“(...) 92 yaşındaki bir insanın yaşamak için çaba harcamasına şaşırmakta haklı olabilirsiniz. Ama ömürlere sınırı biz değil yüce Tanrı koyuyor. (...) Ben engellerim nedeniyle evden çıkamadığım için, siz bana buyurun, bir acı kahvemi için, yaşadığıma tanıklık edin.”

Bu satırlar Ankara"da yaşayan Sıdıka Şehirlioğlu"nun Çankaya Nüfus Müdürlüğü"ne yazdığı mektuptan alındı. Şehirlioğlu, mektubunda "yaşadığını" söylüyordu, çünkü son iki seçimde oy kullanmaya gitmeyince, Nüfus Müdürlüğü "yaşını" dikkate alarak "yaşadığı" konusunda tereddüde düşmüştü. Öldüyse nüfus kaydı düşürülecekti. Yaşadığının ya da öldüğünün ispatını istiyorlardı. Taleplerini içeren bir yazı yazarak, Şehirlioğlu"nun oğlu Baki Şehirlioğlu"na gönderdiler.

"Yaşıyor mu, tereddütteyiz"

Çankaya Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğü"nün İlgi: B050NÜV4063800-1231-117/90981 sayılı, 26 Ocak 2001 tarihli yazısında şöyle deniyordu:

“Anneniz Sıdıka Şehirlioğlu nüfus kayıtlarında sağ gözükmekle birlikte ölü olup olmadığı konusunda tereddüde düşülmüştür. Sıdıka Şehirlioğlu sağ ise en yakın zamanda müracaat etmesi gerekmektedir. Adı geçen sağ değil ise ölümünün nüfus kayıtlarına düşebilmesi için ölümünü gösterir bir belge veya ölüm olayını bilen iki tanık belirleyerek en kısa zamanda yazımız ile birlikte Müdürlüğümüze müracaatınızı arz ederim.”

Yazıyı alan Baki Şehirlioğlu, Nüfus Müdürlüğü"ne gitti. Annesinin sağ olduğunu, "böyle bir yargıya nasıl vardıklarını" sordu. Aldığı yanıt şuydu: “Anneniz son iki seçimde oy kullanmadı.”
Şehirlioğlu, son iki seçimde kendisinin de oy kullanmadığını söyleyip, “Ben de böyle bir uygulamayla karşılaşabilirim” dedi. İkinci yanıt şaşkınlığını daha da arttırdı:

“Yaşım buna elvermiyormuş. Mesele anlaşılmıştı, annem yaşından kaybetmişti. Aile hekiminin ya da muhtarın evde tespit yapabileceğini söylediler. Ama annem ölmüş varsayıldığı için "aile hekimliği"nde kaydı yoktu. Bundan sonuç alamayınca döndük başa. Bunun üzerine annem müdürlüğe bir mektup yazdı. Bundan etkilenip eve bir memur gönderildi ve sorun şimdilik çözüldü. Annemin hakkını arayacak gücü vardı. Peki bu gücü olmayanlar ne yapacak?..”

Gelin bir acı kahvemi için, yaşadığıma tanık olun
Oğlum Baki Şehirlioğlu"na gönderdiğiniz 26.01.2011 tarih ve B050NÜV4063800-1231- 117/90981 sayılı yazıdan hakkımda sağ olup olmadığıma ilişkin kovuşturma yaptığınızı öğrendim. Evet, Devlet "Baba" olsa da onun hizmetlerini yürüten siz kamu görevlileri bana ve benim gibi yaşlılara göre genç insanlarsınız. Bu nedenle 92 yaşındaki bir insanın yaşamak için çaba harcamasına şaşırmakta haklı olabilirsiniz. Ama ömürlere sınırı biz değil yüce Tanrı koyuyor. Onun çizdiği çerçeve içinde ömrümü size verdiğim kovuşturma gibi zahmetlere rağmen maalesef yaşamaya devam ediyorum.

Akıl sağlığım yerinde. Ancak ben yaştakilerde görülen bedensel zorluklar yaşıyorum. Yürüme zorluğu çekiyorum. Bu yüzden evimden çıkamıyorum. Varlığımı kanıtlamak için Daire"nizde ispat-ı vücutta bulunmam mümkün değil. Yazınızdan yaşamakta olmamı suçmuş gibi algıladım. Bu algılama biçimim doğruysa hukukun bir evrensel kuralına sığınmak istiyorum: ""Müdde-i iddiasını ispatla mükelleftir"". Yani ben yaşamakta olduğumu değil, siz öldüğümü kanıtlamakla yükümlüsünüz. Bu yükümlülüğü yerine getirmek zahmetli olacaksa kolay bir çözüm yolu var.

Ben engellerim nedeniyle evden çıkamadığım için, siz bana buyurun, bir acı kahvemi için, yaşadığıma tanıklık edin.

Benim bedensel, sizin bürokratik engelleriniz böyle basit bir çözüme olanak vermiyorsa çare yok, öldüğümü siz kanıtlayacaksınız. Oğlum Baki Şehirlioğlu"na gönderdiğiniz yukarıda tarih ve sayısını verdiğim yazınızın bir benzerini mahalle karakoluna göndererek çalışmalarınıza başlayabilirsiniz sanıyorum. Yazınız bende karmaşık duygulara yol açtı. İlkin anayasanın 61"inci maddesi uyarınca koruma altında bulunduğumu sanıyordum. Yanılmışım, korunmuyor, kovuşturuluyormuşum. Bu beni üzdü. Ama 92 yıllık ömrümün bana öğrettiği bir şey var. Her işte bir "hayır" vardır. Bu açıdan yazınız bana moral verdi. Artık vakit tamam olunca arkamdan ;

""Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar/ Şöyle garip bencileyin"" denilmeyeceğini de ahir ömrümde sayenizde öğrendim. Artık bunu da biliyorum; Devletimin gözü üstümde, ölümümü gözlüyor. Bu vesileyle yazınızın gereğini elinizdeki geniş olanaklarla sizin yerine getirmenizi arz ederim.”

Radikal