar dolara çıkarılmasını istiyor. Türkiye ile İran arasındaki önemli gelişme PKK konusunda ortak işbirliğine varılması. Bu nedenle uzun yıllar ilişkiler gelişmemişti.

İran özellikle Türkiye üzerinden doğalgazını Avrupa"ya akıtmak istiyor. Türkiye"ye çok cazip tekliflerde bulunuyor. Ama ABD baskısı buna en büyük engel! Ahmedinejad"ın dün Türkiye"ye yaptığı gezi öncesi, ABD yine "sakın enerji anlaşması imzalama" diye sesini yükseltmesi buna en güzel örnekti. Dünkü gezide bu tehdidin gölgesi hissedildi ve sonuç vermiş gibi bu anlaşma imzalanmadı. Hem de uzun görüşmelerden sonra…

İran"la güvenlik, kültürel ve siyasi konularda işbirliği anlaşmaları imzalandı. Bunların çok da önemi yok. Zaten daha önceki görüşmelerde bu anlaşmalar imzalanmıştı. Asıl gözler enerji konusundaki anlaşmayı bekliyordu. Ama olmadı. ABD baskısı bir kez daha sonuç aldı. Taa ki başka bahara kadar!

Oysa iki ülke enerjiyle ilgili bakanları tarafından 13 Temmuz 2007"de "sürpriz" bir şekilde imzalanan mutabakat zaptı, dünyada gerçekten flaş bir gelişme olarak karşılanmış, Türkiye kamuoyunda da haklı bir heyecan yaratmıştı. Tahran, ABD"nin İran"a saldıracağı söylentilerinin tırmandığı bir ortamda, Türkiye"ye “cazip” kelimesini fazlasıyla hak eden vaatlerde bulunuyordu.

13 Temmuz Mutabakatı"na göre, İran doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa"ya ulaştırılacak, Türkmen doğal gazı da İran üzerinden Türkiye"ye getirilecek. Böylece, Türkiye İran gazından, İran da Türkmen gazından pay alma ısrarından vazgeçecekti. İran, Güney Fars sahasındaki 22, 23 ve 24"üncü doğal gaz sahalarının işletilmesini ihalesiz Türkiye"ye verecek. Türkiye buralardaki gazı çıkarıp belli bir fiyatla kendi ihtiyacı için kullanacak. İran ve Türkiye"de, İran doğal gazıyla çalışacak ortak elektrik santralleri kurulacak.

Duyduğumuza göre dünkü görüşmelerde İranlı diplomatlar Türk gazetecilerin kulağına enerjideki yeni cazip teklifi fısıldamış ve Türkiye"nin neler kaçırdığını söylemiş. Tabi anlayana!

Rusya"nın Kafkasya"da atağa kalktığı bir dönemde Türkiye"nin İran"la enerji anlaşmasını ıskalaması gerçekten kaçırılan büyük fırsat! Türkiye"nin eli ayağı adeta bağlı. Erdoğan bir de Putin"e "Kafkas Paktı" için gitmişti. Böyle fırsatları kaçıran Türkiye, Rusya ile hangi konuda masaya ağırlığını koyarak anlaşacak? Yoksa içi boş ve fos BOP gibi projelere "Eşbaşkanlık" için mi koşuluyor. Sırf desinler diye…

Her şeye rağmen İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler -ittirmeyle de olsa- gelişiyor ve 400 yıllık barışa yapılan vurgu da bunun kolay kolay bozulmayacağı şeklinde. Gül ve Ahmedinejad dün buna vurgu yaptı ve "bugün birçok ülkenin tarihi kadar bir tarih var aramızdaki barışın" dediler. İnşallah bu barış bozulmaz ve iki ebedi ve kardeş millet her alanda özgür bir şekilde işbirliğine girerler ve sonucunu alırlar.