Politis "Türkiye Denizaltılar ve Hava-Deniz Tatbikatı İle Doğu Akdeniz'e Geri Geliyor" başlığıyla yansıttığı haberinde yeni Türk askerî hareketliliğinin bir haftalık aradan sonra devam ettiğini yazdı. Gazete, Koca Pirî Reis araştırma gemisinin; Güney Kıbrıs'ta "münhasır ekonomik bölgesi" ilan ederek parsellere ayırdığı deniz bölgesindeki "12'nci, 8'inci ve 9'uncu parsellere tekabül eden" G Noktası'ndaki araştırmalarına yeniden başlaması çerçevesinde olduğunu da okuyucularına duyurduğu haberinde belitti.
 
Edindiği bilgilere dayanarak Türkiye'nin hava-deniz tatbikatı icra etmek maksadıyla dün gece 20.30-22.30 saatleri için Limasol'un güney bölgesini bağladığını yazan gazete 2 Türk denizaltısının da dün sabah itibarıyla varlık gösterdiğini kaydetti. Gazete, bu denizaltıların birinin Baf'ın güneybatısına, ötekinin de Ada'nın kuzey denizine doğru yönlendiğini, Noble platformunun da bir Türk korveti tarafından izlenmekte olduğunu kaydetti. Haberde "Burgen Surveyor" ve "Thor Beamer" isimli iki Norveç araştırma gemisinin de Türkiye hesabına yaptığı araştırmalarına normal şekilde devam ettiği de belirtildi.
 
Bir başka Rum gazetesi Fileleftheros da Norveç araştırma gemilerinin dün Akama'nın 15 deniz mili açığına; sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti karasularının sınırına" ulaştığını, Kıbrıs'ın Güney sahillerine gittikçe yaklaşmakta olan gemilerin Baf'ın batısında, kıyıya 45 deniz mili mesafede seyrettiğini aktardı.
 
 
İlerleme Raporu'nda, önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleri üzerine yeni atamaların hızla yapılması övgü aldı.
 
Raporda, ''Ağustos 2011'deki YAŞ toplantısı öncesinde Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlarıyla birlikte emekliliğini istedi. YAŞ toplantısında yeni komutanlarının geciktirilmeden atanmaları, hükümetin üst düzey komutanların atanmasını kontrol ettiğini doğruladı'' ifadesi kullanıldı.
 
AB raporunda, sivillerin ordu üzerindeki kontrolünde müspet ilerlemeler sıralanırken, ''Genel olarak güvenlik güçleri üzerindeki sivil denetim prensibinin güçlendirilmesinde iyi ilerleme sağlandı. Ağustos 2011 YAŞ toplantısı, silahlı kuvvetler üzerinde daha güçlü sivil denetim yönünde atılmış bir adımdır. Askeri harcamalar üzerinde sivil gözetim güçlendirildi ve Milli Güvenlik Stratejisi gözden geçirildi. Buna ilaveten YAŞ kararları sivil yargının incelemesine açıldı'' denildi.
 
TSK'NIN MÜDAHALESİ AZALDI
 
İlerleme raporunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yetkilerini aşan siyasi konulara doğrudan ya da dolaylı müdahale girişimi vakalarının azaldığı da ifade edildi.
 
Raporda ordunun sivil kontrol kapsamında Türkiye'ye yönelik eleştiriler arasında ise YAŞ'ın yapısı ve yetkilerinin değiştirilmemesi, terfi ve atamalarda sivil kontrolün sınırlı kalması, İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarının jandarma üzerindeki yetkisinin sınırlı kalması, askeri yargının yapısı ve görev alanının gözden geçirilmemesi, YAŞ kararlarının ve diğer askeri makamların kariyer yönetimiyle ilgili kararlarının yargı denetimine yeterince açılmaması, TSK Güçlendirme Vakfı'nın Sayıştay denetimine açılmaması, orduya siyasete müdahale alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu'nun değiştirilmemesi, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmaması, orta öğrenimde milli güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesi ve TSK'nın medya kuruluşlarına seçici akreditasyon uygulamasını sürdürmesi sıralandı.
 
YENİ ANAYASA ÇAĞRISI
 
İlerleme raporunda, 12 Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa paketinin özellikle yargıda standartları yükselttiği belirtilerek, ''Yeni anayasa, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygıyı güvence altına alan kurumların istikrarını güçlendirecek ve aralarında Kürt meselesinin de bulunduğu köklü sorunların çözülmesini sağlayacaktır.
 
Hükümet ve muhalefet, özgürlükleri merkezine alan yeni anayasa için çalışma konusunda taahhütte bulundular. Anayasanın hazırlanması sürecinde tüm siyasi partiler ve sivil toplum dahil en geniş istişarelerin gerçekleştirilmesinin güvence altına alınmasına azami dikkat edilmelidir'' ifadesi kullanıldı.
 
Raporda Ergenekon davası ve darbe planlarına yönelik diğer soruşturmaların ''Türkiye açısından demokrasiye karşı işlendiği iddia edilen suçlara ışık tutmak ve hukukun üstünlüğüyle demokratik kurumların uygun işleyişine güveni artırmak için fırsat kalmaya devam ettiği'' kaydedildi.
 
Bununla birlikte raporda sözkonusu soruşturmaların yürütülmesiyle ilgili endişelerin bulunduğu, savunma hakkının riske edildiği, savcıların ve mahkemelerin kamuoyunu bilgilendirme mekanizmalarına sahip olmadığı gibi sorunlar nedeniyle kamoyunda süren davaların meşruiyetiyle ilgili endişelere neden olduğu dile getirildi.
 
CUMHURBAŞKANI GÜL'E ÖVGÜ
 
AB Komisyonu'nca hazırlanan raporda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ülkedeki belirgin kutuplaşma atmosferinde ''uzlaştırıcı rolünü sürdürmesi'' nedeniyle övgü aldı.
 
Raporda Gül'ün Türkiye'nin gündemindeki bazı kilit meseleleri ''yapıcı açıklamalar ve müdahalelerde çözdüğü'' kayda geçirildi.
 
AB raporunda Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresinin gelecek yıl mı yoksa 2014 yılında mı sona ereceğinin hala müphem olduğu ifade edildi.
 
12 Haziran seçimlerinin ardından ilk kez müstakil yapıda AB Bakanlığı oluşturulması ve hükümetten gelen AB katılım sürecine bağlılık yönündeki açıklamaların Türkiye'nin AB kararlılığını teyit ettiği kaydedilen raporda, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da ''bakanlıklar arası çalışmaları daha etkin hale getirmek ve sivil toplumu sürece dahil etmek için çaba göstermesi'' nedeniyle övüldü.
 
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASI ENDİŞE VERİCİ
 
Raporda, hassas olarak nitelendirilen meselelerin kamuoyunda açıkça tartışılabilmesine rağmen yüksek sayıda ifade özgürlüğü ihlallerinin ve basın özgürlüğünün pratikte kısıtlanmasının endişe doğurduğu bildirildi.
 
Gazetecilerin hapse atılmasının ve Ergenekon soruşturması kapsamında yayımlanmamış bir kitap taslağına el konulmasının bu endişeleri güçlendirdiği savunulan raporda, Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğünde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyum sağlayabilmek için yasal düzenlemeler yapması gerektiği belirtildi.
 
İlerleme raporunda ''Türkiye'de ceza yasaları büyük ölçüde sorunlu ve ifade özgürlüğünü orantısız şekilde kısıtlamaya açık. Basın kanunu ve Atatürk'ü koruma kanunu da ifade özgürlüğünü kısıtlamada kullanılıyor'' denilerek Türk Ceza Kanunu'nun 125, 214, 215, 216, 220, 226, 285, 288, 314 ve 318'inci maddeleriyle Terörle Mücadele Kanunu'nun 6'ncı ve 7'nci maddelerinin değiştirilmesi talep edildi.
 
AB ilerleme raporunda, medya kuruluşlarına birçok kez yüksek para cezası uygulanması eleştirildi.
 
HSYK DAHA BAĞIMSIZ
 
Raporda Türkiye'nin yargı alanında özellikle geçen yılki Anayasa paketinin uygulanmasıyla ilerleme sağlamaya devam ettiği belirtilerek Adalet Bakanlığı'nın HSYK üzerindeki etkisinin azaldığı kaydedildi.
 
Raporda, daha önce sadece toplantılara katılmayarak karar alınmasını engelleyebilen Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK'daki yeni yapılanmanın ardından artık bu gücünü yitirdiği dile getirildi.